Google Play Store
App Store

Ulusal Süt Konseyi, 13 Ocak’ta toplandı ve yeni çiğ süt tavsiye fiyatını açıkladı. 2023 yılının Ocak ayından Temmuz ayının sonuna dek 8,5 TL olan, Ağustos’tan bu yana 11,5 TL olarak duyurulan çiğ süt tavsiye fiyatına yüzde 17 zam yapıldı. Böylece yeni çiğ süt tavsiye fiyatının 22 Ocak’tan itibaren 13,5 TL’ye çıktığı duyuruldu.

Tüketiciler zamma tepkili olmakta haklı. Çünkü 1 litre sütün market fiyatı 35 liraya ulaşmış durumda. Süt ürünleri ise daha fena… 1 kilo yoğurt 50 TL’yi geçiyor. 1 kilo beyaz peynir 300 TL’nin üzerinde… Tüketici şikayetinde haklı ama süt üreticileri daha da tepkili. Kimdir süt üreticisi? Verilere göre Türkiye’de toplanan sütün yarısından fazlasını küçük aile çiftçileri sağlıyor. Köyünde, iptidai şartlarda, bir elin parmağını geçmeyecek sayıda ineğiyle geçinmeye çalışanlar üretiyor sütü. Haliyle bu üreticiler için nakit dengesi son derece hassas. Yem fiyatları ise maliyetin neredeyse tamamını oluşturuyor. Sadece kasım ve aralık aylarında süt yemine 5 kez zam geldi. 9 Kasım’da 8,14 TL olan süt yemi, 18 Aralık’ta 9,64 TL’ye yükseldi. Sadece 2 ayda yeme gelen zam yüzde 18. Sadece bu değil, yıl boyunca asgari ücret 2 katına çıktı. TÜİK’in açıkladığı 12 aylık ortalama Tarım ÜFE yüzde 78. TÜFE yüzde 64. Buna karşın çiğ süt fiyatındaki yıllık artış yüzde 58. Üstelik belli ki, birkaç ay daha aynı fiyat devam edecek. Bu tabloda tüketici de üretici de mutsuz. Peki kim mutlu?

SÜT SANAYİNİN HAMMADDESİ

Konu süt olunca, tarafları tüketiciler ve çiftçiler olarak belirlemek yanlış. Çünkü süt, 21’nci yüzyılda geldiği aşama itibariyle trilyonlarca dolarlık bir sanayi hammaddesi. Süt, alelade bir tarım ürünü olmaktan çıkalı çok oldu. 8 milyar insan, süt üretimi için 1,5 milyar inek besliyor. Bu ineklerin yemleri için Kanada büyüklüğünde tarım arazisi kullanıyor. Artık ürün yelpazesiyle gıda ve kozmetin sanayiinin en önemli ham maddesini bizlere inekler sağlıyor. Böyle bir emtianın kontrolünü ise gelişmiş ülkeler kaybetmek istemiyor. Küresel arenada süt endütrisinin en büyüğü ABD. Toplanan süt miktarına göre dünyanın en büyük süt sanayicisi ABD’li “Dairy Farmers of America” ya da kısa adıyla DFA Milk. Bu şirket, yılda 29 milyon ton süt topluyor. Tek başına dünyada tüketilen her 100 litre sütün 3,5 litresi bu şirketin makinelerinde işleniyor. Süt endüstrisi yan ürünleriyle birlikte trilyonlarca dolarlık bir sektör.

Dolayısıyla süt fiyatı üretici ve tüketiciyi ilgilendirdiği kadar, irili ufaklı sanayiciyi ve küresel tedarik zinciri içindeki ortakları da ilgilendiriyor. Ulusal ölçekte dahi, çıkarların çatıştığı, toplam pastanın da milyarlarca dolarla ölçüldüğü böyle bir endüstri, dünyanın her yerinde kamu gücü tarafından regüle ediliyor.

Bizde süt endüstrisi çok uzun yıllar boyunca Süt Endüstrisi Kurumu (SEK) eliyle yönlendirildi. SEK’in amacı, kar maksimizasyonundan ziyade, piyasadaki arz ve talep dengesini sağlamaktı. Fakat SEK’in 1995’te özelleştirilmesiyle birlikte devlet bu alandan büyük ölçüde çekildi. Böylece süt endüstrisinin kontrolü, temel amacı kar maksimizasyonu olan piyasaya devredildi. Sektörün büyümesiyle birlikte SEK’ten başka büyük firmalar da oluştu; Sütaş, Pınar, Eker, Çallı, Gönenli ve dahası… Böylece ABD ve Avrupa’daki ile aynı ölçekte olmasa da işleyişi bakımından benzer bir kapitalistleşme süreci Türkiye’de de yaşandı.

FİYAT TEKELİ ŞART AMA...

Fakat, süt endüstrisindeki aktörlerin sayıca çoğalması, kamu regülasyonunu da şart koşuyordu. Çünkü kamu piyasadan çekilince sanayiciler, üreticilerden süt alırken, birbirinden farklı fiyatlar veriyor, çiftçiler büyük ölçüde bu rekabetten faydalanarak, sütlerini sanayicilere daha pahalı satabiliyorlardı. Karayollarının genişlemesi, soğuk zincirin korunmasını sağlayan teknolojinin gelişmesiyle birlikte Türkiye’nin her yerine süt taşınabilmek kolaylaşınca, her bölgede farklı fiyatların oluşması endüstriye zarar veriyordu. Sorunu çözecek ve fiyat tekeli oluşturacak bir düzenleme şarttı. Fakat Türkiye’yi yöneten AKP fiyat tekelini ve sektörün iplerini sanayicilere vermeyi tercih etti. İktidar, kontrolün büyük şirketlerde olmasını istiyordu. Ama tüm sanayicilerin bir araya gelip fiyat belirlemesi de Rekabet Kanunu’na göre kartel oluşturmak anlamına gelecekti. Bu konudaki yasal engel 2006 yılında çıkarılan 5488 sayılı Tarım Kanunu ile aşıldı. Bu kanunun 11. Maddesine dayanarak 2009 yılında Ulusal Süt Konseyi kuruldu. Dünyanın geri kalanında örnekleri görülen Konsey, Türkiye’de adeta yasal bir kartel haline getirildi. Konunun tarafları, tüketiciler, küçük çiftçiler, büyük üreticiler ve sanayiciler olarak 4’e ayrılabilir. Fakat fiyatı belirleyen Konsey’i, kurulduğundan bu yana hep sanayiciler yönetti.

YASAL BİR KARTEL OLARAK KONSEY

2009’da kurulan Konsey’in ilk başkanı Yörsan’ın sahibi Murat Yörük oldu. Bu haliyle, YÖRSAN, küçük çiftçiyi mutlu etmek ister mi? İstese çıkarları buna mani olmaz mı? Ardından gelen başkan Harun Çallı. SEK Süt’ün sahibi Çallı Gıda’nın patronu… Harun Çallı, kişisel olarak yüce gönüllü bir insan olsa dahi, çıkarları çiftçinin korunmasına izin verir mi? Sonraki başkan, Gönenli Süt’ün Genel Müdür Yardımcısı Sabit Karaca. Şimdiki başkan ise Eker Süt’ün Genel Müdür Yardımcısı Hamit Can. Bu kişiler, konumları itibariyle, sanayiciyi korumak zorunda olan ve yine konumları nedeniyle, küçük çiftçilerle çıkar çatışmaları olan kimseler. Ancak küçük çiftçinin elindeki sütü sanayiciye kaç paraya satacağına da yine bu kimseler karar veriyor. Konsey de bu yetkiyi devletten alıyor. Devleti de AKP yönetiyor. Bu haliyle, süt endüstrisinin büyük şirketleriyle iktidar partisi arasında bir çıkar birliği kurulmuş oluyor. Aslında karşımızda, fiyat belirleme kudretine kavuşmuş yasal bir kartel duruyor.

Bu kartel hükmünü sürdürdükçe, piyasa çarkları üretici ya da tüketici için değil, kapitalistler için dönecek. Çarkların içinde ezilense, süte ulaşmaya çabalayan geniş halk kesimleri ve çiftçiler olacak. Sütümüzü işte bu çarklar bozuyor. Bu çarklar aynı şekilde döndüğü sürece, küçük çiftçiler süt ineklerini kesmeye devam edecek. Halk kesimleri için süt giderek daha pahalı hale gelecek. Türkiye, bir süre sonra küresel süt markalarının hüküm sürdüğü bir pazar haline gelecek. Yerli ve milli bir pazar…