Bu da ne demek şimdi, diye sormayın. Karda yatıp yuvarlanmanın sonu iyi olmadı; ailece döküldük.

Bu da ne demek şimdi, diye sormayın. Karda yatıp yuvarlanmanın sonu iyi olmadı; ailece döküldük. Ben işe gitmedim, oğlan da okula. Ne yazacağımı da bilemeden e-postalarımı okuyup zaman öldürüyorum.

“2010 KPDS mağdurları adına” diye imzalanmış iki şiir var, posta kutumda. İkisi de “Hele vooiyyy” çığlığıyla başlıyor: 

“40 deneme aldım, üst üste dizdiiim, / 40 gün oldu daha birini çözdüüüm, / Şu genç yaşımda da canımdan bezdiiim, / Anladığın gibi, kafayı bozduuum, / KPDS’ye de çalışamadım, / Ben bu düzene de alışamadım… PC başında da oturdum kaldııım, / Yeni haber var mı diye bakındıım, / Memurluk neyime, kendim kaşındııım, / Başka işlerden de havamı aldııım, .  ..... / Ne olacak, fakülteyi bitirdiiim, / Bitirinceye dek aklım yitirdiiim, Sınav için kaç kez para yatırdııım, / Ailemi bile borca batırdııım, / KPDS’ye de çalışamadım, / Ben bu düzene de alışamadım…”

Şair tam da alışacakken belki, bir de iptal olunca sınav, tekrar “Hele voiiyyy” çekmiş. “Temmuz’un 10’unda girdim sınava / Bu yıl tamam dedim, olur atama / Haftaya kalmadı, koptu vaveyla / Girdiğim sınavı iptal ettiler /Ben çalıştım, ellere mal ettiler... Geceli gündüzlü çalışmış idim / Zar zor bir düzene alışmış idim / Bitince rahata kavuşmuş idim / Girdiğim sınavı iptal ettiler / ‘Bize mi güvendin, a mal!’ dediler.”

Dikkat ederseniz, sinirler bozuluyor son mısralarda. Şiirde yumurta atamadığından, küfre meylediyor şair: “ÖSYM’sini de, YÖK’ünü de… / Karışan kim varsa, tüm kökünü de… / Sağlam bırakmadan, bir tekini de… / Girdiğim sınavı iptal ettiler / ‘Burası Türkiye, normal’ dediler.”

“Burası Türkiye, normal” lafı işe yarıyor bazen. Bana yazan herkese yanıt veriyorum, ama şimdi Taraf’ta okuduğu bir yazıya kızıp şikayet eden okura ne diyeyim?

“Abi” dediğine göre, gençten biri, “İşleri güçleri yok, her fırsatta BirGün’e çakıyorlar. Geçen gün Markar Esayan KESK’teki taciz skandalını yazmış, BirGün bu haberi yaptığı halde; ‘KESK’e yakın devrimci, solcu Birgün’de ise tıs yok, solcularımız ise KESK’in önünde nöbet tutup, Birgün’e hesap soracaklarına, bu haberi niye yaptınız diye Taraf’ın santralini kilitliyorlar’ diyerek araya BirGün parçası atmış”.

Arkadaşa, “Burası Türkiye, normaldir” diye kısa bir not atıp geçiştirdim. Sonra, merak edip ben de okudum Esayan’ın; “KESK Genel Sekreteri Emir Ali Şimşek’in bir çalışanı taciz ettiği haberini en ayrıntılı biçimde bizim gazete yaptı” dediği yazısını. Ancak, o “en ayrıntılı” haberi Taraf’ın internet sitesinde bulamadım. Yazıyı bulsam da, içinde buraya aktaracak tek cümle bulamazmışım. Tacizi öyle ayrıntılı anlatmışlar ki, gerçekten 70’li yıllarda film arasına atılan “parça”lar gibi olmuş. Tam bir pornografi örneği. İyi ki taraf olmak utanmazlık değil; baskıdan geri adım atmayacaklarına göre, utandıklarından olsa gerek internetten kaldırmışlar haberi!

Gözüm e-postalarda, ama televizyondan da Başbakan’ın sesi geliyor. Türkiye’nin itibarını yükselttiklerini, sofradaki ekmeği büyüttüklerini anlatıyor Siirt’te. “'Dün, çetelerle, kirli senaryolarla, kirli tezgahlarla kardeşliğimizi bozmaya çalışanlar, bugün de boş durmuyor, çeşitli provokasyonlarla süreci bulandırmaya çalışıyorlar” diye yumurtacı gençlere dokunduruyor.

İrlandalı meslektaşım David Lennon, nereden icap ettiyse “Ölü atı kırbaçlamak” diye bir yazı göndermiş. Dakota Kızılderilileri nesilden nesile aktardıkları bilgelikle “Ölü bir ata bindiğini farkettiğinde, en iyi strateji inmektir” derlermiş.

“Ne yazık ki” diye devam ediyor David’in gönderdiği yazı, “günümüzün dev şirketeri ve hükümetleri o bilgeliği bırakıp daha gelişmiş stratejilere sarıldılar. Daha güçlü bir kırbaç alıyorlar, biniciyi değiştiriyorlar, ölü atı incelemek üzere bir komite kuruyorlar, başkalarının ölü ata nasıl bindiklerini görmek üzere yurtdışına geziler düzenliyorlar, ölü atı yürütsün diye danışmanlar atıyorlar...”

Ölü at yürür mü, demeyin. Epey masraflı olsa da, sonunda yürütüyorlar işte. O masrafı yapabileceklerden değilseniz, galiba en iyisi Kızıldereli bilgelerini dinlemek.