Uluslararası güç dengelerinin değişmeye yüz tuttuğu, hegemonya/güç/nüfuz mücadelesinin kızıştığı günümüzde, aktörlerin/devletlerin/ittifakların hamleleri de peşi sıra geliyor. İrtifa kaybeden eski düzenin bekçileri de, yeni paylaşımdan ağzı sulanan aktörler de alan kapma, oyun kurma ve/veya karşı cephenin oyununu bozmak için çeşitli varyasyonlar deniyor. Güç/nüfuz/paylaşım savaşı sadece karşı cephelerde değil, cephe içlerinde de gerilimlere, yarılmalara yol açarken, özellikle […]

Uluslararası güç dengelerinin değişmeye yüz tuttuğu, hegemonya/güç/nüfuz mücadelesinin kızıştığı günümüzde, aktörlerin/devletlerin/ittifakların hamleleri de peşi sıra geliyor. İrtifa kaybeden eski düzenin bekçileri de, yeni paylaşımdan ağzı sulanan aktörler de alan kapma, oyun kurma ve/veya karşı cephenin oyununu bozmak için çeşitli varyasyonlar deniyor.

Güç/nüfuz/paylaşım savaşı sadece karşı cephelerde değil, cephe içlerinde de gerilimlere, yarılmalara yol açarken, özellikle transatlantik ittifak içerisindeki görüş ayrılıkları açık bir atışmaya dönüşmüş bulunuyor. Özellikle ABD ile Almanya-Fransa arasındaki “anlaşmazlık” hemen her meselede kendisini bariz şekilde gösteriyor. Alman Frankfurter Allgemeine Zeitung “Amerika talimatla lider olunamayacağını öğrenmelidir. Avrupa’nın güvenliği ABD’nin garantisine bağımlı olsa da ittifak patronluğu formülü artık işlemiyor” derken bu duruma dikkat çekiyor. Geride bıraktığımız hafta üç önemli buluşmaya/zirveye sahne oldu. ABD öncülüğünde Varşova’da, Rusya’nın ev sahipliğinde de Soçi’de, İran ve Suriye’nin geleceğini yakından ilgilendiren farklı amaçlar ve gündemlerle iki ayrı buluşma gerçekleşti. Almanya Münih’te ise “Güvenlik Konferansı” ise Soçi ve Varşova aktörlerinin de yer aldığı her iki cepheyi bir araya getiren buluşma oldu.

1) VARŞOVA’DA İRAN ZİRVESİ

ABD’nin öncülük yaptığı İsrail ile Arap ülkelerini ilk kez bir platformda bir araya getiren Polonya’nın başkenti Varşova’daki zirvede açık şekilde İran’ın kuşatılmasının zemini tartışıldı. Konferansın adı “Ortadoğu’da Barış ve Güvenliğin Geleceğini Desteklemek” olarak konsa da ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ve İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun ortak açılış konuşmalarıyla gerçekleştirilen zirvede açık şekilde İran hedef alındı. Trump’ın yeni dış politika stratejisini uluslararası kamuoyuna dayatma toplantısı olarak kayda geçen zirve, İsrail’in İran’a karşı bazı Arap ülkeleriyle hareket etmesinin zemini oldu.

2) SOÇİ’DE SURİYE BULUŞMASI

Karadeniz kenarındaki Soçi’de Suriye’nin geleceği Rusya, Türkiye ve İran tarafından masaya yatırıldı. Suriye savaş arenasındaki gelişmelerin ele alındığı zirvede, yeni anayasa, İdlib, Fırat’ın doğusu ve ABD sonrası Suriye konusunda ortak bir mutabakat arandı. Zirve istenilen sonucu vermezken, Ankara ile Moskova arasındaki görüş farklılığını da gözler önüne serdi. Somut çözümlerin çıkmadığı, Ankara’nın Şam ile diyaloğa geçmesinin salık verildiği Soçi’de, İdlib ve güvenlik bölgesi dosyalarının çözümü de başka bahara kaldı.

3) MÜNİH’TE GÜVENLİK KONFERANSI

Her iki karşıt cepheden aktörü buluşturan zirve ise Almanya’nın güneyindeki Münih’te gerçekleşti. 40’tan fazla hükümet ve devlet başkanını, 50’den fazla dışişleri bakanı, 30 savunma bakanını, çok sayıda silah tekeli ve savaş stratejisti ile yüzden fazla ülke temsilcisinin katıldığı Münih Güvenlik Konferansı gerginliğe sahne oldu. İran ve Suriye’nin de ana gündem maddelerinden birisi olduğu zirve karşılıklı suçlamalar ve atışmalarla son buldu. ABD emperyalizmi ile Avrupalı müttefikleri ve Rusya-Çin gibi rakipleri arasındaki makasın daha da açıldığı “Güvenlik Konferansı” küresel rekabetin geldiği noktayı göstermesi açısından da önemli oldu.

BOŞLUK NASIL DOLACAK?

Birer ikişer gün arayla peşi sıra yapılan her üç zirve de şunu gösterdi ki, küresel hegemonya, güç, nüfuz savaşları şiddetlenirken, yeni/zorlu bir dönemin arifesindeyiz. Soğuk Savaş sonrası dönemin ve bağlantılı genel güvenin sona erdiği, geçiş dönemi sonrası kurulacak dünya düzeninin barış ve huzuru getireceğinin hiç belli olmadığı saptaması bizzat Münih Güvenlik Raporu’nda da yer aldı. ABD ile Çin ve Rusya arasındaki rekabetin daha da artacağının vurgulandığı “Büyük Puzzle: Parçaları Kim Toplayacak?” başlıklı raporda liberal küresel düzenin çatladığı, oluşan boşluğun kim tarafından, nasıl dolduracağının belirsiz olduğu vurgulandı.

Evet, hegemonya savaşı kızışırken, liberal düzen sarsılıyor. Oluşan güç boşluğunun nasıl doldurulacağı, Puzzle’ın parçalarının kim ya da kimler tarafından nasıl toparlanacağı belirsiz. Bu belirsizlik büyük buhranlara sahne olabilir. Tıpkı 20. yüzyılın ilk yarısında olduğu gibi.