Ortada ne TOGG var ne İHA ne de SİHA. Erdoğan’ın son haftada halka sunacağı hiçbir şey yok. Kriz, düşük profilli adaylar, eski ortaklar Erdoğan’ın elini kolunu bağlarken belki de asıl taktiği mevcudu korumak.

Sandık taktiği mi yoksa çaresizlik mi?
Mayıs seçimlerinde TGC Anadolu gemisi halkın ziyaretine açılmıştı. (Fotoğraf: AA)

Ülke daha seçim havasına giremeden oy atma zamanı geldi. Bunun bir nedeni ülkenin seçim yorgunu olması ve muhalefetin 28 Mayıs yenilgisiyse diğer nedeni de iktidarın özellikle de Erdoğan’ın izlediği seçim siyaseti oldu. Türkiye yıllardır her seçimde AKP-MHP blokunun sözcüsü Erdoğan’ın kendisini oylattığı, muhalefete karşı saldırgan bir siyaset izlediği seçim kampanyalarına tanıklık etti. Müjdeleri, montaj kasetler izledi.

Çok değil 10 ay öncesine dönelim:

Gabar Dağı’nda petrol ve Karadeniz’de doğalgaz bulunmuş benzin pompalarından evin mutfaklarına borular döşenmişti. Yenikapı açıklarına TCG Anadolu gemisi demir atmış ziyarete açılmıştı. İHA ve SİHA’lar göklerde uçuyor, konu ile ilgili festivaller düzenleniyordu. 6’lı Masa başta olmak üzere neredeyse tüm muhalefet terör odağı ilen edilmiş Erdoğan’ın da montaj olduğunu kabul ettiği görüntüler mitinglerde gösteriliyordu.

Mitingler taşlanıyor, hakaretler rutin konuşma dili olmuştu. Bakan, vali, kaymakam Türkiye’nin ilk “milli” aracı TOGG ile poz verme yarışına girmişti. Politika faizi yüzde 8’ler inmiş Bakan Nebati’nin gözünden ışıklar saçılıyordu. Deprem illerinde temeller atılmış anahtar teslim tarihi veriliyordu.

YEREL OLMASI MI ETKİLEDİ?

Açıkça ifade etmek lazım ki Erdoğan ve ekibi seçimi savaşa çevirerek her türlü yolu denedi ve kendisini iktidara taşıyacak sonucu aldı.

İktidarın seçimlere bir hafta kalmasına rağmen etkili bir kampanya yürütememesi sandığın “yerel” için kurulmuş olmasına bağlandı.

Etkisi var mıdır bilinmez ama 2019 yerel seçimlerinde bugün yaşanan hareketsizliğe benzer bir fotoğrafın olmadığını söylemek gerekiyor. Bu açıdan seçimlerde belediye başkanlarının oylanması durumu açıklamaya yetmiyor. Nihayetinde neredeyse her ilde miting yapan her gün bir televizyon kanalında konuşan Erdoğan varlığını devam ettiriyor. Ama mesele nerede ve ne zaman konuştuğunda değil ne konuştuğunda. Elde avuçta CHP’nin İstanbul İl başkanlığı binasının satın alınmasıyla 2019 görüntüsünden başka bir şey yoksa konuşmalardan birbirini tekrardan öteye gidemiyor.

Kürt seçmenin bazı illerinin sonucuna direkt etki edecek güçte olması DEM konusunda da volümün düşmesine neden olunca geriye seçimsiz günlerin bildik çok konuşanı ama konuşmasında hamasetten başka bir şey olmayan Erdoğan kalıyor.

Kurultay yorgunu durumuna, Millet İttifakı’nın dağılmasına ve DEM’in aday çıkarmasına rağmen CHP’nin büyükşehirlerde kazandığı illeri koruduğunu gösteriyor.

MUHAFAZA ETSE YETECEK

Hatta üzerine bir iki şehir eklenme şansı elinde tuttuklarını kaybetmesinden daha güçlü bir ihtimal olarak ortada duruyor. Kuşkusuz bu durumun ilk nedeni illerdeki adayların CHP’nin önünde bir oy potansiyeline ulaşması.

Bununla birlikte iktidarın ülkeyi içine sürüklediği durum da en az belediye başkanlarının performansı kadar seçimleri belirleyici konumda. Öyle ki Erdoğan ekonomi başlıklı vaat bile veremiyor. Bir aydır tek söylediği “sabredin düzelecek” oldu.

Sadece 10 ay önce yaşanan seçimde vaat olarak sunduğu hiçbir şey gerçekleşmediği gibi ülke daha kötüye gitti. Kasada para, borç isteyecek ülke kalmadı. Yine bir ülke düşünün ki halinden memnun olanların oranı yüzde 20’lerde. Ama tüm bu koşulara rağmen hâlâ birinci parti olarak kalan AKP ve Erdoğan orta yerde duruyor. Yani söyleyecek sözü olmasa da, elindeki kadro yıpranmış olsa da devlet olanaklarını da arkasına alan Erdoğan iddiasını muhafaza ediyor. İşte tam da burada akla soru geliyor. Belki de 22 yıl sonra ve üstelik ülke bu durumdayken iktidar için “muhafaza” kelimesi bu seçimin başarı çıtası olmuştur. Kim bilir?

Bu sorunun yanıtını almak için ilk olarak hafta sonu Ankara ve İstanbul mitinglerini sonra da 6 günlük İstanbul koşturmasını beklememiz gerekecek.

ŞAPKA VE TAVŞAN MESELESİ

Yılardır izlediğimiz Erdoğan’ın tüm mermilerini son haftaya bıraktığı bir seçim olmadı. Son hafta genellikle pastanın üzerindeki çilek tarzında geçti. Erdoğan genellikle son haftayı kampanya boyunca anlattığı, tekrarladığı, iyice pekiştirdiği söylemi hedef seçmenin kanaati haline getirmeye yönelik bir hamle olarak planlar. Yanı şapkasından çıkaracağı tavşanı asla son haftaya bırakmadı.

Bu seçim kampanyasını diğerlerinden ayıran başlıklarından biri de bu. Net bir hedef ortaya koymadan zaman zaman çelişen açıklamalarla arayışta olan bir görüntü sergiledi. Daha çok maçı uyutmayı tercih eden, rakip adayların hata yapmasını kollayan, beraberliğe razı bir takım görüntüsü verdi.

Şapkanın içinde tavşan kalmadıysa, adaylardan da istediği performansı alamayacağını görmüşse aslında çok da yanlış bir taktik değil.

Her şeye muktedir olduğu düşünülen Erdoğan, emekliye müjde diye verdiği vaadin banka promosyonu olduğu düşünülürse beraberlik yani durumu muhafaza edebilmek hiç de kötü bir sonuç olmayabilir.

Belki Erdoğan kampanyasına bir de buradan bakmak gerekiyor.