Kadınların çoğu istihdama katılamıyor, çalışmaya aday bile olamıyor. Çoğu kadın eğitime erişemezken, işgücüne de katılamıyor. Her 100 kadının ancak 32’si üretim hayatına katılabiliyor

Hayatın gündelik akışında önümüzden bir takım veriler akıp gidiyor. Bunların bazılarına dikkat ediyoruz, bazılarını görmüyoruz bile. Haber akışlarında veri en çok finans alemi tarafından kullanılıyor, veriye göre kazanç sağlamak için. Oysa öyle veriler var ki, çevremizde olup biteni anlama, olayların boyutlarını görebilme açısından sürekli söylenmeye, dilden dile dolaşmaya ihtiyaç duyuyor.

Bir diğer yandan veriye ihtiyaç duymadan bildiğimiz bir durum elbette kadınlara ilişkin. Tüm dünyada kadınların ekonomik ve toplumsal konumları geriletiliyor, yaşamları zorlaştırılıyor, ekonomik ve toplumsal krizlerin en ağır faturası kadınlara çıkıyor.

Bizler ise ülkemizde de bu durumun en ağır biçimleriyle yüz yüze kalıyoruz. Evde, işte, sokakta, yani yaşamın her saniyesinde adaletsizliği, ayrımcılığı en somut haliyle hissediyoruz. Malum, ülkemizin içinden geçmekte olduğu bu karanlık ilk olarak kadınların ışığına göz dikiyor.

Cinsiyet eşitliği yok

İşte bir 8 Mart Dünya Kadınlar Günü daha yaklaşırken, kadınların yaşadığı sorunların kuşbakışı görünümüne ilişkin birkaç veriyi paylaşmak istedim.

Öncelikle dünyadaki yerimizden başlayalım. Türkiye gün geçtikçe cinsiyet eşitliğinde dünya çapında yapılan sıralamalarda alta düşerken, bu yıl da Dünya Ekonomik Forumu (DEF) tarafından yapılan sıralamada 144 ülke arasında 131'inci sırada yerini aldı.

Cinsiyet eşitliğinde ilk 10 sırada olan ülkeler arasında İzlanda, Norveç, Finlandiya, İsveç, Slovenya ve İrlanda gibi ülkeler yer alıyor. Bu ülkelerin ortak özelliklerine bakıldığında tek bir özellik öne çıkıyor; o da toplumsal cinsiyete dayalı bir anayasa, bu anayasaya uyma-uygulama zorunluluğu yaratan bir hukuk devleti, kadın-erkek-çocuk tüm vatandaşların haklarına sahip çıkan demokratik bir anlayış.

DEF tarafından yayınlanan bu raporda Türkiye’ye, Ortdoğu ve Kuzey Afrika ülke grubunda yer veriliyor. Bulunduğu grupta da Tunus, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar ve Kuveyt gibi ülkeleri geçemiyor ve son sıralara düşüyor.

Her 100 kadının ancak 9’u iş bulabiliyor

Geçen gün TÜİK İstatistiklerle Kadın 2017 raporunu yayınladı. Rapordaki veriler, kadınların sosyoekonomik durumlarına işaret ediyor. Öncelikle yüksekokul veya fakülteden mezun olan nüfusumuzun toplamda yüzde 16,5 olduğuna dikkat çekmek isterim. Bu rakam kadın-erkek tüm nüfus açısından oldukça düşük bir oran. Yani üniversite mezunu olanlar, her beş kişiden biri bile etmiyor. Kadınlarda ise bu oran daha düşük: yüzde 14. Neredeyse her 10 kadından birinin yüksekokul veya fakülte mezunu olması, kadınların eğitime erişimini sağlamada ülke olarak sınıfta kaldığımızı gösteriyor.

rakamlarla-kadinlar-436459-1.

TÜİK tarafından açıklanan kadın istihdam oranı ise yüzde 28. Ne var ki bu rakamı doğrudan kadın işsizliğini belirtmede kullanmak çok doğru değil. Çünkü kadınların çoğu istihdama katılamıyor, yani çalışmaya aday bile olamıyor. Çoğu kadın eğitime erişemezken, işgücüne de katılamıyor. Her 100 erkekten 72’si işgücüne katılım sağlarken, yani iş sahibi veya işsiz olarak üretim hayatına katılabilirken, her 100 kadının ancak 32’si üretim hayatına katılabiliyor. Bu 32 kadının da ancak yüzde 28’i iş bulabiliyor. Yani her 100 kadının ancak 9 kişisi iş bulabiliyor. Diğer bir ifadeyle ülkemizde her 100 kadından 91’i üretim hayatından dışlanıyor. İş bulabilen bu yüzde 9 ise çoğunlukla hizmetler sektöründe çalışıyor. Yarı zamanlı çalışmada, erkeklerin sayısından 3 kat daha fazla kadınlar çalıştırılıyor. Hani esnekleşme, enformal çalışma biçimi en ağır koşulları getiriyordu ya, işte onun da merkezine kadınlar yerleştirilmiş oluyor. Yönetici pozisyonundaki kadınların oranı ise yüzde 16,7. Bu da şunu gösteriyor, üniversite mezunu, ülkenin şanslı azınlığı içinde olmak da erkeklerle eşit olmaya yetmiyor.

TÜİK verilerine göre 2016’ya göre 2017’de evlenme oranı düştü, boşanma oranı ise arttı. Peki bir de madalyonun öteki yüzüne bakalım. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun yıllık rakamlarına göre 2017’de 409 kadın öldürülürken, öldürülen kadınların çoğu evli kadınlar oldu, kadın cinayetlerinin yüzde 7’sinin nedeni ise boşanma talebi oldu.

Türkiye’de son 10 yılda çocuğa ve kadına karşı işlenen şiddetin her biçimine ait suçlar yüzde 125 arttı. Bu suçlar elbette resmi kayıtlara geçenler üstelik. Bir de geçmeyenler var ki... Resmi kayıtlı bu suçların ancak yarısına dava açılabildi, açılan davaların ancak üçte biri ceza ile sonuçlandı. Bu cezaların da caydırıcı bir biçimde olmadığı, suç artış rakamından zaten belli oluyor.

8 Mart Dünya Kadınlar Günümüz Kutlu Olsun…