Geçtiğimiz günlerde neoliberal tarım politikaları ve doğa talanına karşı “dokunma” etiketiyle bir sosyal medya eylemi yapıldı. Eylem, temelde yıkıcı tarım politikalarına ve doğa talanına karşı söz üretmeyi hedefliyordu. Bu sayede ben de, bir süredir buraya ağırlıklı olarak endüstriyel tarımsal üretim boyutuyla taşıdığım doğa talanının farklı boyutlarını aktarmam gerektiğini hissettim.

Sonuçta şunu da gördüm ki biz evlerimizde kalırken talan hız kesmeden sürüyor. Sermaye de evde kalıyor sanılmasın yani. Sermaye Türkiye’nin dört bir yanında dağları, taşları delmeye, suyu, toprağı gasp etmeye pandemi yokmuşcasına devam ediyor. Hatta birçok kişinin de vurguladığı gibi salgını fırsata çeviriyor.

Salda Gölü, Kaz Dağları, Olimpos, Muğla Tilkicilik koyu, Hevsel Bahçeleri, Madra Dağı, Bursa Kirazlıyayla, Zilan Deresi, Hopa-Cankurtaran, Halvori Gözeleri Milli Parkı, Maraş Çöleli, Çeşme... Maden ocakları, HES projeleri, millet bahçeleri, taş ocakları, peyzaj projeler, altın madenleri, turizm yatırımları…

Bu tablo ve “dokunma” etiketi Gezi Parkı’na asılan “Mahalleme, Meydanıma, Ağacıma, Suyuma, Toprağıma, Evime, Tohumuma, Ormanıma, Köyüme, Kentime, Parkıma Dokunma” pankartını anımsatıyor. Üzerinden geçen 7 seneye rağmen bugün yazılmış gibi güncelliğini koruyor.

Halbuki kâr için yapılan doğa talanının ekosistemi, hayvanların yaşam alanlarını yerle bir etmekte olduğu ve bunun olası sonuçları farklı boyutlarıyla bugün çok daha bariz. En basitinden, ilk günden beri salgına sebep olan koşullar arasında ormansızlaşma ve endüstriyel tarımın altı çiziliyor.

Yani bu tablo bir şey daha gösteriyor. Salgın sonrası nasıl olacak, yaşam ne yönde dönüşecek diye soruyoruz… neoliberal politikaların iflas ettiği birçok açıdan aşikâr. Bazılarına göre mevcut sistem salgın sonrasında toparlanayamacak. Bazılarına göre ise güçlenecek. Bu konuda bir öngörüde bulunmak güç ancak devam etmekte olan ekolojik yıkımın gösterdiği şey şu: Sermaye, hükümet(ler) salgından hiç bir ders almadan yollarına devam ediyorlar. Sonuçta, sistemin varlığını borçlu olduğu talan hız kesmiyor. O nedenle 7 sene önceki slogan bugün hala capcanlı ve de ifade ettiği talep, haykırış, mücadele… adına ne koyarsanız farketmez, bugün yeni anlamlar, biçimler edinerek ve başka mücadelelerle de birleşerek yoluna devam edebiliyor.