Google Play Store
App Store

CHP’nin adayının da netleşmesiyle gecikmeli de olsa İzmir yerel seçim havasına girdi. CHP’nin İBB Başkan Adayı Dr. Cemil Tugay “Tüm ülkeye karşı yüklendiğimiz sorumluluğun farkındayız. Bu zorlu görevin altından İzmirliler olarak kalkacağımıza eminim” dedi.

Yerel seçimlerde son düzlüğe girildi. Partiler açısından seçim başarısının çıtası İstanbul, Ankara ve İzmir’de alınacak oylarla belirlenecek. CHP üç büyük kent içerisinde en son İzmir adayını açıkladı. Dolayısıyla seçim yarışına en son dahil olan aday Cemil Tugay oldu. İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkan Adayı Dr. Cemil Tugay’la aday olma sürecini, projelerini, gelecek beş yıl içinde İzmir’e ve ülkeye dair hayallerini anlattı:

KARŞIYAKA ÖNEMLİ DENEYİM

Karşıyaka’da başkan olarak geçirdiğim 5 yıl çok önemli deneyim oldu. Deprem, pandemi ve süreklileşen ekonomik kriz hepimize zor bir 5 yıl yaşattı. Ama aynı zamanda da her sürece hazırladı. Karşıyaka’da uzun süre neredeyse tek gündem kentsel dönüşüm oldu. Türkiye ve dünyadaki tüm örnekleri inceledik, modeller geliştirdik. Yetkimiz çerçevesinde elimizden geleni yapmaya çalıştık. Ancak bu dönemde yerel yönetimin ne olduğunu kentte ve insana dokunmanın yollarını bize öğretti. Değişmesi gerekenleri ve geleceğin belediyeciliğinin nasıl olması gerektiği yaşayarak öğrendik.

TARTIŞMALAR BİTTİ

Aday belirlenirken mevcut başkanımızın devam edip etmeyeceğiyle ilgili değerlendirmenin yapılması gerekiyordu ve o süreçte ister istemez uzadı. Uzayan sürecin gerilimlere de yol açtığını söylemek lazım. Bu görelim sadece CHP örgütlerine değil kamuoyuna da yansıdı. Kafa karışıklıklarına neden oldu. Süreç içinde hızlı sayılabilecek bir sürede sorunların önemli bölümü aşıldı. Şu anda örgüt içinde yüzde 99 oranında bir ortaklaşma olduğunu söyleyebiliriz. Bu duyguyu kamuoyunda da görmeye başladık. Yaptırdığımız kamuoyu yoklamalarında da bu durumu görebiliyoruz. İsmimizin açıklama anında rakibimizle fark 9-10 puan civarındaydı. Gelinen noktada bu rakamın oldukça üzerine çıkıldığını ölçebiliyoruz.

PLANLAMA ÖN ANAHTAR

İzmir uzun süredir sosyal demokrat bir belediyecilik anlayışıyla yönetiliyor. Dolayısıyla sıfırdan başlamayacağız. Bunun avantajını cebimize koyarak yola çıkıyoruz. Yapılacaklar arasında kuşkusuz trafik sorunundan altyapı hizmetlere kadar birçok başlık var. Ama her şeyden önce ilk sıraya koyulması gereken planlama. İzmir’in bölge illerini de atlamayan bir master plana ihtiyacı var. Tek başına imar planını kastetmiyorum. Sanayiden tarıma, ticarete kadar uzanan geniş bir planlamadan bahsediyorum. Enerjiden ekolojiye birçok başlıkta planlama gerekiyor. Bu konuda da ciddi hazırlıklarımızın olduğunu belirtelim.

Bununla birlikte hemen aksiyon almamız gereken ilk iş kentin trafiği. Çok hızlı şekilde kavşak düzenlemeleri, akıllı trafik sistemi uygulamaları, köprülü kavşaklar, alt geçit üst geçit gibi bazı hamlelerle ana arteri üzerindeki akışı rahatlatmak gerekiyor. Bu ve benzerler konuları için hemen harekete geçeceğiz. Ama dediğim gibi en önemlisi planlamayı baştan yapıp hem bugünü hem de geleceği kurtarmak. Biz 25 yıllık perspektif koyduk. 2050 yılına kadar İzmir'in nasıl bir kent düzeni içerisinde olacağını planlamaya çalıştık.

İzmir sadece turizm anlamında değil tarihi ve kültürel dokusu, tarımı ile Türkiye açısından başka bir öneme sahip. O yüzden bir yandan turizmi, sanayiyi geliştirirken tarım alanlarını da korumak zorundasınız. İzmir bitkisel üretimde üçüncü hayvancılıkta ise ikinci sırada. Yani bizim için vazgeçilmez noktada. Planlama tüm bunlar için olmazsa olmazımız.

İBB Başkan Adayı Tugay, seçim sonrası ilk aksiyon alınacak alanlardan biri olarak kent içi ulaşımı rahatlatmayı hedef koydu. Yapılacak projeler de hazır hale getirildi.

BELEDİYE TANIMI DEĞİŞTİ

Ekonomik kriz derinleşerek devam edecek. Çözümün iktidarın değişimi ile mümkün olduğunu söyleyelim. Bu nedenle yerel yönetimlerin yurttaşa karşı görevleri iki kat daha arttı. Çünkü insanların aç olduğu ortamda yapacağınız hiçbir belediyecilik faaliyeti ya da tesisleşme karşılık bulmaz. Aç bir insanın spor yapmasını, opera izlemesini, tiyatroyla ilgilenmesini bekleyemezsiniz. Beslenme, barınma, sağlık gibi emel meseleleri var. Bunları karşılamak için devletin eksik kaldığı konularda, derinleşen yoksulluk ve yoksunluk ortamında ihtiyaç neyse onla ilgilenen bir belediyecilik yapmak zorundayız.

Ayrıca İzmir’de gizli yoksulluğun da olduğunu ifade etmek isterim. Neyi kastediyorum. Emekli olup da yalnız yaşayan insanlar ilk sırada. Gerçekten temel ihtiyaçları ile karşılamakta zorlanıyorlar. Genç insanlar. Öğrenci ya da yeni mezun yani ailesinden uzaktaki gençler. Barınma, beslenme ihtiyacı var. Elindeki para çok kısıtlı gerçekten çok ciddi sorunlar yaşayan genç bir kitle var. Tüm bunları düşünen çözüm üreten bir noktada olmalıyız. Sosyal belediyecilik artık birkaç koliyle vatandaşın kapısına gitmek değil.

AKP’Yİ TAŞIYAMIYORUZ

Hepimiz biliyoruz ki ülkenin içine sürüklendiği tüm bu sorunlardan çıkış öncelikle AKP iktidarından kurtulmaktan geçtiğini söylememiz gerekiyor. Acilen ülkenin gerçek sorunlarını en doğru haliyle gören ve kamucu bakış açısıyla halkı biran önce bu cendereden çıkaracak partiye ihtiyaç var. Cumhuriyet Halk Partisi buna adaydır. Yerel yönetimlerin görevi de ülkede var olan bu değişim talebine yanıt vermek olmalıdır. Bu anlamda göstereceğimiz etkinlik ve başarı değişim sürecini kolaylaştıracaktır.

Gerçekten karakterli, ahlaklı şekilde işinizi yapmalı sorunları çözme konusunda gerçek bir yurtsever duruşla, insana insan değeri verdiğinizi, toplumun sadece bugününü değil geleceğini de düşündüğünüz sadece benim şehrim benim mahallem değil aynı zamanda tüm ülkeyi hatta tüm dünyayı düşündüğünüzü göstermeniz gerekiyor.

İşte tam burada yıllardır toplumu kutuplaştırmak için konuşan kutuplaştırmadan medet uman insanları değişik sahipler üzerinden Alevi-Sünni, Kürt-Türk karşı karşıya getirerek siyaset yapıldı. Devlet tüm yurttaşlarına eşit gözle bakmak ve eşit hizmet götürmek zorundadır. Bizim bakış açımız da budur. Bu ayrıştırma yetmezmiş gibi ülkede yoksulluğu kalıcı hale getiren bir iktidarla karşı karşıyayız. Bir iktidar düşünün ki 20 milyon insan sosyal yardım vermekle övünüyor. Asıl sorun bu kadar insanın yoksul kalması için izlenen politikalarda aranmalı. Ama burayı konuşmayan, sadece yardımları anlatan bir iktidar var. Onlar bir veriyorsa biz iki üç katı yardım yaparız. Yapmalıyız da. Ama aynı zamanda bu yoksulluğun ortadan kalkması için mücadele vermeliyiz. Önce refahı artırmanın, bu refahı adil biçimde bölüşmenin yollarını bulmak zorundayız.

Bu anlamıyla bizim İzmir’de görevimiz bir anlamıyla genel iktidarı aldığımızda tüm bunları yapabileceğimiz göstermek olacaktır. Bu konuda iddialı olduğumuzun da altını çizmek isterim.

İZMİR’İN TERCİHİ BELLİ

Şunu ifade etmek isterim ki İzmir Türkiye'nin en güçlü belediyelerinden biri. Uzun yıllardır birçok konuda öncülük etti, yol gösterdi. Bundan sonrada aynı özgüvenle yoluna devam edecek. Biz yaptıklarımız abartarak anlatmayı, işin şovunu yapmayı çok sevmeyiz. Uzaktan bakınca bu yüzden fazla bir şey yapılmadı olarak görülebilir. Bu algı doğru değil. İzmirliler yıllardır CHP’yi tercih ediyor. Yine CHP’yi tercih edecek. Bunun en temel nedeni sadece yaşam tarzı değil aynı zamanda aldığı hizmetten aynı zamanda duyduğu memnuniyettir. Geçen 5 yılın sıkıntılı olduğunu kabul ediyoruz. Pandemi, deprem, ekonomik krizin etkileri küçümsenmemeli. Önümüzdeki dönem tüm bu koşullarla birlikte daha iyi bir belediyecilik nasıl yapabiliriz bunun gayreti içinde olacağız. İzmir’le güven ilişkimiz üst boyutta. Çok başarılı bir seçim dönemi ve çok başarılı bir beş yıl geçireceğiz.

KURULTAY YARASI SARILDI

CHP önemli bir değişim yaşandı. Bu değişimin seçim öncesi sıkıntılara yol açmasını son derece doğal buluyorum Eleştiriler de olacak. Bunlar da çok doğal. Ama CHP üyesi olup ta partinin kazanmaması için uğraşanları anlamıyorum ve affetmiyorum. Düşünün AKP uyduruk bir anket üzerinden bir algı çalışması yapıyor. Bazı CHP üyeleri hemen bunun üzerine o koroya katılıyor. Oysa kent gerçekliği ile hiç ilgisi olmayan bir durum. Bu söylemler aslında bize de partiye de çok büyük haksızlık. Ortada sorun varsa bu sorun ifade edilecek ve bu soruna karşı mücadele edilecektir. Bu kadar doğal bir ey olmaz. Ama bunlar seçime 3 hafta kala yapılacak işler değildir. CHP Kurultay'da genel başkanı değiştirmiş bir parti. Yani eleştiri ve değişim kanalları açık. Bundan sonra da böyle olmaya devam edecek. CHP’ye oy kaybettirelim, AKP ya da başka partiler kazansın, diye çalışanlar varsa ki var bunların yaptığı affedilmez.

YURTTAŞ İNİSİYATİF ALDI

Yerel seçim çalışmalarına başladığımızda 14-28 Mayıs’ın olumsuz etkisini çok ağır şekilde hissettik. Sahada “Sandığa gitmeyiz” diyen çok fazla tepkili yurttaşla karşılaştık. Bunu görmek ve anlamak lazım. Halkın siyasetle ilgili değişim talebi olduğunu gördükten sonra partimizin bu değişimden uzak kalması beklenemezdi. Ben de bunun parçası oldum. Halk bize baktığında tam olarak istediğinin olmadığını gördü ve oy vermedi. Çok çalıştık ama başaramadık. Ama olmadı. Çünkü halk bize baktığı zaman tam olarak istediğine sahip olduğumuzu görmedi yani bunu kabul etmemiz gerekiyor. Halk kadroların yenilenmesini istiyor. Demokratik partiler istiyor, kapsayıcılık istiyor daha özgürlükçü bakış açısı istiyor. Biz toplumun talebini anlamış kulak vermiş ve gereğini yerine getirmiş olmak durumundayız.

Halk bu konuda da inisiyatif aldı. Bizi değişime doğru itti. Şu anda da her geçen gün daha fazla kararlılıkla bizimle birlikte olduklarına tanıklık ediyoruz.

Halkın yıllardır gösterdiği kararlılık karşısında bizim de sorumluluklarımızın farkına varmamız gerekiyor. Ülkenin demokratik ortama kavuşması ve sosyal adaletin sağlanması gerekiyor. Toplumda adaletin sağlanması, düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün sağlaması gerekiyor. Hep birlikte bunun için mücadele etmemiz lazım. Sokakta görenler artık büyük bir coşkuyla "Kazacaksın" diyorlar. Ben de “Biz kazanacağız” diyerek karşılık veriyorum. Çünkü hep beraber kazanacağız. Bu benim kişisel davam değil. Kendimi bir yerde ispatlamaya falan çalışıyor da değilim. Sorumluluk alarak önemli bir görevi yükleniyorum. Başarılı olmak zorundayız. Bu en başta ülkemize karşı sorumluluğumuz. Ben bu sürece katkıda bulunmak için buradayım ama tek başıma hiçbir şey yapamayacağımın farkındayım. Kimsenin durup kenardan seyretme lüksü olmadığını düşünüyorum. Beraber yapmamız gerekiyor. Tüm İzmirlileri ülkemize, halkımıza ve insanlığa karşı olan sorumluluğumuzla hep birlikte bu yükü omuzlamaya çağırıyorum.