Aydın’daki devlet yurdunda arıza yapan asansör nedeniyle hayatını kaybeden Zeren Ertaş’ın ölümü öğrenci yurtları gerçeğini gündeme taşıdı. Türkiye’nin dört bir yanından öğrenci yurtlarına ilişkin şikayetler geliyor. Trabzon Doğu Karadeniz KYK Yurdu’nda odaları fare bastığı için öğrenciler geceyi mescitte geçiriyorlar. Diyarbakır Selahattin Eyyubi KYK Yurdu’nda asansörler aylardır bozuk. Rize Ayder KYK Yurdu’nda Zeren’in ölümünün ardından 1 hafta sonra asansör halatı koptu, çok şükür kayıp olmadı. Iğdır Suveren Aybüke Öğretmen KYK Yurdu’nda bir öğrenciyi akrep soktu. Yemeklerde çıkan, böcekler, tırtıllar ise vakayi adiyeden sayılıyor. Bırakın teknolojik imkanları, kütüphaneyi, sabunu olmayan yurtlar var. Peki ne oldu da, bu mesele bu boyutuyla gündemimize girdi?

İKAME MALLAR TEORİSİ

İktisat eğitimine giriş aşamasında ele alınan ilk konulardan biri ikame mallara ilişkindir. Tereyağ ve margarin, kırmızı ve beyaz et, birbirinin ikamesi mallara örnek gösterilebilir. Bu malların fiyat hareketleri de birbiriyle paraleldir. Örneğin, kırmızı et fiyatlarında sert bir artış yaşanırsa, bu gelişme beyaz ete talebi artıracak ve devamında beyaz etin de fiyatı artacaktır. O halde öğrenci yurtlarının ikamesi nedir? Evet, konutlar…

Konut kira fiyatları artarsa, bu durum hayatın olağan akışı gereği, kiralık ev arayan öğrencilerin bir kısmını öğrenci yurtlarına yönlendirecektir. Öyle de oluyor ve özel yurt fiyatları son iki yılda, ikame mallar teorisini tasdik edercesine kiralarla birlikte artıyor. 2022’de de, 2023’te de özel öğrenci yurtları yüzde 100’ün üzerinde zamlanıyor. Böylece 2 yıl öncesinin 4 katına dayanan fiyatlarla karşılaşıyoruz. Sonuç; özel öğrenci yurtları en ücra taşrada dahi dönemlik 40 bin lirayı geçiyor. Büyük kentlerde ise 100 bin lirayı buluyor. Yurdun standartlarına göre bu tutar 400 bin liraya kadar dayanıyor.

ÜNİVERSİTELER 81 İLE DAĞILDI

Gençlik ve Spor Bakanları burnundan kıl aldırmıyor ve hep yurt kapasitesinin nasıl arttığından bahsediyorlar. Fakat sayılar gerçek olsa bile, halk gerçeği sayılarla çelişiyor. 2002/2003 Eğitim Dönemi’nde 68 Devlet, 25 Vakıf olmak üzere toplam 93 üniversite vardı. 2022/2023 Eğitim Dönemi’ne gelindiğinde bu sayı devlet üniversiteleri için 129’a, vakıf üniversiteleri için 79’a çıktı. Hiç üniversitesi olmayan yerlere açılan üniversiteler, taşrada yeni bir barınma sorununu tetikledi. Öğrencilere ev kiralamak istemeyen ya da kiralasa dahi yüksek kira bedeli isteyen bir anlayış Anadolu’da hakim hale geldi. Yeni açılan üniversitelere akın eden öğrenciler, Anadolu kasabalarının müşteri potansiyelini oluşturacaktı. Haliyle üniversiteye alışmış bir kentten farklı olarak bu kentlerde öğrenci yurduna dönük talep çok daha fazlaydı. Bu nedenle, yurt kapasitesinin öğrenci sayısıyla birlikte artması büyük bir anlam ifade etmiyor.. Örneğin Rize’deki Tayyip Erdoğan Üniversitesi’nin 2022’deki yatak kapasitesi 7 bin 86. Ama öğrenci sayısı 17 bin 653. Rize’nin il merkezinin nüfusu 150 bin. Açıkta kalan öğrenci sayısı kent nüfusunun neredeyse yüzde 10’u. Yurtların tamamı dolsa dahi 10 bin öğrenci için barınma krizi yaşanıyor. Bu öğrencilerin bir kısmının zaten Rizeli olduğunu, aileleriyle yaşadığını düşünsek bile, yine de binlerce öğrenci konaklayacak yer arıyor. Bu krizi devlet yurtları aşamıyor. Rizeliler de öğrenciye ev vermek istemiyor. Böylece ya özel yurtların fiyatı artıyor ya da TÜGVA gibi, TÜRGEV gibi iktidara yakın derneklerin veya cemaatlerin yurtları talep görüyor. Bunun onlarca ilde her yıl yaşandığını düşünmek gerekir.

YURT KAPASİTESİ ÖĞRENCİLERLE ARTIYOR

Bu koşullar altında, hem kiraların, hem de özel öğrenci yurtlarının fiyatlarındaki fahiş artış, doğal olarak devlet yurtlarına dönük ilgiyi artırıyor. Fakat bu yeni durumdan üreyen talebi karşılayacak yeni yurt yatırımı var mı? Verilere takla attırarak söylersek, evet yurtların yatak kapasitesi artıyor. Son 20 yıla bakınca, öğrenci sayısındaki artışa paralel biçimde yurt kapasitesinin de artırıldığı görülüyor. Verilere bakalım;

2002 yılında KYK’nin yurt kapasitesi 182 bin yataktan oluşuyordu. Fakat o yıl, açıköğretim hariç, birinci ve ikinci öğretimde okuyan, önlisans, lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin toplam sayısı 1 milyon 223 bin’di. Yani her 100 öğrenciden 15’i devlet yurtlarında konaklama imkanına sahipti. Aradan geçen 20 yılda, yurt kapasitesi 4,5 kat arttı ve KYK’nin yatak sayısı 850 bine yükseldi. Fakat aynı dönemde öğrenci sayısı da arttı. 2002’de 1 milyon 233 bin olan örgün öğretimdeki üniversiteli sayısı 2022’de 4 milyon 24 bine yükseldi. Bu haliyle 2002’de biraz daha iyi durumdayız, zira bugün devlet yurtları her 100 öğrenciden 21’ini misafir edebilecek durumda. Fakat yine de geride kalan 79 öğrenci için yurt yok. Üstelik sadece bu verilere bakarak doğru sonuç çıkarmak da mümkün değil.

YURT SAYISI DEĞİL YATAK SAYISI ARTIYOR

2021 yılından itibaren, pandemi nedeniyle evlerine gönderilen öğrencilerin okullarına geri çağırılması, bu sürecin ciddiyetle planlanmaması, kiralık konut talebinin patlamasına neden oldu. Aynı dönemde faizlerin düşük tutulması, gayrimenkul fiyatlarını şişirdi. Kiralar böylece büyük bir krize dönüştü. Tüm bunlar olurken, üniversite öğrencilerinin barınabilmesi için yeterli yatırım da yapılmadı. Peki artan talebin yarattığı sorun nasıl çözüldü?

Yeni yurt yaparak değil, yurt kapasitesini artırarak… Son 5 yılda yurt sayısında neredeyse artış yok ama yatak kapasitesi artıyor. 2017’deki yurt sayısı 790, 2022’deki yurt sayısı 800. Neredeyse aynı ama yatak kapasitesi artıyor. Yurtlarda 2 kişilik odalara birer ranza atılıyor, böylece kapasite 2 katına çıkarılmış oluyor. Sayılarla da böyle oynanıyor. Boğaziçi Üniversitesi’nde 3 katlı ranzalar bile var. Kapasitenin bu kadar zorlandığı bir ortamda, kalitenin düşmesi kaçınılmaz değil mi? 300 kişiye yemek yapma kabiliyetine sahip bir tesiste 600 kişilik yemek çıkabilir mi? Asansörler bozulmaz mı? Sabun bitmez mi? Hijyen standardı korunabilir mi?

Plansızlığın acısını öğrenciler yaşıyor.