Sağlıkçılar Salı günü “Tam Gün Dayatmasına Karşı Tüm Gün İşimizi Gücümüzü Bırakıyoruz” dediler ya… Neticede aslında esas

Sağlıkçılar Salı günü “Tam Gün Dayatmasına Karşı Tüm Gün İşimizi Gücümüzü Bırakıyoruz” dediler ya…
Neticede aslında esas olarak sadece hekimleri… Hatta daha çok da hem kamuda hem de özelde çalışan küçük bir hekim grubunu ilgilendiriyor gibi gözükmesine… Üstelik çok kısa sürede örgütlenmiş olmasına rağmen…
Sağlık Bakanı da biliyor…
Eylem… O gün işini gücünü bıraksa da, bırakmasa da… Hastane bahçesine inse de, inmese de… Yürüyüşe katılsa da, katılmasa da… Hekimlerin hemen tamamının desteğini aldı.
O kadar ki… Eyleme katılmayan Bakanlık yanlısı tabip odaları bile, tabanlarından kaçamayıp, gazetelere ilanlar verdiler... Yasası’na karşı çıktıkları Sağlık Bakanı’na “saygılarıyla” hatırlattılar; “hekimliğin itibarını koruma konusunda görevi olduğunu.”
•••
Asıl önemlisi… TTB, eylemi “meslek mensuplarının menfaatlerini müdafaa” seviyesine indirgemeyip… “Zinhar, muayenehanelerimizi kapatturmazuk” darlığına sıkıştırmadan… Bir kez de bu vesileyle, Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın bütününü hedef aldı…
Böylece, medyadan da ziyadesiyle ilgi gördü, eylem. TTB’nin web sitesinde var. Ulusal televizyonlarda tam iki yüz yetmiş defa yer almış, gün içerisinde. Öncesini, sonrasını, yerel basını da katarsanız beş yüzü geçer, rahat.
Sağlıkçılar için amaç ziyadesiyle hâsıl oldu, velhasıl.
•••
Sağlık Bakanı da böyle olacağını hissetmişti, zaten. Onun için televizyon televizyon dolaştı. Gazeteleri de ihmal etmedi.
Görüştüğü gazetecilerden biri, Fikret Bila’nın aktardığına göre…
Tam Gün Yasası “sağlık hizmetinin vatandaşın zor durumundan yararlanarak para kazanma aracı olarak kullanılmasını önlemeyi” hedefliyormuş… 
“Doktorlar ile hasta arasındaki para ilişkisinin kesilmesi” amaçlanıyormuş…
“Sosyal devlet anlayışıyla” düzenlenmiş…
Recep Akdağ öyle demiş.
İyi demiş, güzel demiş de…
Sağlık hizmeti alabilmek için vergi yetmedi, sigorta primi… Prim yetmedi, katılım payı… Katılım payı yetmedi, yüzde yetmiş ilave ücret ödemeyi mecburi kılan…
Hani şu Genel Sağlık Sigortası (GSS) vardı ya…
O neyi hedefliyordu, peki?.. Amacı neydi?.. Hangi anlayışla hazırlanmıştı?
Altında kim(ler)in imzası vardı?.. Kim tutmuş, kim yolmuş, kim pişirmiş, kim yemişti?
Olay hangi ülkede geçiyordu, sahi?
•••
Şimdi, bir süredir, epey bir süredir…
Tek parti döneminin, “Bu memlekete komünizm lâzımsa onu da biz getiririz. Size ne oluyor, çocuğum?” kafası yeniden hortladı da…
Solcuların ne yapmaları gerektiğine İslamcılar, muhafazakârlar, liberaller; kısacası tekmil sağcı milleti karar verir oldu…
Hani bazı solcularımız da onların ağzına bakıp taraf belirliyor… Üstelik, bir de, diğer solcuların faşist olduğu paranoyasına kapılıyor ya…
Sağlık Bakanı’mız da “Tam Gün Yasası’nı kendini solcu, sosyal demokrat diye tarif edenlerin desteklemesi gerektiğine” dikkat çekmiş. Fikret Bila öyle diyor.
Tamam, anladık…
Sağlık hizmetinin vatandaşın zor durumundan yararlanarak para kazanma aracı olarak kullanılmasını önlemek… Doktorlar ile hasta arasındaki para ilişkisinin kesilmesi… Sosyal devlet anlayışı…
Doğruluk… Dürüstlük… Ahlâk… Vicdan…
Solculuğun olmazsa olmazıdır… Solcuların üzerine vazifedir de…
Sağcıların üzerine niye vazife değildir, peki?
İşte onu anlamadım.
Yoksa… Sağlık Bakanı da “sağ yanım çürüyor, sol yanım diri” mi demek istemektedir, bize?
•••
Eskiden olsa kolaydı…
Sağcı bir arkadaşım var. Hastaneden çıkınca doğru muayenehanesine koşar. Uğrar, sorardım; Sağlık Bakanı ne demek istedi, diye.
Tam Gün’den sonra zor.
Çünkü, bir de; “(Artık) ‘Muayenehaneye bir uğra’ devrini kapatıyoruz” demiş, Recep Akdağ.
Arkadaşım da kesin özel hastaneye geçer, şimdi… Gitsem, daha girişte yüzde yetmiş ilave ücret keserler.
Bıçak parasından kaçarken kasatura parasına yakalanan GSS’li hastaya dönerim.