Başka şehirlerde de örnekleri vardır kuşkusuz ama İstanbul’da yaşayanlar iyi bilirler, şehir içi toplu taşıma araçlarını kullananların zaman zaman karşılaştıkları bir uyarıdır “yetersiz bakiye”. Bu uyarı, yolculuğa devam edebilmeniz için, İstanbulkart’a yüklü, yeterli krediniz olmadığını söyler. Kullanıcılar için kimi durumlarda fazlasıyla huzursuz edicidir. 

Yetersiz bakiye, çoğunlukla ekonomik/mali duruma gönderme yapan bir ifadedir ya da böyle hissedilir. Mesela Merkez Bankasının kaynakları üzerine süren polemikler tam olarak bunun bir örneği/konusu olabilir. Hatta Merkez Bankası rezervleri üzerine ilgililerin açıklamalarına bakılırsa sadece yetersiz değil, daha beter bir durum olarak “eksi bakiye”den söz edilmektedir. Dolayısıyla herhalde banka yöneticileri de, ilgili piyasa ve ortamlarda yetersiz bakiye uyarısıyla karşılaşmış ve tedirgin/huzursuz olmuş olmalılar.

Bir şekilde maddi ve/veya iktisadi bir duruma işaret etse de, yetersiz bakiye, Türkiye’nin sosyolojik ahvalini anlamak için de bir tür anahtar kelime gibidir. Zira kültürel, sosyal, zihinsel, ahlaki gibi pek çok alanda bakiyenin tükendiğine işaret eden durumlardan söz etmek mümkün ve hatta olağandır. Devlet yönetiminden gündelik hayatın hemen her alanına kadar gündemin bir konusudur bakiyenin bitmiş ya da bitmeye yakın olması. Bunları genellikle yetersiz liyakat, yetersiz bilgi, yetersiz uzmanlık, yetersiz cesaret vb. olarak da telaffuz ederiz. Listeyi çok daha uzatmak elbette mümkün.

***

Geçtiğimiz ay TBMM Dilekçe Komisyonundan bana bir yazı gelmişti. 2011 yılında, dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Dersim katliamıyla ilgili resmi bir bilgiyi açıklaması üzerine, o günlerde TBMM Dilekçe Komisyonu’na yaptığım bir başvurunun yanıtıydı. Tuhaf ama TBMM, dilekçeme yaklaşık on bir yıl sonra cevap vermişti. Üstelik ilgili yasada zorunlu resmi yanıt süresi iki hafta olarak belirlenmiş olmasına rağmen. İnsan düşünmeden edemiyor, bu durum ‘bakiye yetersizliği’nin hangi kategorisine girer diye. Herhalde ‘yetersiz hukuk’ gibi bir kategoriye dâhil etmek uygun olur.

Türkiye’nin siyasal idaresinde yetersizliğin en ilgi çekici alanlarından birisi “liyakat” olmalı. Yetersiz liyakatlerine rağmen kamu kurumlarında çok sayıda yönetici bulunuyor. Mesela hiç uluslararası atıf almamış akademisyenlerin üniversite rektörleri olarak atanması gibi. Doğrudan ilgili olmadığı halde çoğu kamu yöneticisinin İlahiyat Fakültesi mezunlarından seçilmesi ise ‘liyakat bakiyesinin’ tükendiğini gösteren başka bir durumdur. Üstelik yaygın kanının aksine ilahiyat alanın kendisi de liyakat bakımından ‘bakiye yetersizliği’nden muaf değildir. Hatta bakiyenin eksildiğine dair en çarpıcı örnekler bu alandan verilebilir. Eskilerin çok isabetli bir sözü vardır: “Yarım hekim candan, yarım hoca dinden eder” diye. Bu söz, tam olarak adalet bakiyesi eksildiğinde ortaya çıkacak neticelere işaret eder. Zira İlahiyat alanında etik bakiyenin eksildiğini gösteren en çarpıcı gösterge, hak ve adaletin yitimidir. 

***

Fakat kuşku yok ki “bakiyenin yetersiz” olmasının en önemli sosyolojik/psikolojik neticelerinin somutlaştığı alan ahlaktır. Yarım hekim candan, yarım hoca dinden ettiği gibi yarım ahlak da insanlıktan eder. Bundan daha vahimi de yoktur. Zira bu eksiklik, ötekine zarar verdiği gibi kendini de tüketir. 2023 seçim sonuçları üzerine yürütülen tartışma, analiz ve polemikler içinde Abdüllatif Şener’in açıklamaları çoğu insanda tam olarak bu duyguyu inşa etmiştir ve sanırım ilk tepkiler de ortaktır: Bu kadar da olamaz! Çünkü yetersiz bakiyenin bu türü, her türlü etik dışı tutum ve davranışın yollarını da açar.

Yetersiz bakiye uyarısı bu son örneğiyle Türkiye’nin sosyolojik dokusunda yer alan “hassas kifayetsizliklerin” ne büyük bir sorun alanı olduğunu gösteriyor. Bazı kifayetsizlikler vardır, giderilebilme dinamikleri de büyük ölçüde kendi içinde saklıdır. Mekanizmanın kendisi sorunun çözümünü mümkün kılacak araçları kullanmaya imkân sunar ve böylece gerilimli durumu aşabilir. Ama hemen her alan için en önemli tanzim edici güç olarak ahlak mefhumu yitirildiğinde, dağılmanın önüne geçmek artık kolay değildir. Bu anlamda en tedirgin edici yetersiz bakiye uyarısı, ahlak alanında ortaya çıkandır.