Herkesin kolaylıkla yapabileceği, baharın habercisi ve iyilik, sağlık, bereket dileği anlamında, Balkan coğrafyasından bir gelenek olan “marteniçka”yı Kılıçdaroğlu’nun bileğinde görüp meraklanmıştık. Öğrendik ki, 1 Mart’tan itibaren takılmaya başlanan bileklik leylekler ya da kırlangıçlar gelince çıkarılıp bir ağaç dalına bağlanıyor, böylece dileklerin kabul edildiğine inanılıyormuş.

Otoriter rejimlerde seçim kazanmak” yazımda; Cezayir, Tunus, Venezuela, Sırbistan, Kenya, Zimbabve, Ukrayna, Belarus, Brezilya gibi seçimlerin boykot edildiği, girilip de kaybedildiği, kaybedilse de ilerleme sağlandığı veya kazanıldığı ülke deneylerinden hareketle başarıya götüren 8 ortak noktaya işaret etmiştim. Onlara Türkiye özelinde bakmakta yarar var.

En geniş muhalefet çevrelerinin rejime karşı güvenilir bir alternatif, otoriter lidere karşı bir ortak aday çıkarabilmesi noktasında Türkiye, Kılıçdaroğlu ile önemli bir mesafe kaydetti. Muhalefet cephesinde, M. İnce ve S. Oğan gibi şimdilik iki adayın daha olması “sorun” gibi görünüyor.

Muhalefet oylarına talip Kılıçdaroğlu dışındaki adayların topladıkları imza kadar oy alıp alamayacakları, sonucu ne kadar etkileyecekleri, önümüzdeki birkaç haftada “aktif yurttaş katılımı”nın sokakta kendini ve Kılıçdaroğlu’na desteğini gösterme biçimine bağlı.

Yurttaşlar ve farklı “önemli”leri olan muhalefet özneleri “en önemli”nin tek adamda somutlaşan otoriter rejimden kurtulmak olduğunu bilinciyle kendi “önemli”lerini bir adım geri çekmişken, üzerinde en geniş mutabakatın sağlandığı adaya karşı adaylıkta ısrar edenler kendi “önemli”leri peşindeler.

Sebahattin Ali; “Vakaları bana olan nispetleri bakımından değil, kendi ehemmiyetleri bakımından kıymetlendiriyordum” muhteşem cümlesini, Kürk Mantolu Madonna’da, Raif’e bir aşk parantezinde söyletmişti. Tarihin en kritik seçimi de denilen 14 Mayıs’a giderken, üzerlerinde ortaklaşılmadığı halde adaylıkta ısrar edenler, tam tersi bir tavırla, seçimi “kendi ehemmiyeti bakımından” değil, merkeze şahıslarını koyarak değerlendiriyorlar!

Varsın olsun, tarih verili koşullar içinde yapılacak ve sonuçta her aktör tarihte hak ettiği yeri alacak.

Otoriter rejimlerdeki seçimlerde muhalefeti başarıya götüren özelliklerden biri de; ortak adayın, masaya yumruk vuran karizmatik birinden çok, bir “geçiş dönemi lideri”, dost dili kullanan “onarıcı ve kucaklayıcı bir siyasal figür” olmasıydı. Kılıçdaroğlu buna en uygun profili çiziyor.

Şimdi önemli olan, “aktif yurttaş katılımı”nı somutlaştırmak, gönüllülerin yaratıcı zekâlarını Kılıçdaroğlu’na olan desteği sokakta görünür kılmak, iktidarın ve muhalefetin yaptıklarını kitlelere aktarmak ve sandıkları korumak için devreye sokabilmek.

Geçen yazıda, muhalefete olan desteğin sokakta görünür kılınması üzerinde özellikle durmuştum. Bunun daha sandığa gitmeden sokakta belli simgelerin kullanımıyla güçlü bir şekilde gösterilmesi, muhalefet oylarına talip diğer adayları ve sandıklara girenden farklı sonuç çıkarmaya niyetlenenleri tekrar tekrar düşündürürken, yurttaşların özgüvenini ve cesaretini artırıyor.

Duyduğuma göre; CHPmarteniçka”yı Kılıçdaroğlu’na desteği sokakta görünür kılmaya dönük bir simge olarak seçmiş, seçim sonuna kadar takılması için de 2 milyon adet sipariş etmiş!

secime-martenicka-ile-gitmek-1143404-1.

Ancak, Kılıçdaroğlu sadece CHP’nin değil, Millet İttifakı, Emek ve Özgürlük İttifakı, Sosyalist Güç Birliği gibi çevrelerin ve kendini bu oluşumlar dışında gören yurttaşların da adayı ise, bir “marteniçka” bilekliği ile dolaşmak herkesin görevi.

Kolaylıkla yapabileceğiniz bilekliği, kararsız veya başka adaya oy vermeyi düşünen birinin bileğine takabilirseniz, siz de çorbada tuzu olan “aktif yurttaş”lardan olursunuz!