Dünya’mız, Güneş etrafındaki hareketi boyunca sabit eğiklikle ilerlemiyor; adeta sarhoşun çizgide ilerlemeye çalışması gibi, bir o yana bir bu yana sallanarak gidiyor. Yani ‘Dünya 23,5 derece eğiktir’ bilgisi şimdilik geçerli.

Yeraltı suları ekseni kaydırdı
Fotoğraf: NASA

İnsanlar, gezegenimizi alt üst etmeye devam ediyor. Bu defa “alt üst” lafından kastım, biraz daha literal, biraz daha gerçek: Sadece 1993-2010 yılları arasında yer altından yer üstüne pompaladığımız yer altı sularının kütlesi nedeniyle, Dünya’nın dönme ekseni neredeyse 1 metre kaydı!

Bunu anlayabilmek için, Dünya’mızın dönme ekseninin rastgele bir şekilde belirlenmiyor; son derece hesaplanabilir fiziksel nedenleri var; dolayısıyla da bu hesaplamayı yapabileceğimiz jeolojik ve fiziksel teorilere sahibiz: Dünya yüzeyindeki kütlenin (mesela karalar ve okyanusların) nasıl dağıldığı, Ay ve Güneş gibi diğer gök cisimlerinin uyguladığı kütleçekim kuvveti ve Dünya’nın içinde (örneğin çekirdeğinde veya mantosunda) olup bitenler, Dünya’nın eksen eğikliğini hesaplayabilmemizi sağlıyor. İşte bu teorik yöntemler sayesinde ve tabii ki jeolojik kayıtlardan faydalanarak, Dünya’nın eksen eğikliğinin yaklaşık her 41.000 yılda bir, 22,1 ila 24,5 derece arasında gidip geldiğini hesaplayabiliyoruz.

GİDEREK EĞİKLEŞECEK

Bu, müthiş bir farkındalık! Dünya’mız, Güneş etrafındaki hareketi boyunca sabit bir eğiklikle ilerlemiyor; adeta bir sarhoşun bir çizgi üzerinde ilerlemeye çalışması gibi, bir o yana bir bu yana sallanarak gidiyor. Yani okul sıralarında öğrendiğimiz “Dünya’nın ekseni 23,5 derece eğiktir öğretmenim!” lafı, sadece şu an için geçerli (ki doğrusu, 23,44 derece civarında). Bundan 10.000 yıl kadar sonra, 24,01 derece civarına ulaşacak ve nihayet 24,5 dereceye ulaştıktan sonra, tekrar dikleşmeye başlayacak: Her yıl, 0,02 dereceye kadar varan miktarlarda değişerek, 22,1 dereceye ulaşacak ve bu döngü böyle devam edecek. Bu eğikliğin nasıl değiştiği aşırı önemli, çünkü Dünya’da mevsimlerin oluşmasını sağlayan şey bu eğiklik – ve zaten karbon temelli yakıtlar dolayısıyla mevsimleri alt üst etmeye başladık, bir de doğal nedenlerle bu değişimleri öngöremezsek, kendimizi umduğumuzdan/sandığımızdan daha beter bir durum içinde de bulabiliriz.

İşte Nature dergisinde yayınlanan yeni bir çalışma, insanların temiz suya olan bağımlılığının da bu eksen üzerinde önemli bir rol oynadığını gösteriyor. Çünkü yer altındaki suyu pompalar yardımıyla yüzeye çıkardığımızda, Dünya’nın kütle dağılımını değiştirmiş oluyoruz – ki az önce de söylediğim gibi bu dağılım, gezegenin eksen eğikliğinin en önemli faktörlerinden biri. 

Ve biz insanlar, 1993-2010 yılları arasındaki 17 yılda, Dünya genelinde toplam 2150 milyar ton suyu doğal rezervuarlardan çıkarıp yüzeye bastığımız için, yüzeydeki okyanusların seviyesini 6 milimetre kadar yükselttik. Bu, kulağa çok az geliyor; ama o 6 milimetrelik farkında Dünya yüzeyindeki bütün okyanusların alanı boyunca yayıldığına dikkat edin! Bu akıl almaz miktarda su, gezegenin kütle dağılımını köklü bir şekilde değiştirdi.

Bilim insanları bunu ilk etapta fark etmediler. 2016’da yaptıkları bir çalışma sırasında, yer altından çıkarılan suları hesaba katmadıkları bir model, Dünya’nın eksen eğikliğini gerçekte olandan 78,5 santimetre hatalı verdi. Uzmanlar, bu hatanın nereden kaynaklandığını sorgulamaya başladıklarında, nihayet yer altından çıkarılan suların bu farka sebep olduğunu keşfettiler. Bu suyu modele dahil ettiklerinde, sonuç neredeyse kusursuzdu.

Bu arada şunu vurgulamak önemli: Dünya’nın coğrafi kuzeyi ve güneyi ile (yani eksen eğikliğini ölçtüğümüz olgular ile), pusulalarımızın gösterdiği manyetik kuzeyi ve güneyi aynı “kuzey” ve “güney” değiller. Gezegenimizin manyetik alanı çekirdeğin manyetizması gibi başka faktörlere bağlı olarak değiştikçe, pusulalarımızın gösterdiği kuzey ve güney de bir miktar değişiyor. Dünya’nın coğrafi kuzeyi ve güneyi ise, bulunduğunuz yere göre hiç değişmiyor; sadece Dünya, bir bütün olarak biraz o tarafa biraz bu tarafa yatıyor; tabii biz de onunla birlikte bir o yana bir bu yana yatıyoruz ama bu o kadar yavaş oluyor ki hissetmemiz mümkün değil.

Bu coğrafi yer değiştirme her yıl birkaç metre büyüklüğünde oluyor ve yer altı sularının yüzeye çıkarılmasının bu yıllık değişim üzerindeki etkisi henüz net değil. Dolayısıyla bu suyun yer değiştirmesinin iklim krizine etkileri de henüz bilinmiyor. Ancak çalışmalar devam ediyor.