Turizm Bakanı, halka 'enjoy'u çok gördü

Yaz mevsimindeyken turizmden ve ülkenin Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’dan bahsetmemek olmaz. Ersoy bilindiği gibi AKP’nin ‘Patron Bakan’ ekolünün bir temsilcisi. Pandemi döneminde kendi insanına vebalı muamelesi yaparak yabancı turistleri “Enjoy, i'm vaccinated / Eğlenmene bak, ben aşılıyım” sloganıyla Türkiye’ye çekmeye çalışan Ersoy, ülkenin en büyük tatil şirketlerinden ETS Tur’un (Ersoy Turistik Servisleri) kurucusu ve sahibi. 1991’de ikizi Ali Murat ile ETS’yi kuran Ersoy, aradan geçen yıllarda Didimtur, Odamax, Ucuzabilet, Voyage Hotels ve Otelpuan gibi şirketleri bünyesine katarak işini büyütüyor. Ersoy kardeşlerin 2001’de satın aldığı ve 2020’de iflasını açıklayarak faaliyetlerini durduran Atlasglobal/Atlasjet ise 2007’deki bir uçak kazasıyla hatırlanıyor. Kısaca bu kazayı hatırlattıktan sonra Ersoy’un bugün ne yaptığını anlamaya çalışalım.

30 Kasım 2007’de Atlasjet’in İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan Isparta Süleyman Demirel Havalimanı’na 4203 sefer sayılı uçuşunu gerçekleştiren McDonnell Douglas MD-83 tipi uçağı, inişe geçtiği sırada Isparta’ya 18 km mesafedeki Keçiborlu’da düşüyor. Uçaktaki 50 yolcu ve 7 mürettebatın tamamı ölüyor. Kazadan hemen sonra Atlasjet, ölenlerin yakınlarına ayrı ayrı 25 bin dolar ödeyeceğini açıklıyor. Kazayla ilgili görülen davada Mehmet Nuri Ersoy’un kardeşi, Atlasjet Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanı Ali Murat Ersoy, ‘taksirle birden fazla kişinin ölümüne sebebiyet vermek’ suçlamasıyla 2 yıldan 15 yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyor.

Ali Murat Ersoy mahkemedeki savunmasında, sorumluluğun kendilerinde değil uçağı kiraladıkları World Focus şirketinde olduğunu söylüyor ve suçlamaları kabul etmiyor. Dava sonunda kardeş Ersoy beraat ediyor, World Focus’un yetkilisi ile dönemin 2 sivil havacılık yöneticisi birkaç yıl hapis cezası alıyor. Bu 2 sanık için verilen ceza 2016’da Yargıtay tarafından bozuluyor. Yargıtay Ali Murat Ersoy’un beraat kararını da kesinleştiriyor, ayrıca Atlasjet’in suçtan zarar gördüğü kanaatine varıp şirketin “mağdur” olduğuna hükmediyor. Olay, 30 Kasım 2019’da 12 yılık süreyi doldurduğu gerekçesiyle ise zaman aşımına uğruyor. Türkiye tarihinde defalarca örneğini gördüğümüz üzere büyük patronlar paçayı böylece kurtarmış oluyor.

***

Mehmet Nuri Ersoy, 10 Temmuz 2018’de Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Kültür ve Turizm Bakanı olarak atandı. Geçen ay görevinde 5’inci yılını dolduran Ersoy, kamu adına çalışması gereken bu dönemde bile patronluğundan hiç taviz vermedi. Ersoy’un bakanlığı sürecinde halkın temel ihtiyaçlarının, turizmi yönetenlerin gözünde nerede olduğunu da anlamış olduk. Yazının başında da belirttiğimiz gibi, yurttaşın bunaldığı, evinden dışarı burnunu çıkaramadığı, maske bulamadığı, aşıya ulaşamadığı, yataklara düştüğü, öldüğü, yoksullaştığı günlerde Ersoy’un başındaki bakanlık turistleri tavlamak için “Enjoy, i'm vaccinated” reklamıyla çıktı karşımıza. Kültür ve Turizm Bakanlığı, ülkeye turist getirmek uğruna kendi insanını aşağılarken, iktidar da aynı dönemde halk eğlenmesin diye festival üstüne festival yasakladı.

Bir apartman yöneticisi, kendi dairesi lehine bir değişiklik yapmak istese diğer hak sahipleri buna karşı çıkar. Ama Türkiye’de bakansanız, bakanlığınızın yetki alanına giren bir konuyla ilgili kendi ticari işletmenize onay verebilirsiniz. Usul açısından bakıldığında görevi süresince Ersoy’un en ilginç işlerinden biri kendi şirketine verdiği özel bir izin oldu. Turizm Bakanlığı, Bakan Ersoy’un ana hissedarı ve yöneticisi olduğu MRA Turizm şirketinin Bodrum Türkbükü’nde yapacağı 5 yıldızlı tatil köyü projesindeki yer değiştirme işlemine 2021’de onay verdi. Ersoy bu usulü çok normal bir şeymiş gibi kabul etti ve “Çok doğru ve gerekli bir işlemdir” dedi. Bakan bunun “ağaçları korumak” için yapıldığını söyledi. Peki, tam tersi olsa Bakan’a kim dur diyecekti?

Ersoy’un bu şirketi bir de Bakanlık’tan yaklaşık 2,5 milyar lira yatırım teşviki aldı. Bunun da çok normal olduğunu savunan Ersoy, bu tür teşviklerin sokaktaki herhangi birine de verildiğini söyledi. Hızını alamayan Ersoy, “Benim firmamın yatırım için yurtdışını değil de Türkiye’yi seçmesinin nesi yanlış?” diyerek Türkiye’ye yatırım yaptığı için kendisine şükredilmesini bile bekledi.

***

Mehmet Nuri Ersoy son olarak pazartesi günü turizm verilerini açıkladığı bir basın toplantısında konuştu. 2023 yılının ilk 6 ayında Türkiye’ye gelen turist sayısının 23 milyona yaklaştığını, geçen yıla göre yüzde 27 artışla 21.7 milyar dolar gelir elde edildiğini duyurdu. Fakat tablo Ersoy’un anlattığı gibi tozpembe değil.

Tatil beldelerinde oteller beklenen doluluk oranlarına ulaşılamadığı bahanesiyle çalışanların işine son vermeye başladı. Gazete Duvar’dan Selçuk Arslan’ın dün yayınlanan haberine göre, Bodrum’da, sezon ortasında 5 yıldızlı otellerin doluluk oranları yüzde 50’lere, daha küçük otellerin yüzde 40’lara kadar gerilemiş. Oteller gıda tedarikinde bile zorlanıyormuş. Gelen turistler ise sanıldığı gibi otellere gitmiyormuş. TL dibi gördüğü için Ruslar, Ukraynalılar ve İranlılar başta olmak üzere farklı ülkelerin vatandaşları artık otelde kalmak yerine kendilerine göre cüzi ücretler ödeyip ev sahibi oluyorlarmış. Dün iktidara yakınlığıyla bilinen Türkiye gazetesinde, Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği Başkanı Kaan Kavaloğlu’nun görüşleri aktarıldı. Kavaloğlu, “Gelen turistler farklı konaklama şekilleri geliştirdiler. Otellerin dışında kendilerine konaklara alanları buldular. Artık otellerde konaklamak yerine kiralık evlere veya yakınlarının yanlarında yöneldiler” diyor.

Ersoy, bir yandan mevcut durumu öve öve bitiremezken diğer yandan otellerin müşterisini nasıl artıracağının telaşında... Bu nedenle yaptığı konuşmada, günübirlik ev kiralamalarından da vergi alınmasına dair düzenlemenin yakında yürürlüğe gireceğini söyledi. Bu da demek oluyor ki birkaç yıl önce nasıl booking.com kapatıldıysa, şimdi de insanların daha ekonomik yoldan konaklamasına imkân veren ‘airbnb’ uygulamasının önüne engeller çıkartılacak. Airbnb uygulamasında kazanç üzerinden bir vergilendirme yapılarak hem yurttaşa "Ucuza tatil yok" denilecek hem de bu platformun cazibesi azaltılmaya çalışılacak. Çünkü vergi, hizmet fiyatının artması anlamına geliyor. Hatta belki bazı hizmet verenler, gelen ek yükümlülükler (devlete bilgi verme zorunluluğu vs.) nedeniyle bu işten uzaklaşacak. Bu yılın başında da çadır ve karavan konaklamaları için bile ‘konaklama vergisi’ yürürlüğe girmişti. Ersoy’un konuştuğu akşam, ne tesadüf ki BDDK’nin aldığı kararla havayolu, seyahat acenteleri ve konaklamayla ilgili yurt dışı harcamalara taksit yapılması yasaklandı. Her şey Türk turizmi için!

Bu hayat pahalılığında tatile gitmek için kılı kırk yaran, yüklü krediler çeken, pek çoğu ise denize giremeden yazı geçiren halkın haklarını kim savunuyor? Devlet olmadığı kesin. Sahiller işletmeler tarafından parsellenmiş, hizmet alan almayan "plaja giriş haracı" ödüyor. Aksi halde Anayasa'ya göre halka ait olan sahilleri kullanamıyorsunuz.

Bir turizm şirketi sahibi tarafından yönetilen Turizm Bakanlığı, yurttaşın nasıl tatile gideceğiyle zerre ilgilenmiyor. Sektör ile müşteri arasında bir denge aramadan tüm yükü halkın sırtına bindirmeye çalışıyor. Şimdi de bunca yıldır dikkat çekmeyen bir uygulama, otel-pansiyon konaklamalarının geceliğinin 1.500-2 bin liradan başladığı bir dönemde bir anda radara giriyor. İnsanların birbirleriyle ev paylaşıp en azından konaklamayı ucuza getirmesi bile Bakan Ersoy ve paydaşlarının gözüne batıyor. Çünkü yurttaşın derdi Ersoy’un sorunu değil. Gerekirse ağır borçların altına girilecek ama Ersoy ve arkadaşları için gereken kâr üretilecek.Ya da insanlar ucuza konaklamak yerine devlete daha fazla vergi verecek, bu vergiler de büyük turizm şirketlerine "teşvik" olarak aktarılacak.

O, zaten turizmin büyük patronlarının çıkarları neyi gerektiriyorsa onu yapması için göreve getirilmişti. Bugün de görevini layıkıyla yerine getiriyor.