Polisiyenin en hakiki kahramanlarından Kostas Haritos’in yaratıcısı, ödüllü senarist, Theo Angelepoulos’un birader-i can beraberi Petros Markaris 28 Kasım’da Heybeliada’da. Markaris, “Heybeliada Halk Kütüphanesini Koruma Derneği’nin davetiyle, bu cumartesi Halki Palas’ta polisiye okurlarıyla bir araya gelecek. Polisiye tarihçisi Erol Üyepazarcı ve polisiye yazarı Esmahan Aykol’un katılımıyla gerçekleşecek söyleşide, günümüz polisiye romanlarının daha toplumsal bir karakter taşımaya başlamasının sebepleri tartışılacak. Etkinlik Halki Palas’ta 13.30-16.00 saatleri arasında yapılacak.”

Evet, hem yazdıklarıyla, hem de kişiliğiyle pek kıymetlimiz olan Petros Markaris bu cumartesi yuvaya dönmüş olacak. Kendisi 1937 yılında Heybeliada’da doğdu, 1964’te Yunanistan’a yerleşene kadar da orada yaşadı. Çok güzel Türkçe konuştuğuna, “Sonsuzluk ve Bir Gün”ü hayranlarına imzaladığı, hatta elinde bir kitapla sırıtarak bekleyen yazarınıza, “Sevin, senin kitabın burda” diyerek, imzalı bir kitap verdiği günden şahidiz. “Sonsuzluk ve Bir Günlük” onun deyişiyle “aynı kuşağa mensup, aynı siyasi görüşlere ancak tamamiyle farklı karakter yapılarına sahip iki insanın 40 yıllık dostluğunun ve ilişkisinin tasviridir.”

Markaris’in on bir kitaplık, pek çok yabancı dile çevrilmiş Kostas Haritos polisiye dizisi var. Bunlardan “Gece Bülteni” ve “Alan Savunması”ndan TV dizileri yapıldı. Senarist olarak da arkadaşı Angelopoulos’un yönettiği filmlerle hayatımızda önemli bir yere sahip: “Sonsuzluk ve Bir Gün”, “Ulysses’in Bakışı”, “Ağlayan Çayır”, “Leyleğin Geciken Adımı”, “Kythara’ya Yolculuk”. “Bulutları Beklerken”de de, Yeşim Ustaoğlu ile birlikte çalışmıştı.

Cumartesi günkü söyleşiye katılacak olan Erol Üyepazarcı’ya göre Markaris, Avrupa’daki polisiyelerin, artık gündemden düşen ‘toplumsal edebiyatın’ yerini aldığını düşünüyor. “Özellikle siyaset-mafya-ticaret üçgeninin birbirine benzediği Akdeniz ülkelerinde...”

Geldiğinde belki doğduğu evi ziyaret eder, çünkü hâlâ ayakta. Babasının isteğiyle ekonomi okudu ama ekonomist olmadı. Yunanistan’a yerleşip oyun yazdı (“Ali Redjo’nun Öyküsü”), Almanca çeviriler yaptı, senaryo işine girişti. “Bir Cinayetin Anatomisi” adlı polisiye dizinin senaristliğini yaptı. Sonra da ilk polisiye romanı “Gece Bülteni”ni yayımlandı. Böylece biz de polislerin en iyilerinden çalışkan, inatçı, namuslu Kostas Haritos’la tanışmış olduk. Şu kadarını söyleyeyim: Tanırsanız seversiniz. Polis olarak en güçlü yanı da, bir cinayeti aydınlatmaya girişince, çözümlemeden bırakmaması.

Adalı, St. George mezunu Markaris, Kurtuluş’ta da oturmuş. Hatta, yönetmen Hüseyin Karabey’in evinin bir kat altında. Bu tesadüf, Karabey’in çeşitli ülkelerden yönetmenlerle “Unutma Beni İstanbul” diye bir proje başlatmasına yol açtı. Markaris bu projenin onda heyecan, özlem ve sevgi duyguları uyandırdığını söylüyor. Modern İstanbul hakkında ne düşündüğüne gelince, bitmez tükenmez sorunlarıyla Atina’ya benzetiyor. Onun İstanbul’u, Ara Güler’in siyah-beyaz fotoğraflarında kalmış.

Peki, Petros Markaris gibi sol görüşlü bir eylemci nasıl oldu da hiç sempati duymadığı bir kesimden kendine kahraman seçti? ‘Polis’ sözünün Yunanistan’da ‘faşist’ ile eşanlamlı olduğunu söylüyor. Ama önce bu küçük burjuva ailesi, sonra da Kostas, onun kafasına girip yerleşmişler, bir daha da çıkmamışlar. Sonunda kaçınılmaz olanı kabul etmiş, polislerin küçük burjuva olduğunu da. Çözümü, bir suçun gelişimi ile bir aile hikâyesini iç içe geçirmeden, paralel olarak anlatmakta bulmuş. Polisiyenin en sevilen kahramanlarından birini yarattığı için kendisine müteşekkiriz.​