Peki, tarihle kim ilgilenecek?
Geçen gün Mehmet Atak, Facebook’daki köşesinin ölen arkadaşları üzerine yazılarla dolduğundan şikâyet edildiğini, kendisinin de durumun farkında olduğunu söylüyordu. Ama ne olabilir ki? Hepsinin ayrı değerleri, hizmetleri olan sevdiğimiz dostlar bize veda fırsatı vermeden arka arkaya bu dünyadan ayrılınca elden ne gelir? Gene de siz lütfen bu durumu onları anmak, unutturmamak için bir fırsat olarak kabul edin ve dostumuz Agâh’a buradan gönül huzuruyla veda edelim.
Agâh Nedim Özgüç, 1932 yılının 7 Ocak gününün ilk saatlerinde Kocaeli, Kandıra’da doğdu. Anne tarafı Batum Gürcüsü, baba tarafı da Bulgaristan göçmeniydi. Yeşilköy Pansiyonlu İlkokulu ve Haydarpaşa Lisesi’nde eğitim aldı. 1950’li yıllarda Attila İhan’ın teşvikiyle taşrada ve İstanbul’da yayımlanan "Yelken", "Petek", "Şairler Yaprağı", "Türk Sanatı" ve "Salkım" gibi edebiyat dergilerine şiirler, denemeler yazdı. 1961’de ise profesyonel anlamda gazeteciliğe başladı. Dönemin sinema / magazin dergilerinde çalıştı; aralarında "Gelişim Sinema", "Beyaz Perde", "Cumhuriyet Dergi", "Antrakt", "Sinema", "Albüm" ve "Öküz"ün de bulunduğu dergilere yazı yazdı.
Türk sinemasına onun gibi çok hizmeti geçmiş ve ödüller almış arkadaşı Necip Sarıcı (bu yıl da Film-Müzik Festivali’nde Kariyer Ödülü alıyor), 2009’daki İKSV İstanbul Film Festivali’nin Onur Ödülü’nü alan arkadaşına “Sevgili dostum Agâh Efendi” diye başlayan bir mektup yazıyor. Sarıcı mektubunda onun sinema için yaptıklarını şöyle özetlemiş:
"Sinemanın gizli tarihinin anılarını onlarca kitapla belgeledin. İlk ‘Afişlerle Türk Sineması’ kitabın, ‘Türk Film Yapımcıları ve Yönetmenleri Sözlüğü’, sayısız sergilerin... On binlerce belgen ve bunların yayınları. Siz, vakanüvîs Agâh ismini layığıyla hak edensiniz. (...) Üreterek ve belge toplayarak, bunları yayınlayarak kurumların, üniversitelerin hizmetine sunmak... Bir ömür ancak bu kadar verimli yaşanır."
Özgüç Türk sinemasına katkıları nedeniyle 1992’de Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi tarafından ‘Altın Artemis Ödülü’ verilen ilk sinema yazarı oldu.
1999’da ise 2. Ankara Uluslararası Film Festivali’nde ‘Aziz Nesin Emek Ödülü’ne değer görüldü. 2000 yılında da Sinema Yazarları Derneğince Emek Ödülü takdim edildi.
Arkadaşların, meslektaşların seni kendi köşelerinde, sosyal medyada yolcu ederken Sinema Yazarları Derneği de (SİYAD) Başkanı Okan Arpaç’ın imzasıyla en eski üyelerinden birine şöyle veda etti:
“Derneğimiz üyesi, duayen sinema araştırmacısı, yazarı, her daim üretken, Türk sinemasına sayısız eser ve arşiv bırakmış Agâh Özgüç’ü kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyiz. Yolun ışıklarla dolu olsun Agâh Bey...”
Kitaplara gelince, Agâh Özgüç gerçekten de Türk sinemasıyla ilgili genel konulardaki kitaplarıyla olduğu gibi özel konulardaki derlemeleriyle de sinema yazarlarının, derneklerin, sendikaların, çeşitli kurumların ihtiyacını karşılayan çok sayıda ürün verdi. Ama herhalde bunların en bilineni, en çok kullanılmış olanı mutlaka 4 ciltlik ‘Türk Filmleri Sözlüğü’dür. Sinema yazarı Kerem Akça ise, ilgin bir noktaya değinerek, “Her şeyin dijitale döndüğü ortamda o yazılı olarak sinemanın arşivini tuttu” diyordu. Agâh Özgüç de Ayşe Adlı ile yaptığı söyleşide Yeşilçam’daki arşiv durumunu şöyle anlatıyor:
“…. nedense hiç kimse arşiv tutma gereği duymamış. Arşivi olan tek kişi İzzet Günay, bütün filmlerinin fotoğraflarını ve afişlerini toplamış o. Diğerleri bana soruyorlardı. Mesela Atıf Yılmaz’a soruyorlar kaç film yaptınız diye. “Ben bilmiyorum, Agâh’a sorun!” diyor. Cüneyt Arkın’da da var aynı sorun. “Unuttuğum filmler var, ‘Bana yardımcı olun!’” diyor o da.”
Ne diyelim, sevgili Agâh? İyi ki varmışsın…