Tapınağa kurulan perde
Köydeyiz. Bir ‘hanımağa’ -TV programı Güldür Güldür’deki bir karakterden ilhamla, adı “Burcu Ağa” olsun- silahlı adamlarıyla bölgeye kan kusturuyor. Uyuşturucu, arazi talanı, cinayet, ne derseniz var. Biraz Lilith, biraz kandırılan Havva anamız, biraz onu kandıran yılan; dinsiz imansız, tam bir şeytan!
Bir başka karakter, köyün imamı; eskiden uyuşturucu kullanan şiddet dolu bir serseriyken hidayete ermiş bir adam. Şimdi her fırsatta -camide, köy kahvesinde, yolda...- insanlara camiye gitmenin ne kadar güzel bir şey olduğunu, namazı ihmal etmemelerini söylüyor.
Bir de, Burcu Ağa’nın çiftliklerine göz koyup borç tuzağına düşürdüğü, ibadeti aksatıyor olsalar da inançlarına sürekli vurgu yapılan küçük bir aile var. Olaylar gelişiyor, sonunda köyün imamı ve ailenin erkeklerinden biri, imamın silahlarını kuşanıp şeytani Burcu Ağa’nın karşısına çıkıyorlar. Şeytanın hilelerine karşı yüce Allah’ın inayetiyle...
Böyle bir filmle karşılaşsanız, hiç inandırıcı olmayan hikâyesi bir yana, bunun ‘dinci’ bir propaganda filmi olduğunu söylersiniz. Camiden uzak duran insanların başına korkunç şeylerin geldiği, imamı dinleyip camiyi ve ibadeti ihmal etmeyen insanların temiz ve güzelce yaşadığı, olay dizisindeki toplumsal ilişkilerin görünmezleştirilip inanmak-inanmamak ikilemine indirgendiği böyle bir anlatı, ‘dinsel’ değil, ‘dinci’ bir anlatıdır.
İsteyen böyle bir film de yapabilir tabii, onun da bir izleyici kitlesi var. Ama ortaya çıkan şey, sanatsal ve estetik ölçütlerle tartışılacak bir yapıt olmaz. Hatta büyük olasılıkla, ‘kitle kültürü ürünü’ olarak bile kayda değer bir başarı gösteremez.
Aynı öyküyü Amerikan taşrasına uyarlayıp Hıristiyan olmak-olmamak üzerinden anlattığınızda, anlatının dinci karakteri değişmez. Ama ne hikmetse, kimse çıkıp da “Bu dinci bir filmdir!” demez.
Geçen hafta gösterime giren Red Right Hand / Adaletin Eli, tam da bu öykü üzerine kurulmuş bir dinci film.
Bağımsız yapımların ve çoğu Avrupa filminin tersine, konvansiyonel Hollywood filmlerinin neredeyse hepsinde, yemek ve uyku duası, evlilik, cenaze, vaftiz törenleri gibi sahnelerle kilise/rahip eksenli bir yaşam tarzı gösterilir. Böylece dünyanın öbür ucunda yaşayan insanlar bile bilir ki -sanır ki!- Hıristiyanlık, Amerikan halkının gündelik yaşamının vazgeçilmez bir parçasıdır. Bu düşüncenin ulusal ve uluslararası düzeyde sürdürülmesi, temellerini FBI Başkanı Edgar J. Hoover ile Film Yapımcıları ve Dağıtımcıları Birliği’nin (o zamanki adıyla MPPDA) attığı, 100 yıla yakın zamandır Hollywood’a hakim olan ideolojik misyonun gereğidir.
∗∗∗
Dinci filmlerin, doğası gereği sembollerle derin bir ilişkisi vardır. Bu ilişki çoğu zaman ‘kör gözüm parmağına’ tarzı, abartılı bir görselleştirmeyle ortaya çıkar.
Adaletin Eli’nde de öyle oluyor: Filmin açılışında, cennet gibi bir doğadan parçalar görüyoruz. Sonra, sık ağaçların gölgesindeki sulardan bir yılan karaya çıkıyor (cennet, Şeytan’ın Havva’yı kandırması vd.)
Filmin baş karakteri Cash’i ilk gördüğümüz sahnede, üzerinde bir Güneyli üniformasının pantolonu vardır -bunu pantolonun iki yanındaki ikonik dikey şeritlerden anlarız. Böylece, sağcı politikaları sahiplenen bir dünyaya adım atmakta olduğumuzu biliriz.
Dua çok önemli: Elleri traktör motoru gibi takır takır titreyen adam (Finney), “Tanrı, aile ve hayatta kalmak için” mottosunu söyleyince hedefi 12’den vurur. Aynı şey, filmin 54. dakikasında küçük kız Savannah’nın tüfekle atış taliminde de yaşanır. Tanrının adını ananlar ıskalamaz.
Pazar sabahı Cash ve yeğeni Savannah kiliseye gidecek, kızın elinde ‘kutsal kitap’. Savannah’nın babası Finney “Bugünlerde hiç kiliseye gidesim yok.” diyerek eniştesine sarılırken, sol elindeki bira şişesi görülür. Sonra, baba ile dayı-yeğen arasına tel örgüler girer. Finney, “Size iyi eğlenceler!” deyip Cash ve Savannah’yı yolcu ederken, bu sefer sağ elinde tuttuğu birayı yukarıya doğru kaldırır. Ya kurguda yeterince ince bir işçilik sergilenmediğinden, ya da tam tersi, özellikle seyirciye gösterilmek istendiği için, birayı sol elden sağ ele beceriksizce geçirişini de görürüz. Sağ kolunun iç kısmındaki yılan dövmesi özellikle gösterilir -yılan Finney’i çoktan ele geçirmiştir.
Daha adından başlayarak (sağ el ‘tanrının eli’ ve ‘doğru yol’dur (right hand path). Kırmızı (red) ise sadece kanı değil, sağcı ABD eyaletlerini de simgeler) dinci/gerici bir öykü anlatan film, buna benzer çok sayıda çiğ sembolle bezeli. Neyse, sinematografik anlatıya ilahi misyonlar yüklendiğinde başka türlü olması da beklenmemeli zaten.