Tarikatlar mesajı aldı: Kızıl Goncalar

Türkiye’nin toplumsal ve siyasal gerçekliğini konu edinen TV dizileri, son dönemin en popüler tartışma konuları arasında. Show TV’deki Kızılcık Şerbeti’nin ardından şimdi de Fox TV’nin yeni dizisi Kızıl Goncalar üzerinden bir polemik başladı.

İzlememiş olanlar için kısaca anlatalım, Kızıl Goncalar’da bir tarikat düzeni ortaya seriliyor. Tarikat, bildiğiniz tarikat. Devlet kademelerinde nüfuz sahibi, savcıları, doktorları vs istediği gibi yönlendirebilen, çeşitli alanlarda ticari faaliyet yürüten, güçlü ve etkili bir yapı. Kadınlardan koşulsuz itaat bekleniyor. Bırakın çalışmayı, erkeklerin elinden su içmeleri bile yasak. Küçük yaşta kapanmak ve evlenmek zorundalar.

Bu tarikata mensup deprem mağduru bir aile, İstanbul’a göç etmek zorunda kalıyor. Ailenin babası Naim, “Efendi Hazretleri”ne yakın olacakları için durumdan çok memnun. Gelgelelim süperzeka kızı Zeynep’in eğitim almasına müsaade etmiyor. Çünkü tarikat kurallarına göre okula gidip öğrenim görmek yasak. Çocuklara kendi bünyelerinde, elbette harem-selamlık, dini bir eğitim veriyorlar ve şiddet de bu eğitimin ayrılmaz bir parçası. Zeynep’in annesi Meryem ise kızını bu karanlıktan çekip çıkarmak istiyor. Hikâyenin ana aksı kabaca böyle.

Kızıl Goncalar’ın ikinci bölümü pazartesi günü yayınlandı. Ancak dizi, geçen haftaki ilk bölümüyle şimşekleri üzerine çekmişti bile. İktidara yakın tarikat çevreleri ve yandaş medya, diziyi yaylım ateşine tuttu. Sosyal medyada da linç kampanyası organize edildi. Yapımın dindarlara hakaret ettiği ileri sürülerek yayından kaldırılması talep edildi.

RTÜK de hedef gösterilen diziyle ilgili inceleme başlattı. Şişli’de bulunan afişine boyalı saldırı düzenlenen dizinin, çekim için önceden ödemeleri yapılarak alınan mekan izinleri de Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Aile Bakanlığı tarafından iptal edildi.

***

Diziye yönelik suçlamalardan biri, dizinin senaristi Necati Şahin’in FETÖ’cü olduğu. Şahin gerçekten de Fetullahçı çeteyi meşrulaştıran 2013 yapımı “Selam” filminin senaristiydi. “Selam” filminin adı, 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu taslak raporunda, “FETÖ'nün legal görünümlü faaliyet alanları içinde sinema filmleri” başlıklı bölümünde geçiyor.

Fakat arşivlerden görüyoruz ki Kızıl Goncalar’a esip gürleyen Yeni Şafak, “Selam” Mart 2013’te vizyona girerken baya baya filmin reklamını yapmış. Fragmanlarını bile haberleştirmekten geri durmamış. Fetullahçı örgütün denizaşırı çalışmalarının güzellendiği film için “İdealleri uğruna sevdiklerinden, ailelerinden, evlerinden, yurtlarından ayrılarak 3 farklı kıtaya doğru yola çıkan Harun, Zehra ve Adem öğretmenin hikayesi anlatılıyor” demiş.

Bir kez daha anlıyoruz ki yandaşlar için FETÖ’cülük, gerçekten Fethullahçı olmakla değil, bugün AKP’li olup olmamakla alakalı. Eskiden örgüte yakın olsanız bile bugün Erdoğan’ın yanındaysanız bu sorun olarak görülmüyor.

Bunu, “Selam” filmiyle birlikte Meclis raporunda geçen “Eşrefpaşalılar” dizisinde Fetullah Gülen’in gençliğine hayat veren Sinan Albayrak’a yönelik muameleden de anlıyoruz. Sinan Albayrak şimdi “makbul” bir oyuncu olarak her çıkışıyla kendine Yeni Şafak’ta yer bulabiliyor. Peki aynı Albayrak bugün iktidara muhalif olsaydı ne olacaktı? Elbette tüm geçmişi ortaya serilecek ve itibarsızlaştırılacaktı. Bu arada, Sinan Albayrak’ın kendisine sorarsanız dizide Fetullah Gülen’i oynadığını bilmiyor. Dünyadaki tüm büyük oyunları çözüp sağa sola akıl veriyorlar ama burunlarının dibinde ne olup bittiğini anlayamıyorlar. Yerseniz.

***

Ayrıca hedefe koydukları Kızıl Goncalar, yorumladıkları türden net bir karşıtlığa oturmuyor. Dizi hakkında atıp tutan gazeteler manipülasyon yapıyor; yana yakıla eleştiri yapan sosyal medya kullanıcılarının ise diziyi izleyip izlemedikleri bile şüpheli.

Hikaye aslında gayet muhafazakâr bir yerden kuruluyor. Tarikatçılığın karşısına konan ideal kimlik sekülerlik değil, başka tür bir dindarlık. Eğitimden mahrum bırakılan parlak zekalı Zeynep’i tarikattan kurtarmak isteyenlerden biri, kızın imam hatip lisesinde çalışan ve babasının “kafir” olarak tanımladığı türbanlı halası. Hala istiyor ki yeğeni imam hatipli olsun. Zeynep’i tarikatın pençesinden kurtaracak formül bu.

Bununla birlikte dizide Atatürkçü ya da seküler kesim yüceltilmiyor. Tam tersine bu figürler, sevip sevilmekten mahrum, çocuğunu bağrına basamayan, ailesini bir arada tutmakta zorlanan, bakıma muhtaç, huysuz ve önyargılı karakterler olarak betimleniyor. Meslek sahibi seküler kesimin “manevi yoksunluğu”nun mütemadiyen altı çiziliyor. Yeri geliyor, tarikatın şeyhi ile Atatürkçü fizik profesörü eşitleniyor.

Kızıl Goncalar dizisinde Özgü Namal (Meryem), Şerif Erol (Suavi) ve Özcan Deniz (Levent) gibi oyuncular rol alıyor.

Kaldı ki hikayenin en düzgün karakteri olarak resmedilen Meryem de bir tarikat mensubu. En zeki karakter de onun dini bütün kızı Zeynep. Yine hile yapan börekçinin tarikat şeyhi tarafından cezalandırılması da dizinin pozisyonuna dair kritik bir mesaj. Yani Kızıl Goncalar’da öyle yaygara kopartıldığı gibi genel bir dindar kötülemesi yok. Hatta hikâyenin bağlanacağı nokta seküler-muhalif kamuoyunu rahatsız ederse şaşırmayın.

***

Tüm mevzu, tarikatçılığın içine ufacık bir ışık tutulmasıyla ilgili. Dizi, iki tarafın da “aşırı uçları”na vururken hassas bir noktaya temas ediyor. Kızıl Goncalar’ın bu kadar gürültü koparmasının nedeni burada saklı. Yıllardır BirGün’ün ve sayısı bir elin parmağını geçmeyen medya organının yaptığı haberler, ilk kez dizi formatına getirilerek “total” izleyicinin görüş alanına sokuluyor. Tarikat ve cemaat türü yapılara dair dilden dile konuşulan olaylar ilk kez yüksek sesle anlatılıyor. Muhafazakâr kitleler için yaratılan fanusta, içinden hakikat parçalarının sızdığı bir delik açılıyor.

Yıllardır AKP iktidarının kendilerine sağladığı imkanlarla büyüyüp zenginleşen ve devlet kademelerinde gerek kadrosal gerekse de ilişkisel anlamda güç biriktiren tarikatlar, şimdi kendilerinin tartışılır hale gelmesinden rahatsız. Anaakım kanallardan gönderilen mesajı (sığ ve yetersiz olmasına rağmen) alıyorlar. İktidar cephesi içinde de tarikatların sınırlanması, hizaya çekilmesini savunan bir klik olması muhtemel.

Eğer korktukları başlarına gelirse, artık kamuoyu onları daha fazla konuşmaya ve gündem etmeye başlayacak. Hesap vermeye zorlanacak, daha fazla gözetim ve kontrol altında tutulacaklar. Bu nedenle dindarlık şemsiyesinin altına sığınıp marjinalliklerini gizlemeye çalışıyorlar.

Yine de tarikatlar ilk etapta istediklerini aldı; iki bakanlık onların talepleri doğrultusunda dizinin mekan izinlerini iptal etti. Tarikatçıların RTÜK’ün üzerinde ne kadar etki sahibi olduğunu ise alınan kararla öğreneceğiz. Şu yaşananlar bile aslında dizide tarikatçılığın politik gücüne dair anlatılanları doğruluyor.