Hayatın akıp gittiği yerlerdir yollar; üzerinden insanların gelip geçtiği… Akla gelen her şeyi bulursunuz yolda. İnsana ait olan ne varsa… Cüzdan bulursunuz, para bulursunuz, kaybedilmemiş ama birinin işine yararsa alsın diye bırakılmış bir eşya bulursunuz… Hayatın olağan seyrinde aktığı memleketlerde böyle şeyler bulursunuz işte.

Bizim buralar, normal çoktan unutulduğundan, yollarında ceset bulunan bir yer artık. Artık ve epeydir!

Daha geçen gün, Diyarbakır’ın Çınar ilçesinde yol kenarında, öylece bırakılmış iki erkek cesedi bulundu. 35 yaşındaki Engin Şahinli ve 50 yaşındaki Galip Gezginci. Bıraksalar daha çok yaşanacak günleri vardı önlerinde, yürüyecekleri çok yol… Belli ki, oraların 90’larda sıklıkla yaşadığı infazlar kesmiş yollarını. Biri kafasından, diğeri göğsünden tek kurşunla vurulmuş.

Engin Şahinli’nin 2013’te, “Mehmetçik Hack TİM” tarafından hacklenen Facebook sayfasına yazılanlar; “Vatana ihanet, kendi namusuna şerefine ihanettir. Kendi şerefine ihanet edenin sonu yakındır! Biz size sanaldan cezanızı veriyoruz, Mehmetçiğimiz reelde veriyor. Yüce rabbimiz ise ahirette verecektir!”, neyin ne olduğunu açıklıyor.

Yüce rabbin ahirette vereceğine hükmettikleri cezayı burada peşin tahsil edenler var; vatanseverler ve dindarlar!

Geçenlerde bir video gördüm; sokağa çıkma yasağı olan yerlerden birinde galiba, polis “elinde el bombası var” dediği birini, bir yolun köşesinde ateş edip vurmadan önce Kuran’dan ayet okuyor.



Bu memleketin yollarında öyle çok insan var ki böyle; dindarlığın insanı daha iyi yaptığını savunan. Ve bin bir manipülasyonla da olsa onların iktidara taşıdığı bir parti! Şimdi, devlet memurları için öğle tatilini cuma namazına göre ayarladılar ya; cuma’ya giden ve cuma’ya gittikçe de “daha iyi insan” olacak bir memur kitlemiz oldu!

Geçenlerde medyada da yer bulan ve dindarlığın insanı daha iyi yaptığı inancına çomak sokan bir makale yayınlandı Current Biology dergisinin son sayısında. Kanada, Çin, Ürdün, Türkiye, ABD ve Güney Afrika’dan 5-12 yaş arası 1,170 çocukla yapılan bilimsel bir araştırma dindarlıkla başkalarını düşünme, başkaları için fedakarlık yapma arasında ters orantı olduğunu, dindar ailelerin çocuklarının cezalandırmaya daha yatkın olduklarını ortaya koydu.

Bu memleketin sokaklarında gittikçe dindarlaşan insanların dolaşmasının bizi daha iyiye götüreceğini sananlar okumalı.

Tekil örneklerden hareketle bir grubu zan altında bırakmak doğru değil, ama eğer “paralel işi” falan değilse, tam da cuma düzenlemesinin falan yapıldığı günlerde Rize’de, Gerze’de erkek çocukları tacizden – hem de Kuran kursunda - yargılanan, bundan ceza alan “dindar” yöneticilere dair haberler okumak epey kafa karıştırıcı.

Geçenlerde, birlikte yürürken yolda, pat diye soruverdi oğlum; “Baba ya, bu yaşa gelmişsin, hiç keyifle yaşadığın zamanlar olmadı mı bu memlekette?” diye. Demek gına geldi çocuğa; bizi her seçim sonrası depresif mutsuz; sokağa çıkma yasaklarıyla, yollarda bulunun cesetlerle kahrolurken görmekten.

Ne kadar tekinsiz yolları bu memleketin; arkasına bakmadan yürüyebilene aşk olsun. 20 yıl önce dün, 8 Ocak’ta, yolda yürürken, yürüyenleri haberleştirirken almışlardı Metin Göktepe’yi. İşkence ve ölüm geldi ardından. Şimdi de, sokağa çıkma yasağının hüküm sürdüğü yerlerde, yolda yürüyemez oldu gazeteciler.

Yollarında yürünebilen kentlerde de, tutup Silivri’ye tıkıyorlar yazdıklarını beğenmedikleri gazetecileri. Ürkek güvercinler gibi yaşayanlarımızı, en işlek yollarında memleketin, arkadan vurup öldürmelerinin üzerinden de çok geçmedi.

Bizim, neyse ki her şeye karşın yaşamasını bilen insanlar olarak, zaman zaman keyif de alarak yürüdüğümüz yollarında memleketin, yarın çocuklarımız yürüyecek kendi çocuklarının ellerinden tutarak.
Hiç değilse o zaman, umarım, yollarda cesetlerin değil, sıradan şeylerin bulunduğu bir memleket olur buralar. Umarın o zaman, artık çocukları “Keyifle yaşadığınız zamanlar olmadı mı?” diye sormazlar babalarına, keyifle yürürken yollarda.