SOL Parti’nin İstanbul yürüyüşünde karşılaşılan İranlı kadınlar uyardı: ‘‘Sakın teslim olmayın.’’ Rejimin önündeki en büyük engel de tam olarak bu, halkın emperyalizm eliyle beslenen gericilikle mücadelesi.

SOL Parti eyleminde İranlı kadının gözyaşı
Fotoğraf: BirGün

Hafta sonu SOL Parti ülkenin birçok şehrinde “Her türlü gericiliğe ve şeriata karşı Devrimci Demokratik Cumhuriyet” yürüyüşleri düzenledi. Genci yaşlısı yüzlerce insan kent sokaklarında karanlığa karşı mücadele ve birlik çağrısı yaptı.

Bu adreslerden biri de İstanbul’du. Mehmet Ayvalıtaş Parkı’ndan iskele meydanına kadar süren yürüyüşe hafta sonunu Kadıköy’de geçirmeyi tercih eden binlerce insanın alkışları eşlik etti.

SOL Parti’nin sandık ve aday karmaşası dışında memleketin gerçek sorunları ve halkın talepleri etrafında başlattığı eylemlilik hiç kuşku yok ki çok anlamlı. Ama bu yazının konusu bu değil. En azından direkt olarak o değil. Yazı konusu İstanbul’da yapılan yürüyüş sırasında yaşanan bir olay.

Kortej halinde yürüyüş devam ederken yanda devam eden hararetli sohbet herkesin ilgisini çekti. Sohbetin bir tarafı SOL Partili kadınlardı ama diğerlerini tanıyan yoktu. Kısa süre sonra durum anlaşıldı. İranlı iki kadın birkaç kelime bildikleri Türkçe ile yürüyüşün nedenini sormuşlar. SOL Partililer zor da olsa ülkede gerici uygulamalara karşı mücadele çağrısı olduğunu anlatmaya çalışmışlar. Sonra kortejde ülkesi İran’dan ayrılmak zorunla olan SOL Parti üyesi bir arkadaşın oluğunu fark edip onu da sohbete dâhil ettiler.

Ne olduysa bundan sonra oldu. Türkiye’de verilen mücadele anlatıldıkça İranlı kadınların gözleri yaşla doldu. Sonra onlar İran’ı ve yaşadıklarını anlatmaya başlayınca anlatan da dinleyen de gözyaşlarına boğuldu.

Bir yandan yürüyüp, diğer yandan ağlayıp yanındaki Türkiyeli kadınlara sarılan İranlı kadınların çağrısı en az gerçekleşen eylem kadar anlamlıydı.

Bize yapılan çeviriden mealen İranlı kadınlar şunları söyledi: “İslamcı faşist bir rejimin ne demek olduğunu en iyi biz biliyoruz. En küçük hak için bile büyük bedeller ödüyoruz. Sakın vazgeçmeyin, sakın teslim olmayın. Bir kez bile her şeyi ele geçirdiklerinde hayatınızı elinizden alıyorlar. Özellikle de kadınların. Yüreğimiz sizinle.”

KARANLIK MUTLAKA YENİLMELİ

Kucaklaşma, akan gözyaşları, uzun iç çekmeler kuşkusuz yukarıda anlatılandan çok daha fazla, çok daha ileri. Türkiye ile neredeyse aynı tarihlerde aydınlanma mücadelesine giren ama sonra adım adım gerici bir iktidara dönüşen İran, hem orada yaşayanlara hem de Türkiyelilere sanılandan çok daha fazla şey anlatıyor, anlatmalı.

Emperyalist güçlerin ülkelere adeta el koyarak yaptıkları müdahalenin “Afganistan, İran, Türkiye ya da başka bir ülke hiç fark etmez- ortak özelliği ilerici birikimler budanırken gericiliğin desteklenmesi olarak özetlenebilir. Türkiye neredeyse 70 yıldır benzer bir sürecin içinde. Eğer Türkiye’de İran ya da Afganistan’a dönüşmemişse bunu her türlü bedeli ödeyerek yurtlarını savunan devrimcilere, ilericilere borçludur. Onların verdiği, vermeye devam ettiği mücadelenin halkın içinde yarattığı birikim ve direnme cesareti bugün bile iktidarın önündeki en büyük engel olarak duruyor.

Siyasal İslam her dönem emperyalistlerin ve onların Türkiye’deki işbirlikçileri için ülkeyi yönetmeyi kolaylaştıracak bir aparat oldu. Bugün de durum farklı değil. Hatta en iyi örneği sayılabilir.

Siyasal İslam üzerinde pekiştirilen toplumun, iktidara her türlü manevra olanağı verdiği gibi gerçek sorunlar etrafında saflaşmaları da zorlaşıyor.

Erdoğan, AKP ve Cumhur İttifakı bu elverişli alanı asla terk etmez. O zaman yapılacak bir tek şey var. Büyük ve örgütlü bir meydan okuma. Anadolu’nun birikimi buna yeter de artar bile.

∗∗∗

DİPNOT

Murat Kurum gölgeden çıkamaz

Bazı insanlar vardır ki hayatları güneşte gölge, yağmurda saçak altı aramakla geçmiştir. Sığınacak bir yerleri yoksa konuşamazlar bile. Gölge altından seslenirler. AKP’nin İBB adayı Murat Kurum da tam böyle biri. Tüm çabasına rağmen Erdoğan olmadan sesi bile duyulamayacak bir isim. Bürokratlığı da bakanlığı da böyleydi.

Bu durum şimdi bir açmaz yarattı. Seçimi kazanması için gölgeden çıkması gerekiyor. Denettiler ama gördüler ki güneş altında hiç çalışmayan bedeni bu durumu kaldıramıyor. O zaman tekrar gölgeye çektiler. Tek adamların gölgesi o kadar güçlü olur ki altında ot bile bitmez. Cumhur İttifakı tam da bunu yaşıyor. İsmi var kendileri yok adaylarla yapılan seçim çalışması buraya kadar.