Papatya, süsen, şebboy açıyor; yelkovan, yalıçapkını, bıyıklı ötleğen yavrularını uçuruyor. Herhangi bir bitkiyi ya da kuşu kayırmış olmamak için defterdeki sırasıyla yazdım. Demek ki, Mart ayındayız. Defterimiz de 2019’un Doğa Defteri, Sel Yayıncılık’tan. Kapağında “Gündönümleri, Fırtınalar, Uçanlar ve Çiçek Açanlar” yazıyor. Ne mutlu! Saatli Maarif’te sevmediklerimin hiçbiri yok, ama sevdiklerim daha da teferruatlı olarak mevcut. […]

Papatya, süsen, şebboy açıyor; yelkovan, yalıçapkını, bıyıklı ötleğen yavrularını uçuruyor. Herhangi bir bitkiyi ya da kuşu kayırmış olmamak için defterdeki sırasıyla yazdım. Demek ki, Mart ayındayız. Defterimiz de 2019’un Doğa Defteri, Sel Yayıncılık’tan. Kapağında “Gündönümleri, Fırtınalar, Uçanlar ve Çiçek Açanlar” yazıyor. Ne mutlu! Saatli Maarif’te sevmediklerimin hiçbiri yok, ama sevdiklerim daha da teferruatlı olarak mevcut. Hadi itiraf edeyim: Bugün Ne Pişirelim’le çocuklara konacak isimleri de severdim birazcık.

Cumartesi günü PEN paneli için başkanımız Zeynep Oral ve genel sekreterimiz Tülin Dursun’la 17. TÜYAP Bursa Kitap Fuarı’na gitmiştik. Başkanımız Nazım ve Kadınlar’dan söz etti. Tülin’le ben de “Kenti Yazanlar ve Kente Yazılanlar” paneline katıldık. Arabayla Bursa’ya gelirken çiçeğe durmuş ağaçlar, sürülü tarlalar ve yemyeşil otlar gördük. Doğanın hangi günü diye defterime baktım. Boş bir gün. Ama Cuma günü ağaçlara su yürümüş. Pazartesi de Kocakarı Soğukları / Berdelacuz başlıyormuş. Üstüme alınmak gibi olmasın ama, yılın en çok soğutan günlerindenmiş.

Olsun varsın! Önümüz Nisan. Ardından Mayıs… İyi haber ayları geliyor. Zaten Mart’ın altısında üçüncü cemreyi toprağa yolladık bile. 15 Mart’ta da sevimsiz isimli soğuklar, fırtınalar bitecek, kırlangıçlar geri dönecek. Kırlangıçlar her yıl eski yuvalarına dönen kuşlardır. Bir arkadaşın Taksim’deki evinde en tepeyi, iki duvarın arasını yuva edinmişlerdi, her yıl gelirlerdi. İnsanların yakınlığından şikâyetçi görünmezlerdi hiç. Hatta ev sahibiyle ahbaplıkları bile vardı.

21 Mart’ta geceyle gündüz eşitlenecek. Defterimde, “Yaşamın doğum günüdür,” diyor. “….tohumların atılacağı, bitkilerin yeşereceği, hayvanların uykudan uyanacağı, gidenlerin döneceği mevsim gelmiştir.” 21 Mart’ta açan ilk çiçeğe de ‘nevruz’ denir, yani baharın müjdecisi. 25’inde de haşarat kıpırdanmaya başlar.

Arada birkaç fırtına var elbette. Adını en sevdiğim, Çaylak Fırtınası…

Bu mevsimde arabayla bir yerlere gidince, doğayı bahar giysisi içinde görünce çocukluğumun evlerinin bahçelerini özlüyorum. Beşiktaş’taki evin bahçesi o zamana göre küçük sayılırdı. Ama babamın çalışma odasının hemen önünde koskoca bir palmiye vardı. Duvarda da menekşe gülleri. Tuhaftır, öbür ağaçları adlı adınca hatırlamıyorum. Ama Maltepe’nin 80 küsur ağacının neredeyse her birini bilirim. Hünnapı ilk kez orada tatmıştım. Yeşilken yemeyeceksin, olgunlaşmasını bekleyeceksin. Ağaca çıkmaya da kalkma, hem küçük, ince bir ağaçtır, hem de dikenleri vardır. Ama şimdi bile en sevdiğim meyvelerdendir. Normal boyda hünnabı kastediyorum, o hâşâ huzurdan eşek hünnaplarını değil.

Bir sürü çam ağacı vardı. Bir kısmı, Sinan’ın altında “Pıstık, needesin?” diye çam fıstığı aradığı çamlardı. Bütün dikkatime rağmen beni iki kere dallarını kırıverip düşüren hain incirler, çiçeklerine de kendine de bayıldığım nar, vişne, erik, elma bir de galiba armut aklıma gelenler. Kırmızı karınca hücumuna uğrayıp tepesinde kaldığım beyaz dut da var, tabii. Sonra komşu bostandaki iğde ağacı. Belki de iğdeyi oldum olası sevmemin nedeni odur. Kuyunun hemen yanındaydı, yani eşeğimin de yanında. O eşeğin hiç sıkılmadan, azimle hep aynı yerde dönmesine hayrandım.

Benim Esrarlı Bahçe diyarımdı burası, 26 bir buçuk mavi kız bisikletime binince de kendimi Jano ve Yanik ile devriâleme çıkmış sanırdım. Ama çocukluğumun Maltepe’sinde, o mütevazı yazlıkta, neredeyse balıkçı köyünde. Adadan motorla gelirken gördüğüm, tersine çevrilip Kayışdağı’na yapışmış bir kovayı andıran beton yığınında değil… Onun için en iyisi ben gene defterime bakayım. 2 Nisan’da Feryad-ı Andelib var. Bu fırtınayla bülbüller ötmeye başlayacakmış. Cumartesi günü Müren’le Bursa’ya gidiyoruz. “Ana Sıra ve Daima”nın imza günü için. Demek ki, yaşasın çiçek açmış ağaçlar ve yemyeşil otlar!