Şehir literatürü, akademik etkinlikler ve sistemler
Şehir literatürünün en önemli bölümünü, akademik etkinlikler (sempozyum, konferans, kongre, tezler vb.) aracılığıyla üretilen metinler oluşturur. Şehirler, çeşitli boyutlarıyla bu etkinliklerde tartışılır ve ilgili bilgi-veriler bilimsel biçimde metinlere dökülür. Dünyada ve Türkiye’de bu şekilde üretilen yüzlerce şehir literatürü örneği bulunuyor. Ne var ki sistem politikalarının niteliği ve/veya açık-örtük müdahalesi bu literatürün sınırlarını da etkilemiştir. Dolayısıyla şehre dair akademik etkinliklerin kendisi kadar, sistemle gerilimleri de önemli bir husustur.
Bu bağlamda Türkiye’nin siyasi ve akademik tarihi içinde ilgi çekici bir örneği anımsa(t)mak isterim. 4-6 Ekim 2010 tarihinde henüz iki yıllık bir kurum olarak Tunceli Üniversitesi, benim de hazırlık sürecinde yer aldığım ekonomi, tarih, toplum temalı 1. Uluslararası Tunceli (Dersim) Sempozyumu’nu gerçekleştirmişti. Bu sempozyum birçok bakımdan önemliydi zira bir devlet üniversitesi tarafından yapılan akademik etkinlikte Dersim adı ilk kez kullanılmıştı. Üstelik Dersim’in, toplumsal-siyasal öyküleri nedeniyle bir şehirden daha fazla anlamı vardı. Tarihinde ilk kez kendini ifade edebileceği ve diğer yaklaşımları dinleyebileceği bir etkinliğe ev sahipliği yapacaktı. Böylece herkesin bildiği ‘sır’lar açıkça konuşulacak ve kamusallaşabilecekti. Keza sonuç raporları, toplumun ve sistemin geçmişle yüzleşmesi için bir zemin oluşturabilecekti.
***
Sempozyumu değerli kılan hususlardan birisi de Dersim toplumunun iki önemli kurumunun (Tunceli Eğitim ve Sağlık Vakfı ve Tunceli Dayanışma ve Kültür Vakfı) üniversite ile birlikte örgütleyici olmalarıydı. Bu iki vakıf, Dersimli akademisyenlerin de içinde yer aldığı veya desteklediği kurumlardı.
Sempozyum için aralarında Şerif Mardin, Mete Tuncay, Murat Belge, İşaya Üşür, Toktamış Ateş ve Yaşar Kemal’den oluşan Danışma Kurulu’nun yanı sıra Martin van Bruienessen, Raoul Motika, Hans Lukas Kieser, Baskın Oran gibi alanında tanınan öğretim üyelerinin de yer aldığı 50 kişilik bir Bilim Kurulu oluşturulmuştu.
Daha duyurusu yapıldığı andan itibaren sempozyum yoğun bir ilgi konusu olmuş; 107 bildiri ile başvuru yapılmış ve tümü çeşitli biçimlerde sunulmak üzere kabul edilmişti. Bunlar arasında Son Tanıklar Gitmeden başlıklı Avrupa Dersim Dernekleri Federasyonu tarafından sürdürülen Dersim 38 Sözlü Tarih Projesi de yer alıyordu. Etkinlik içinde Dersim belgeselleri gösterilmiş; yönetmenleri, belgesellerin öyküsünü anlatmışlardı. Bir oturumda da kentin STK temsilcileri sorun ve taleplerini anlatmışlardı. Özetle sempozyum yerel tüm dinamiklere açık olarak tasarlandığı gibi uzun süreli bir etkinlik olarak üç yılda bir tekrarlanması planlanmıştı.
Sempozyumun açılışında, kentin valisi, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve bir milletvekili de konuşma yapmışlardı. Yani iktidar da sempozyumla ilgiliydi. Nitekim Tunceli Valiliği’nin web sayfasında 8 Ekim 2010’da “Bu sempozyum, Türkiye Cumhuriyeti’nin artık geçmişi ile yüzleşme ve ondan ders çıkararak ilerleme cesaretini özümsediğini göstermiştir”, “Bu sempozyum, Tunceli’deki unutulmuş, ihmal edilmişlik algısının giderilmesi için çok önemli bir adımdır”, “Bu sempozyum, bölgeye salt güvenlik ekseninden bakılmasının yanlış olduğunu; çünkü kalplerde kaybeden devletlerin kalelerde kazansalar da bunun uzun ömürlü olamayacağının altını çizmiştir” şeklinde tespitler yer almıştı.
***
Sempozyumun ardından Baskın Oran, Tayfun Atay, Hatice Kurtuluş, Songül Özdağ, Hüseyin Aygün ve Besim Can Zırh’ın değerlendirme yazıları yayınlanmıştı. Biraz gecikmeli ve gerilimli olsa da sempozyum metinlerinin yayınlanması da önemliydi. Böylece konuşmacıların metinleri birinci elden okuyucusuna ulaşabilmişti.
Bugün sempozyumun üzerinden on bir yıl geçmiş bulunuyor. Baştan öngörüldüğü gibi olsaydı şimdi beşincisi için hazırlık yapılıyor olacaktı. Oysa üç yılda bir yapılması planlandığı halde sadece ikincisi, öngörüldüğü gibi 2013’de yapıldı. Bir daha konusu bile olmadı. Hatta valilik ‘Dersim’ ismini yasakladı ve bu isimle sempozyum yapmış üniversite itiraz bile etmedi. Yine de kısıtlayıcı tüm koşullara rağmen iki sempozyum da Dersim’in şehir literatürüne akademik pencereden ciddi katkı sağladı. Gelecekte akademisyenlerin bu adımları devam ettireceklerine inanıyorum.