Türkiye, kendi tarihinde gördüğü en büyük çevre felaketlerinden biriyle karşı karşıya. Altın Madencileri Derneği’nin verilerine göre dünyanın en büyük 21’inci altın madeni olan Anagold’un Çöpler Madeni’nde yaşanan heyelan sonucu başta siyanür ve sülfirik asit olmak üzere yüzbinlerce ton kimyasal atık toprağa karıştı. İktidar, içi zehirli atıklarla dolu 66 milyon tonluk toprak kütlesinin Fırat’a karışmadığını iddia etse de siyanür ve sülfirik asit şimdiden havaya ve toprağa karıştı bile. Uzmanlara göre bu çevre katliamının etkileri yıllarca sürecek, kanser vakaları tetiklenecek, bölgede üretilen gıdanın içerdiği toksiklerin oranı artacak. Ortaya çıkan zararın maddi boyutunu hesaplamak bile yıllar alacak. Fakat düzen tüm bu yaşananları sümen altı edecek. İktidar sözcülerine göre abartacak bir şey yok.

İliç Çevre Felaketi’nin bir altın madeninden patlak vermesi tesadüf değil. Bu felaketin, iktidarın uyguladığı para politikasıyla da doğrudan ilgisi var. Bunun anlaşılması için son 5 yılda, yeni rejimin altınla kurduğu ilişkiye daha yakından bakalım;

Türkiye, Haziran 2018 Seçimleri’yle birlikte bir tek adam rejimine geçti. Fakat değişenin yalnızca, yönetim rejimi olmadığı yıllar içinde daha net anlaşıldı. Ekonomiyi yöneten kurumlar zaman içinde politikleşti, bağımsız kurumlar, BDDK, Rekabet Kurumu, SPK ve TCMB iktidarın politik endişelerine göre organize edilmeye başlandı.

Tüm bu organizasyon para politikasında iplerin tümüyle Erdoğan’da olmasına, Erdoğan’ın politik endişelerine göre para politikasına yön verilmesine neden olacaktı. Seçim olasılıkları artınca faizlerin düşürüldüğü, seçim bittikten sonra faizlerin yeniden artırıldığı, bu esnada Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinin eritildiği yılları hep beraber yaşadık.

Haziran 2018 itibariyle, Merkez Bankası’nın 75,5 milyar dolarlık brüt döviz rezervine karşılık 23,3 milyar dolarlık altın rezervi bulunuyordu. Faiz politikasının seçime endeksli hale getirilmesiyle yıllar içinde döviz rezervleri erirken, altın rezervlerinde artış meydana geldi. O kadar ki, dolar kurunun 6,85 TL’de tutulmaya çalışıldığı 2020 yazında brüt döviz rezervleri 42 milyar dolara gerilerken, altın rezervi 43 milyar dolara çıkmıştı.

Yeni rejimin rezerv olarak biriktirdiği değer, döviz değil altındı. Zira döviz bulmakta zorlanılıyor, yabancı yatırımcı kaçıyor, dış ticaret de açık vermeye devam ediyordu. Döviz bulmakta zorlanan TCMB için altın bulmak daha kolay hale geliyordu. Bunun temelde 2 nedeni var;

1- Altın dövizden farklı olarak “üretilebiliyor”.

2- Altın dövizden farklı olarak “fiziki olarak” ticarete konu olabiliyor.

Yani döviz üretemiyor veya fiziki döviz ticareti yapamıyorsunuz ama altın öyle değil. Döviz kurlarını tutmak için nakde ihtiyaç duyan TCMB, bu nakit ihtiyacını karşılamak için biriktirdiği altınları teminat olarak göstererek borç alıyor.

Fiziki altın ihtiyacı için 2018’in sonunda Venezuela’nın kapısı çalınıyor. Şimdilerde reddedilse de Maduro’nun yardımcısının 2018 Seçimleri’nden hemen sonra Çorum’a geldiği, burada Ahlatçı Rafineri’yi gezdiği, ardından Ahlatçı’nın patronu Ahmet Ahlatçı’nın Erdoğan’la birlikte Venezuela’ya gittiği arşivlerde duruyor. Venezuela ile Türkiye arasındaki altın ticaretinin 2019’da yani seçimin sonraki yılında 9 katına çıktığını da TÜİK söylüyor.

Altın, sadece Venezüela gibi fiziki altın ticaretiyle edinilmiyor. Bu esnada, biriktirilen altınların da büyük kısmı, altın madenlerinde üretiliyor. Altın Madencileri Derneği’nin verilerine göre 2017’de, yani parlamenter sistemin son yılında yıllık altın üretimi 22,5 ton olarak gerçekleşiyor. Fakat 2018’den itibaren, altına hücum başlatılıyor ve altın üretimi 2018’de 27,1 tona, 2019’da 38 tona ve 2020’de 42 tona çıkarak cumhuriyet tarihinin rekorunu kırıyor.

Böylece TCMB nezdinde 2018 sonunda 253 ton olan altın rezervi büyüklüğü, 2022 sonunda 562 tonu buluyor. TCMB’nin sadece 2022’de net altın alımı 102 tona ulaşıyor.

Tüm bu altın birikimi, Türkiye’nin daha güçlü ulusal rezervleri olması için de yapılmıyor. Çünkü tonlarca altın tek bir seçim için harcanabiliyor. Geliyoruz seçim yılı olan 2023’e… Dünya Altın Konseyi verilerine göre TCMB, Nisan-Mayıs ve Haziran 2023’te, tam 130 ton altın satıyor ve biriktirdiği rezervleri 3 ayda eritiyor.

Yani TCMB, düşük faizle piyasaya para pompalamaya çalışırken, bu şekilde eritilen kaynaklar, altın ile doldurulmaya çalışılıyor. Zira döviz bulunamıyor ama altın fiili yollarla Türkiye’ye getirilebiliyor ve Erzincan İliç’te olduğu gibi üretilebiliyor. Bu esnada, sadece vahşi madenciliğin önü açılmıyor. Aynı zamanda altın ithalatı da patlıyor. Borsa İstanbul Kıymetli Madenler Piyasası verilerine göre 2023’te Türkiye 319 tonluk toplam altın ithalatıyla yine cumhuriyet tarihinin rekorunu kırıyor.

Tüm bunların tek bir kişinin koltuğunu koruyabilmesi adına yaşanması ise tabloyu daha dramatik hale getiriyor.