Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) farklı konularda düzenli olarak veri açıklıyor. Açıklanan verilerin büyük çoğunluğu ekonomiye ilişkin. Veriler yayınlanınca iktidar yetkilileri, konuya ilişkin uzmanlar ve vatandaşlar bunlar üzerinde değerlendirmeler yapıyor, buradan hareketle bir takım kanıya varıyorlar. TÜİK veri açıklarken önce “manşete” çektiği kısmı duyuruyor, altında da bunun detayları yer alıyor. Fakat genellikle manşete taşınan kısım konuşuluyor, detaylara pek girilmiyor. Örneğin tüketici enflasyonu şu kadar çıktı, diyoruz ve onun üzerinden konuşuyoruz. Oysa detaylara bakınca, mesela vatandaşın harcama sepetinde önemli yer tutan gıda enflasyonunun manşet veriden daha büyük olduğu görülebiliyor. Bunun gibi diğer verilerin de detaylarına bakmak gerekir çünkü biliyoruz ki “şeytan ayrıntıda gizlidir.”

Bu hafta büyüme verisi açıklandı. TÜİK’e göre Türkiye ekonomisi 2022 yılı ikinci çeyreğinde, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 7,6 oranında büyümüş. Ne güzel. Bu veri açıklandıktan sonra ekonomi yönetiminde duyacağınız tüm açıklamalar bu yüzde 7,6’lık oran ilişkin olacaktır. “Bakın, ne güzel büyüdük, bizim kadar hızlı büyüyen yok, dünya debelenirken biz büyüdük, OECD ülkeleri arasında en hızlı büyüyen bilmem kaçıncı ülkeyiz” gibi ifadeleri duyacaksınız. O kadar. Açıklanan büyüme verisinde yer alan detaylara hiç girmeyecekler. Ama biz burada bu detaylara bakalım.

YOKSULLAŞTIRAN BÜYÜME

Büyümeye niye seviniriz? Çünkü milli gelirin artması, bir biçimde, geniş halk kesimlerinin gelirinin de artması anlamını içinde barındırır. Fakat durum hiç de öyle değil! Ücret geliri elde edenlerin milli gelirden aldıkları pay ciddi şekilde azalmış. Bundan iki yıl önce, 2020 yılının ikinci çeyreğinde yüzde 36,8 olan çalışanların payı bu senenin aynı döneminde yüzde 25,4’e gerilemiş. Diğer bir ifade ile “ülke ekonomisi büyürken” çalışanların aldıkları pay ciddi şekilde azalmış, yoksullaşmışlar. Bunu da bize TÜİK söylüyor. Nasıl mı yoksullaşmışlar? İşgücü ödemeleri 2022 yılının ikinci çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 66,4 oranında artmış. Hani şu “Çalışanlarımızı enflasyona ezdirmiyoruz” diyenler var ya, işte bu veriye bakarak nominal artıştan bahsediyorlar. Oysa aynı dönemde (haziran sonu) TÜFE yüzde 78,62 olarak açıklandı. Reel olarak önemli bir kaybın yaşandığı gayet açık.

Tabi, çalışanların payına düşen oran azalırken, milli gelirden aldıkları pay hızla artan bir kesim de var: Şirketler. İki sene önce payları yüzde 42,9 olan şirketler, bu sene paylarını yüzde 54’e çıkarabilmişler. Peki, bunu nasıl başarmışlar? Üretim maliyetlerini kısıp, fiyatlarını artırarak mı? TÜİK’e göre üretici fiyat endeksi(ÜFE) bu senenin haziran ayı sonu itibarıyla yıllık bazda yüzde 138,3 olmuş, maliyetlerde önemli bir artış yaşanmış. Ama şirketler bu artışı vatandaşa doğrudan yansıtamamışlar(!) çünkü aynı dönemde TÜFE yüzde 78,6 olmuş. Ben demiyorum, TÜİK böyle diyor. Demek ki şirkeler artan maliyetlerinin önemli bir kısmını “karlarından feragat ederek” karşılamışlar. Ama milli gelir verisi bunun böyle olmadığını, aksine şirket karlarının tarihi seviyelere çıktığını söylüyor. Bir yerde sorun var ama nerede? Acaba TÜFE açıklanandan daha yüksek mi gerçekleşiyor?

ZAMLAR ARTARAK DEVAM EDİYOR

Her yeni ayın ilk gününe girdiğimiz gece yarısı hepimizde stres yaratıyor, acaba bu gece neye ne kadar zam yapacaklar, diye merak ediyoruz. Eylül ayına girdiğimiz anda doğalgaz ve elektrik zamları duyuruldu. Şimdilik yüzde 20. Şimdilik. Çünkü bu artışlar devam edecek. Siz bu zamların TÜFE etkisi ne kadar olacak, türünden yazılar okursunuz. Ben lafı dolandırmadan söyleyeyim: bu fiyatlar nedeniyle doğalgaz, elektrik gibi harcamalarınızın sizin toplam harcamalarınız içerisindeki payı yüksek olacağı için, size doğrudan etkisi de TÜFE’ye yansıyandan daha fazla olacaktır. Bu faturaları ödeyebilmek için diğer bazı harcamalarınızı kısmak zorunda kalacaksınız.

Hatırlayalım, daha bir hafta önce Hazine ve Maliye Bakanı Nebati, doğalgaz, elektrik, telefon gibi harcamalarından kaynaklanan 2 bin liraya kadar olan borçlarını ödeyemedikleri için icralık olan 9 milyon ailenin, yaklaşık 30 milyar liralık borçlarının kamu tarafından ödenmesi için bir paket üzerinde çalıştıklarını açıkladı. İcralık olan bu borçlar son aylarda yapılan zamlardan önce oluşmuştu. Bu zamlarla birlikte faturalarını ödeyemeyecek olan aile sayısı da hızla artacaktır. Gelir artmıyor, giderler sürekli artıyorsa nasıl ödeyebilsinler ki?

Neyse boş verin bütün bunları, sonuçta hepimiz aynı gemideyiz. Siz kaybediyor olsanız bile bu gemide olanların bazıları çok kazanıyor, o yüzden ortalamaya bakın (manşet veri). Sizin payınıza düşen gelir azalırken faturalarınız artıyor ise bu da sizin kabahatiniz canım, geminin kaptanı ne yapsın?