“Hayır efendim, kadınla erkek eşit değildir! Sen kendini bir kadının yüceliğiyle nasıl kıyaslayabiliyorsun?!”

İki genç adam, sokakta oturmuş, o gün (14 Şubat Sevgililer Günü) sevgiliye verilecek hediyeden, okunacak şiirden vs. konuşuyorlar. Bu diyalog, altı Arap ülkesinden yönetmenlerin 14 Şubat üzerine yaptığı sekiz öykülük bir kısa film derlemesinin yedinci öyküsünde geçiyor. Netflix için üretilen Love, Life and Everything in Between (Aşk, Yaşam ve Aradaki Her Şey) adlı bu dizinin yapımcısı, Suudi Arabistan...

'Doğuyla batı arasındaki köprü'de Türkiyeli İslamcılar İstanbul Sözleşmesi ve benzer tüm yasal düzenlemeleri iptal etmek için uğraşırken, “Bu bizim inancımıza aykırıdır!” diyerek yılbaşı kutlamalarına yönelik nefret söylemleri ve şiddet eylemleri üretirken, inandıkları dinin doğduğu topraklarda, 'inanca aykırı' bir güne dair övgü dolu filmler yapılıyor. Hatta bu filmlerin bazılarında 'Yavuklular Günü'nün kurucusu Aziz Valentin, adıyla sanıyla -ve kafirliğine hiç değinilmeden- anılıyor.

Estetik açıdan bu sekiz filmin hepsi aynı düzeyde iyi değil. Ama bunun, siyasal İslamcıların Çağrı (1976) gibi anlatılardan yola çıkarak tasarladıkları Arap dünyasının 'Asr-ı Saadet' söylemini çoktan geride bırakmış olduğu gerçeğinin yanında hiç önemi kalmıyor.

∗∗∗

Üstelik bu 14 Şubat derlemesi, Riyad-Cidde Yolu'nda olup bitenlere dair tek örnek de değil... Yine Netflix'te yayımlanan Tahir'in Evi (2023) adlı diziye bakalım: Yusuf (oğul), Azize (kız), Cuma (baba) ve Lütfiye'den (babanın kayınvalidesi) oluşan Tahir Ailesi, kısa zamanda zenginleşmenin yollarını aramaktadır. Bir türlü ekonomik özgürlüğüne kavuşamadığı gerekçesiyle eşi tarafından evden kovulan Yusuf, istediği gibi iş bulamadığından babasının balık dükkanında çalışır. Bir yandan Yusuf'un eşiyle barışma çabalarını, bir yandan da Tahir Ailesi'nin saçma sapan sınıf atlama girişimlerini izlediğimiz bu komedi dizisinin ilk bölümünde şöyle bir anlatı düzeni var: Yusuf'un yine başarısız bir iş görüşmesi yaptığı gün, babası ve anneannesi umreye gidiyor. Tabii orada umre, günün yarısında tamamlanabilen bir etkinlik. Akşam da tüm aile TV karşısında çekirdek çitlerken ailenin kızı Azize dükkanın hesapları hakkında konuşmak isteyince, o gün umreye gitmiş olan baba, televizyonu işaret ederek “Şu güzel sunucu bitirsin de sonra konuşuruz” diyor.

Arap dünyasının sekülerleşme macerası söz konusu olduğunda pek çok kişinin aklına,  havuzda şarkıcı Rihanna'yla öpüşen Suudi prensi gibi örnekler geliyor -birkaç hafta önce internette  “Bizim ihtiyarların hacı olmak için yıllarca biriktirdiği paraları nasıl da keyifle harcıyorlar!” diye epey dalga konusu olmuştu. Ama sıradan insanların öykülerinin anlatıldığı bu tür yapımlar, dinsel inançla seküler yaşam arasındaki varoluşsal gerilimin dindışı yaşam lehine yavaş yavaş ortadan kalktığı bir dönemi her şeyden daha iyi gösteriyor: Bu film ve dizilerin çoğunda bir tek defa bile ezan sesi duyulmuyor, cami görülmüyor -kadın özgürleşmesine dair çok ilginç bir film olan Naga/Çölde'de (2023) cami sadece adres tarifi için kullanılıyor-, insanların hiç de Türkiye'de algılandığı gibi camiyle iş arasında bölünmüş bir hayatı yok. Hatta bazen “Bugün Azrail fazla mesai yapacak” gibi espriler havada uçuşuyor.

∗∗∗

2016 yapımı Barakah meets Barakah (Bereket ve Bereket Tanışınca) adlı film gibi daha şaşırtıcı örnekler de var: Kendince dindar, arabasında mutlaka Kuran bulunduran, geleneksel bir mahallede geleneksel bir yaşam süren zabıta Barakah (Bereket), Bibi adlı instagram ünlüsü genç kızla tanışır. Bibi ve modacı annesini etekli elbiselerle görürüz. Anne ile kızın işlettiği mağazada Heavenly Hips (göksel kalçalar) adlı bir koleksiyon bile satılmaktadır.

Barakah ve Bibi (sonradan onun adının da Barakah olduğunu öğreniriz) ilk karşılaşmalarında hiç konuşmazlar. İkinci karşılaşmalarında bir sanat galerisindedirler, ama kadın ve erkeklerin aynı alanda bulunması yasak olduğu için ancak 2 dakika kadar konuşabilirler. Üçüncü buluşmaları 'dini polis' korkusuyla üç dakika sürer.

Akşam Barakah komşusuyla dertleşirken, o gün ceza kesip kapattıkları kafeyi anımsayarak şöyle der: “Kapattığımız kafenin sahibi mantıklı şeyler söylüyordu. Biz yine kanunu uygulayıp hiç merhamet göstermedik. Adam doğru şeyler söylediği halde! Hayatımızda mantıklı olmayan bir sürü şeyi kabulleniyoruz. Bu aşırı düzenleme çok yanlış.” Bir yanda çağdışı dinsel kurallar, diğer yandaysa yaşamın ta kendisinden kaynaklanan mantık...

Hepsini ilgi ve keyifle izlediğim Raven Song (2022), On Route (2022) gibi çok sayıda örnek var. Kimi Riyad'da geçiyor, kimi Cidde'de... Riyad-Cidde yolundaysa İslam'ın iki önemli kenti var: Taif ve Mekke. Ama her biri toplumsal gösterge olan bu film ve diziler Mekke'ye uğramıyor. Uğrayan da, sırf  'televizyondaki güzel sunucu'nun gücünü vurgulamak için uğruyor...