Birden gözünüzün önünde tercihan siyah-beyaz bir Manhattan silüeti, sevilen oyuncular ve hazretin kendisi belirdi, değil mi?

Birden gözünüzün önünde tercihan siyah-beyaz bir Manhattan silüeti, sevilen oyuncular ve hazretin kendisi belirdi, değil mi? Woody Allen ve sevgili New York’u. Ama bu Woody, o Woody değil. Bir müzisyen, eylemci, Oklahoma Kuraklığı’nın çocuklarından biri, Woody Guthrie. Onun adını duyunca çoğu kişinin aklına, Büyük İktisadi Bunalım sırasında ülkeyi bir boydan bir boya aşmış kişi gelir. Oysa Guthrie aynı zamanda bu şehre evi gözüyle bakan has bir New Yorklu’ydu. Dostları Pete Seeger, Lead Belly, Sonny Terry ve Brownie McGhee, Ramblin’ Jack Elliott’la burada, yeni bir hareketin göbeğinde yer aldı. Modern şehirli dinleyicilere kırsal müziği, protesto müziğini ve roots’u tanıttılar.

Onun adını taşıyan yeni ‘audiobook’ / albüm de bunu kanıtlıyor. Üç diskli set “My Name Is New York: Ramblin’ Around Woody Guthrie’s Town”, sadece onun burada yazdığı, bestelediği bazı şarkıları toplamakla kalmıyor, Guthrie’nin yaşayışı ve yaratıcılığı açısından önem taşıyan yerlerin de kapsamlı bir listesini içeriyor. New York’ta 600 şarkı yapan Woody, “This Land Is Your Landı”i, 43. Sokak’taki küçük bir pansiyonda yazdı. Otobiyografisi “Bound For Glory” ile en popüler şarkılarından bazılarını da şehrin çeşitli yerlerinde: Jesus Christ, Tom Joad, Vigilante Man, Riding in my Car” gibi.
Woody Guthrie’nin adını elbette gençliğimden beri biliyordum. Fotoğraflarını da görmüştüm, ama onu perdede ilk kez “Alice’s Restaurant”da gördüm. Ya da öyle sandım. Arthur Penn’in yönettiği. Woody’nin oğlu Arlo’nun da babası gibi başını alıp gittiği filmin sonlarına doğru ortaya çıkıyordu. Arlo hasta babasına, hastaneye gitmişti, konuşuyorlardı. Nihayet Woody’y gördüm sanmıştım. Meğer aktör Joseph Boley’miş. Film, Arlo Guthrie’nin 18 dakikalık blues şarkısı “Alice’s Restaurant Massacree” üzerine kurulmuştu. Arlo dans eder gibi yürüyordu. Ben de bunu, Martha Graham Company profesyonel dansçılarından annesi Marjoie Mazia Guthrie’ye bağlamıştım, babasının ikinci eşi. Haklıydım herhalde.
Woody’nin sevdiğimiz şarkıları bu odyokitap / üç CD’lik sette yeniden karşımıza çıkacak. Ama sadee onlar da değil. Onu en iyi tanıyanların anlattığı hikâyeler de var: Pete Seeger, Ramblin’ Jack Elliott, ilk eşi Mary ile ikincisi Marjorie, kardeşi Jimmy, Bob Dylan, çocukları Arlo ve Nora. Hatta Woody Guthrie Publications’ın yöneticisi Nora, “My Name Is New York: Ramblin’ Around Woody Guthrie’s Town” hakkında yazı yazacak olanları adım adım Woody’nin New York’unda gezdirmiş bile.

Nerelerde mi gezdirmiş? Herkesin görmek istediği yerler var. Örneğin, Almanac House (ya da The Loft) 70 E. 12th St. Woody 1941’de Seeger ile sendika yanlısı ve savaş karşıtı şarkılar söyleyen Almanac Singers’da bir araya gelmişti. New York’taki ilk üsleri burası olmuştu. Bağımsız ruhlu Woody, bu komün halinde oturup kalkmalardan pek hoşlanmıyordu ama, bir süre dayanmış.

Guthrie popüler bir radyo programıyla New York’ta adını duyurunca karısı Mary ile üç çocuğunu Texas’tan yanına getirtti. 5 W. 101st St.te, Central Park West ile Manhattan Caddesi arasındaki evleri, müzisyenlerin akın akın geldiği bir yerdi. Ama Woody, radyo programının onu boğduğunu hissetti. İyi para alsa da, bırakmaya karar verdi. Bu durumda Mary çocuklarla geri döndü, sonra da boşandılar.

6’ncı Cadde’deki Hanover House Hotel 101 W. 43rd St. ise, onun epik bir yolculuğun ardından, ülkeyi boydan boya aştıktan sonra 1940’ta geldiği yer. Gerçi sadece birkaç hafta kalmış ama bu birkaç hafta da, ABD’nin gayri ++resmi ulusal marşı sayılan  “This Land Is Your Land” yazmasına yetmiş. Nora bu şarkının babasının dolaştığı güzel ülkeyi anlattığını söylüyor. Bugün Hanover House Hotel’in yerinde Uluslurarası Fotoğrafçılık Merkezi var.

Şehre ilk gelişi ise 1940’ta. Kar fırtınasından, buzdan köprüler kapanmış. California’dan otostop yaparak gelen Woody Manhattan’a böyle bir günde indi. Birkaç gün arkadaşı aktör Will Geer’in evindeki bir kanepede yattı. Aktör olarak 1940’ta onun aracılığıyla “The Fight for Life”ta da oynadı. Will’in 59’uncu Sokak ile Beşinci Cadde’nın birleştiği yerdeki evinin  yerinde şimdi bir Apple Mağazası var. Woody Gthrie’nin New York’ta öyle çok izi kalmış ki, saymakla bitmez.

Eşitliğe, özgürlüğe inanan, gitarına “Bu makine faşistleri öldürür” yazan Woody  ailesi ona Başkan Woodrow Wilson’ın adını verdiği halde ona zerre kadar benzemeyen Woody. Guthrie 1967’de Huntington hastalığından ölünce, aile onun küllerini Coney Island’dan savurdu. O öldükten sonra aralarında Bob Dylan’ın da bulunduğu yeni bir kuşak Woody Guthrie şarkılarını öğrendi, çaldı, bir kısmını Yurttaşlık Hakları hareketine uyarladı. Mirası ise hepimize kaldı.