Google Play Store
App Store

Sosyalistlerin mücadelesi kentlerde köklü izler bıraktı. O izleri gecekondu olgusunda aramak, sosyalistlerin durduğu yeri ortaya koyabilmek açısından değerli. Anahtar cümle ise şu: Konut sorunu, sınıf mücadelesinin bir parçası. 70’li yıllarda sosyalist gazetelerde yıkım haberleri sıklıkla yer almaya başladı. Gecekondu mücadelesi, 1980 darbesine kadar sürdü. Ardından sosyalist mahalleler de dahil gecekondu mahalleleri rant politikalarına konu oldu.

Sosyalistler, mahalleler, şehirler ve gecekondular

Lorris Mizrahi’nin, 1 Mayıs Mahallesi’nin kuruluşunu konu alan belgeseli, Türkiye’de sosyalist hareketin gecekondu ile imtihanını anlamak için müthiş etkileyici olduğu gibi, Türkiye kentleşmesinin öyküsünü anlamak için de muazzam bir imkân sunuyordu. Çünkü sahada çekilmişti ve üstelik tümüyle gerçekliğe dayanıyordu.

Türkiye’de sosyalistlerin ama bilhassa 78 kuşağının gecekondu ile kurduğu ilişki, gerçekten de tezlere konu olabilecek önemli bir sosyal bilim konusudur. Sadece gecekonduyu ve kentleri değil, aynı zamanda sosyalistlerin yürürken öğrenme deneyimini ve buradan gelen gerilimini anlamak için de önemlidir. Gecekonduya dair tereddütlü görüşlere rağmen sosyalistlerin bu mücadeleci hali, Türkiye kentlerinde köklü izler bırakmıştır. O izleri aramak memleketin hemen tüm siyasal aktörlerinin bir politik tutum geliştirdiği gecekondu olgusunda, sosyalistlerin durduğu yeri, ödediği bedeli ortaya koyabilmek açısından da değerlidir.

SOSYALİSTLERİN GECEKONDU İLE İMTİHANI

Türkiye’de sosyalist hareketin gecekonduyla kurduğu ilişki iki aşamalı bir özellik göstermiştir. İlki 1960’lı yıllardan başlayarak bilhassa büyük kentlerde, alt gelir gruplarının yaşam mekânları olarak gecekondular… Bu dönemde oluşan gecekondu algısı, esas olarak içinde yaşayanların sınıfsal nitelikleriyle ilgilidir. Dolayısıyla gecekondu, emek sömürüsü üzerinden bu yazına konu olabilmiştir. İkinci algı ise bir fiziki nesne olarak gecekonduyla ilgilidir ve bu algıda gecekondu aynı zamanda üretilebilir bir barınma aracıdır.

Bu iki algının birleşmesi kentsel toplumsal muhalefet içinde gecekondu hareketinin önemli bir yer oluşturmasını sağlamıştır. Böylece gecekondulu kitlelerin kentsel/kamusal hizmetleri talep eden eylemleri ve yeni gecekondu mahallelerini inşa mücadeleleri birlikte gelişmiştir. Başka bir deyişle ulaşım, kanalizasyon, haberleşme, yol, su ve elektrik gibi kent sistemiyle bütünleşmeyi sağlayacak taleplerden başlayarak, emekçilerin konut sorununun çözümüne kadar çeşitlenen bir mücadele hattı ortaya çıkmıştır.

Bu bağlamda gecekonduya dair muhalif politik söylemde anahtar cümlenin “konut sorununun, sınıf mücadelesinin bir parçası” olduğunu söylemek mümkündür. Engels tarafından yaklaşık yüz elli yıl önce geliştirilen referans teori de bunu söyler zaten. 1970’li yılların ikinci yarısında yayınlanan sosyalist gazetelerin pek çoğunda yer aldığı gibi konut sorunu, kapitalist düzenin özünden kaynaklanan temel bir sorundu. Dolayısıyla kapitalizm koşulları içinde bu sorunun çözümlenebileceğini ya da hafifleyeceğini düşünmek komikti. Fakat kapitalizmin yarattığı toplumsal hastalıkların kesin çözümüne kadar halk, konutunu yapacak ve ne pahasına olursa olsun yıkımlara direnecekti. Sosyalist gazeteler böylece hem sorunu devrime bağlayan stratejik bir söylem geliştirmiş hem de gündelik hayatın dayattığı meseleyi devrime bırakmadan ‘geçici’ olarak çözmeyi denemişlerdi. Bu sürecin sonucu olarak büyük kentlerin periferisinde ‘yeni gecekondu mahalleleri’ oluşmaya başlamış; şehirlerde artık bu yeni mekânlar ve orada yerleşen topluluklar konuşulmaya başlanmıştı.

sosyalistler-mahalleler-sehirler-ve-gecekondular-916548-1.
İzmir Konak Meydanı’nda gerçekleştirilen bir gecekondu yıkımı protestosu

GECEKONDU YIKIMINA KARŞI…

Gecekondu inşası yıkım denemelerini de birlikte getirmiş; 1970’li yılların ikinci yarısında sosyalist gazetelerde yıkım haberleri sıklıkla yer almaya başlamıştı. Halkın Kurtuluşu gazetesi 13 Eylül 1976 tarihli 22. sayısında ‘Yıkım işçileri direnin, yıkımlara gitmeyin’ çağrısı yapmıştı. Zira yıkımda görevli işçilerin bir bölümü gecekondularda yaşıyorlardı ve bu çağrının karşılık bulması mümkündü. Habere bakılırsa o zaman orta ölçekli şehirlerde de 'gecekondu sorunu' vardı. Mesela Hatay'ın Kırıkhan ilçesinde gecekondu yıkımına dair haberler yer almış; 8 Kasım 1976’da Manisa’da “gecekondu yıkımına karşı direnelim” çağrısı yapılmıştı.

1977'nin ilk aylarında yayınlanan haberlere göre, gecekondu meselesi büyükşehirlerin en önemli meselelerinden biriydi. Halkın Kurtuluşu, 7 Şubat 1977 tarihli 43. sayısında “Ercan Mahallesi halkı evlerini başlarına yıkmak isteyen zalimlere ve halk düşmanlarına karşı dişe diş mücadele etmeye kararlı” başlıklı bir haber yayınlamıştı. Haberde Ümraniye’de Çamlıca tepelerine yakın olduğu belirtilen Ercan Mahallesi halkıyla söyleşilere yer verilmişti. Bu kişiler “Bu devlet bizim değil, zenginlerin, sömürücülerin, holdinglerin devletidir. Yıkıma gelirlerse burayı savaş alanına çeviririz" diyorlardı. Habere göre 5 bin kişinin yaşadığı bu mahallenin arazisi aslında Hazine’ye aitti. Ancak bir holding, bu alanın satın aldığını belirtip, halkı mahkemeye vermişti. Ümraniye Belediyesi ise aynı araziyi ‘mezarlık’ olarak düzenleyeceğini ileri sürüp, gecekonduları yıkma girişiminde bulunuyordu.

Halkın Yolu, 14 Haziran 1977 tarihli 17. sayısında Ankara’da Feridun Çelik ve Battal Gazi mahallelerinde gecekondu inşa sürecinin aktörleriyle söyleşilere yer vermişti. Anlatılanlara göre; gecekonducular genellikle Sivas, Yozgat, Çorum ve Kayseriliydi. Aynı sayıda “Yoksul halkın yaşadığı mahallelere yol su, elektrik verilmelidir” başlıklı yazıda, Diyarbakır’daki iki gecekondu mahallesinin su sorunu ve buna dair mücadeleye yer verilmişti. Fiskaya ve Fiskaaltı gecekondu mahallelerinin uzun süredir devam eden su sorunu için yürüttüğü mücadeleler hakkında detaylı bilgiler verilmişti. Gazetenin 5 Temmuz 1977 tarihli 20. sayısında ise tam sayfa gecekondu yıkımı ve direnişi haberleri yer almıştı.

1977 Temmuz-Ağustos döneminde çıkan gazeteler de devam eden gecekondu inşasını haber yapmışlardı. Halkın Kurtuluşu, 67. sayısında ‘Ümraniye taşocakları üstü gecekondu mahallesindeki devrimciler: Gecekondularımızı savunacağız’ başlıklı bir yazı yayınlamıştı. Yazıda sözü edilen 1 Mayıs Mahallesi idi. Aynı sayıda Ümraniye Bulgurlu Esentepe Mahallesi gecekondu sakinlerinin, gecekondularını yıktırmayacaklarına dair söyleşilerine de yer verilmişti.

2 EYLÜL 1977 GECEKONDU YIKIMI VE ETKİLERİ

2 Eylül 1977'de Ümraniye 1 Mayıs Mahallesi’nde büyük yıkım gerçekleşmiş; tüm gecekondular yıkıldığı gibi, on kişi de hayatını kaybetmişti. Dolayısıyla sosyalist gazeteler büyük ölçüde bu yıkımı ve gecekondu meselesini konu edinen haberler yapmışlardı. Yıkımın hemen ardından 5 Eylül 1977’de Halkın Kurtuluşu, “1 Mayıs Mahallesi’ni sömürücü zalimlere terk etmeyeceğiz” başlığıyla yayımlanmıştı. Aynı sayıda Mutlu Mahallesi’nde, devletin daha önce yaptırdığı ancak boş kalan konutlara yerleşen 502 aileden insanlarla söyleşiler yer almıştı. Evleri işgal edenler, çevre mahallelerden kira ödeyemedikleri için gelip buraya yerleştiklerini, bu konutları kimseye vermeyeceklerini, su ve elektrikleri olmamasına karşın ileride bu sorunlarını çözeceklerini, polisin kendilerine yaptığı “boşaltın tebligatına” uymayacaklarını belirtmişlerdi.

Halkın Yolu da yıkımın ardından 1 Mayıs Mahallesi için özel sayı yayınlanmış; “Konut sorununun çözümü devrimci demokratik halk iktidarındadır” ifadesini kullanmıştı. Ayrıca 18 Ekim 1977 tarihli 34. sayıda Türkiye’nin çeşitli kentlerinden devrimcilerin gönderdikleri 1 Mayıs Mahallesi halkıyla dayanışma mesajlarını yayınlamıştı. Aynı mesajlar 15 Kasım 1977 tarihli 38. sayıda da devam etmiş ve 13 Aralık 1977 tarihli 42. sayıda bu kampanyalara dair detaylı değerlendirmeler yer almıştı.

Partizan dergisi, 1978 yılında ağırlıklı grup olduğu 1 Mayıs Mahallesi deneyimini konu edinen bir özel sayı yayınlamıştı. Bu sayıda hem mahallede yürütülen gecekondu inşa süreci mücadelesi özetleniyor hem de bu deneyimin bazı derslerine gönderme yapılıyordu. Dergi, bu bağlamda ‘konut sorunu’ üzerine bir söylem-analiz çabasına da yer vermişti. Geleneğin taktik ve stratejik politikalarının sonuçları ele alınmıştı. İlerleyen günlerde Devrimci Yol dergisi de 1 Mayıs Mahallesi yıkımı deneyimi üzerine bazı analiz yazıları yayınlamıştı.

1 Mayıs Mahallesi’ndeki yıkımın diğer mahalle ve şehirlerdeki gecekondulaşmanın gelişmesini durduramadığını 1978 yılında çıkan gazete haberlerinden okumak mümkün. Mesela Halkın Kurtuluşu, 27 Mart 1978 tarihli 101. sayısında “Faşist diktatörlük diğer gecekondu mahallelerinde de emekçilere saldırılara hazırlanıyor” başlıklı yazıda, Hürriyet gazetesinde yer alan ve Güzeltepe Mahallesi’ni “kurtarılmış bölge” olarak gösteren haberlere önemli bir yer ayırmıştı. Gazete bir sonraki sayısında da “Alibeyköy Güzeltepe halkı faşist basının yalanlarını açığa çıkardı” başlıklı bir haber daha yapmıştı. Habere göre, 26 Mart 1978’de Alibeyköy Güzeltepe Mahallesi halkı bir basın toplantısı düzenlemiş; konuşmacı şunları söylemişti: “Hürriyet, Günaydın ve diğer burjuva basını 1 Mayıs Mahallesi’nden sonra şimdi mahallemizi hedef göstermeye çalışıyor. Bunun için ‘Güzeltepe’nin kurtarılmış bölge olduğu’, ‘kimsenin giremediği’ gibi yalan haberler yayınlıyor” ifadesi kullanılmıştı. Toplantıdan sonra basın mensuplarına mahalle gezdirilmiş ve Hürriyet’te yer aldığı söylenen Enternasyonal Barış Kahvesi’nin iddia edildiği gibi mahkeme salonu olmadığı, toplantı ve düğün salonu olduğu anlatılmıştı. Toplantıda, yine yalan haber yazdığını iddia edilen Aydınlık gazetesi de protesto edilmiş; mahalleye çağrılan basın arasında Aydınlık da bulunmasına karşın muhabir göndermediği belirtilmişti. Aydınlık, daha sonra 17-27 Şubat 1980 tarihlerinde İstanbul’da Kurtarılmış Bölgeler başlıklı 10 gün süren yayın yapacak; kendi yaklaşımına göre İstanbul’un kurtarılmış bölgelerinin bir haritasını çıkaracaktı.

sosyalistler-mahalleler-sehirler-ve-gecekondular-916546-1.
Devrimci Yol, 19 Eylül 1977

sosyalistler-mahalleler-sehirler-ve-gecekondular-916547-1.
Halkın Yolu, 6 Eylül 1977

SOSYALİST HAREKETİN ÖZELEŞTİRİ DENEMESİ

Sosyalist hareketin gecekondu konusundaki tereddütlü yaklaşım, zaman içinde 'özeleştiri' girişimlerine de yol açmış; sosyalist gazetelerde bir tür özeleştiri denemeleri yer almıştı. Mesela Güney dergisi Ocak 1978’de yayınlanan sayısında “Konut sorununu ancak devrimci demokratik halk iktidarı çözebilir” başlıklı bir yazı yer almıştı. Bu yazıda İzmir Buca ilçesi sınırlarında 50-60 hanenin yaptığı 14 gecekondunun yıkıldığı, ailelerin buna karşı ortak mücadele ettiği bilgisi yer alıyordu. Haber, gecekonduların yol, su, elektrik, kanalizasyon gibi temel taleplerinin karşılanması gerektiğini, gecekondunun da bir hak olduğunu savunmakla birlikte bu sorunun kesin çözümünün ancak bir devrimle mümkün olacağı tezini içeriyordu.

Halkın Birliği gazetesinin Eylül 1978’de çıkan sayısında “Konut sorunu, komprador kapitalist düzenin özünden kaynaklanan derin bir sorundur. Kapitalist düzen milli demokratik halk devrimiyle yıkılmadıkça halkın konut sorunu kesin çözüme kavuşamaz” denilmişti.

Avrupa Türkiyeli Öğrenciler Konfederasyonu yayını Birlik Dergisi’nin, Ekim 1979’da yayınlanan 9. sayısında, “Türkiye gibi ülkelerde konut sorunu yarı sömürge yarı feodal yapıdan ayrı olarak ele alınamayacağı; bununla birlikte burjuvazinin emekçi halkı sokağa bıraktığı ve halkın sokakta kalmamak için gecekondular yoluyla konut problemini çözmeye çalıştığı” savunulmuştu.

Halkın Yolu, Eylül 1978’de yayınlanan 44. sayısında “1 Mayıs Halkının Mücadelesi Halk Düşmanlarının Yüreğinde Korku Halkın Bilincinde İleri Atılım Ruhu Yarattı” başlıklı, kapsamlı bir değerlendirme yazısı yayınlamıştı. Yazıda “1 Mayıs halkının mücadelesine katılmadan önce siyasi mücadeleyi yeterince kavrayamadığımızı gördük. Siyasi mücadeleyi kavrayamayışımız hem kendi çalışmamızı hem de 1 Mayıs halkının mücadelesini sınırlamamıza yol açtı. Bizim amacımız kitleleri kendi siyasi iktidarlarını kurma mücadelesine katmaktır” denildikten sonra, “1 Mayıs Mahallesi’nin tek başına direnmesiyle yıkımı engelleyebileceği anlayışının diğer bir yanlış yönü ise düzen sınırları içinde yıkımın kesinlikle engellenebileceğini söylememizdi” denilmekteydi. Yazıda düzen sınırları içinde yıkımların engellenebileceği, konut sorununun bu mücadeleyle çözülebileceği yönündeki görüşler nedeniyle özeleştiri yapılmış, 1 Mayıs Mahallesi’ndeki yıkım da düzen sınırları içinde bir yenilgi olarak tarif edilmişti.

SONUÇ: MEKÂNSAL HAFIZANIN TASFİYESİ

Gecekondu mücadelesi başladığı hızla gelişecek ve 1980 askeri darbesine kadar yoğunlaşarak sürecekti. Ne var ki 1980 askeri darbesi, öncelikle ülkedeki sosyalist hareketi hedef olarak belirlemişti. Dolayısıyla bu hareketin aldığı darbeler, gecekondu mahallelerinde hatırı sayılır bir güç haline gelmiş sosyalist mücadeleyi de kesintiye uğratmıştı. Sonrasında sosyalist mahalleler de dahil tüm gecekondu mahalleleri rant amaçlı yepyeni bir politikaya konu olacaktı. Önce Tapu Tahsis Belgesi verilerek yasallaştırılacak ve sonra da kentsel mekânın yeniden üretimi çerçevesinde kitlelerin sisteme bağlanmasını mümkün kılacak şekilde yeniden kurulacaklardı.

Gecekondu sürecini yöneten sosyalist aktörlerin bir bölümü bu yeni sistem politikalarının getirdiği avantajlardan yararlanırken, önemli bir bölümü ise, bir gecekondusu bile olamadan hayata veda edecekti. Bugün artık o mahallelerden ancak izler görünebilir belki. Fakat bir bütün olarak bu deneyim, Türkiye’nin toplumsal tarihine, kentleşme süreçlerine ve toplumsal mücadeleler alanına özgün bir deneyim olarak işlenecekti.