2002 yılından bu yana binlerce kadın öldü. Günde 3 ila 5 kadın ölmeye devam ediyor.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu tarafından elde edilen verilere göre, 2013’te 237 ve 2014’te 294 ve 2015 yılında 303 kadın cinayeti işlendi. Daha 2016 yılının ilk ayında işlenen cinayet sayısı 36’ya ulaştı. Öldürülen kadınların çoğu evli ve çocuklu, yani AKP’nin dilinden düşürmediği ve türlü yasalara slogan ettiği “annelik kariyerini” sürdürmesi gerekenler. Kadınların öldürülme bahaneleri arasında en çok rastlanılan ise ‘kadınların kendi hayatlarına dair aldıkları kararlar’ olarak göze çarpıyor. Öldürülen kadınların yarısına yakını 26-40 yaş aralığında. Yaş aralığında sıralamayı19-25 ve 41-55 yaş izliyor.
Siyasi iktidarın kadını tanımlayan, toplumsal yaşam içindeki görevlerini belirleyen tavrı, kadına yönelik şiddetin her türlüsünü şüphesiz meşru hale getiriyor. İktidarın yukarıdaki örneklere benzer gündelik hayata artık hemen hemen her gün yansıyan söylemleri kadın cinayetlerini, uygulanan şiddeti sıradanlaştırıyor. Kadın cinayetlerine ilişkin davalarda ‘saat sorma’ veya ‘kot pantolon giyme birer ‘tahrik’ unsuru.

Yaşamın itildiği bu noktada son yaşanan kadın cinayeti, bu noktanın karanlığını ortaya koyuyor. Cinayet mahallinin bu kez bir okul olması, bir öğretmenden kadın katili yaratan karanlığın dehşetini gözler önüne seriyor.

ADLİ DEĞİL POLİTİK BİR MESELE
Olay yeri: Okul…
Oysa okul, insanlığın bugüne kadar yarattığı en ilerici değerlerin, kazanımların ve birikimlerin yeni nesillere aktartıldığı mekânlara denir. Okulda eğitim-öğretim faaliyetleri gerçekleştirilir, bu faaliyetlerin ne şekilde gerçekleştirileceği eğitim politikası ve uygulamalarıyla belirlenir. Eğitim politikalarının belirlenmesi ise demokratik rejimlerde eğitimin özneleri olan öğrencilerin, öğretmenlerin, velilerin, eğitim sendikalarının, meslek odalarının katılımı ile gerşekleştirilir. Ülkemizde ise eğitim politikaları AKP’nin siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda tek adam tarafından üretiliyor. Ancak faşist rejimlerde rastlanılan biçimiyle tüm demokratik unsurlar ve kurumlar saf dışı ediliyor. Eğitimin her kademesi rejimin ihtiyaçları doğrultusunda belirleniyor.

EN NİHAYETİNDE OKULLARDAKİ REJİM, KENDİ İNSANINI YETİŞTİRİYOR
Okulda iki öğretmen var… Biri bu rejimin tüm yobazlığına ve bağnazlığına direnen; direnci, küfür ve aşağılanmayla bastırılmaya çabalanan, iktidarın kendisi gibi düşünmeyen, muhalif, laik, bilimsel, demokratik her insana reva gördüğü gibi yaşamı elinden alınan Serkan Öğretmen. Diğeri ise B.Ö. Adı eğitimde yok, yaşamdaki yeri ancak üçüncü sayfa haberleri.
İşte bu da öyle bir sistem ki Serkan öğretmeni yok ederken, B.Ö’leri okullarda var ediyor, ödüllendiriyor.

Bu öyle bir sistem ki, okulları iktidarın tüm gerici uygulamalarına açık hale getiriyor, eğitimin içini boşaltarak tüm boşlukları Ortaçağ karanlığına ait dinsel dogmalarla dolduruyor ve sonucunda faturasını sadece öğrenci-öğretmen ve velilerce değil toplum olarak en acı haliyle ödüyoruz.

Öyle bir sistem ki çocuklarımıza önce dinsel normlara göre yaşamanın bir ayrıcalık olduğu öğretiliyor, 5 yaşından itibaren bu dayatmaya maruz kalan çocuklarımız toplumsal yaşama ait değerleri kitaplardan değil, Diyanet fetvalarından öğrenmeye zorlanıyor.

Diyanetin o hani kız çocuklarına ailede ve dışarıda şehvet duyulmasında bir sakınca olmadığını buyuran fetvalarından…

Bu sistem çocuklarımızın zihninde öğretmenleri sakıncalı olan ve olmayan şeklinde ikiye ayırıyor; suçları laik ve bilimsel eğitimi savunmak olan ‘sakıncalı öğretmenler’ yoğun sürgün, soruşturma ve gözaltılarla çocuklardan uzaklaştırılırken, çocuklar rejimle bir sorunu olmayan ‘öğretmenlerle’ baş başa bırakılıyor.

Dolayısıyla “Tecavüze uğrayan doğursun, gerekirse devlet bakar” ,“Kızlar okuyunca, erkekler evlenecek kız bulamıyor”,“Anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün, günahı ne? Anası ölsün” gibi bağnazlıklar müfredata giriyor.

Şimdi Cansel’i daha yaşamının baharında toprağa iten, bir katili öğretmen yapan bu sistemi, müfredat öğrencilere nasıl izah edecek dersiniz? Hangi fetvalarla sıradanlaştıracak?

B.Ö dindar ve kindar bu kahrolasıca düzenin sadece bir yansıması. B.Ö ile birlikte yargılanan bu sistem olmadıkça daha nice B.Ö’ler okullarda da var olacak, daha nice Cansel’ler aramızdan söküp alınacak. Yapılması gereken belli; daha geç olmadan, okullarda yeşertilmeye çalışılan ilerici, laik, bilimsel fikre, mücadeleye, bu mücadelenin parçası öğretmen, veli ve öğrencilere hep birlikte omuz verelim, lakin sokakları kadınlara mezar eden zihniyeti en başından değiştirmedikçe gelecek nesillere miras bırakacağımız bir hayat kalmayacak.