Zenginleşme ile ortaya çıkan yoksulluk

HBO Max’in “The Gilded Age” (Yaldızlı Çağ) isimli yeni, iddialı ve haftalık yayınlanan dizisi on bölümden oluşmakta. Çok büyük başarı yakalayan ve 2015’te final yapan “Downtown Abbey” dizisinin yaratıcısı Julian Fellowes tarafından yazılan bu dönem dizisinin mizanseninden ve seyirciye vadettiklerinden bahsetmeden önce, adını aldığı Yaldızlı Çağ döneminin Amerikan tarihi için ne ifade ettiğinden bahsetmek, diziyi izlemeden önce faydalı olacaktır.

MADDİ ZENGİNLİK

Endüstrileşme karşıtlığı ile tarımcı yapıyı desteklemiş olan Jefferson’ın kafasındaki Amerika ideali, Amerikan İç Savaşı (1861-1865) sonrasında yerle yeksan olmuştu. Yeni dönem, serbest piyasa, bireyselcilik ve elbette teknolojinin gelişmesi sonucunda Amerika’nın sosyopolitik ve ekonomik düzeninde derin ve büyük değişiklikleri beraberinde getirmişti. Ayrıca soyguncu baronların petrol, demiryolu, bankacılık, madencilik, tekstil alanlarındaki endüstriyel liderlikleri ile yükselen büyük ölçek sanayileşmesinin cazibesi, yoksul Avrupalı göçünü de beraberinde getirmişti. Milyonlarca yoksul göçmen ve değişen sanayi ile ülkede ağır bir yoksulluk ve eşitsizlik dönemi başlamış, sendikasızlaştırma, şiddet ve sindirme düzeni bu yeni oluşan zengin elit tabaka ile yerleşmişti. Tüm bu gelişmelerin sosyal ve etik anlamda toplumda yansımaları ile zenginlik göstergeleri ve davranış modelleri de değişmeye başlamıştı. İşte 1870–1920 yılları arasındaki bu döneme Yaldızlı Çağ (The Gilded Age) denilmekte.

DAMARLARDAKİ TİYATRO

Yaldızlı Çağ döneminde geçen dizimiz, aniden fazla zenginleşen baron sınıfı ile soylu Amerikalıların çatışması üzerine inşa edilmiş. Yeni milyoner bir aile olan Russell’ların New York’ta görkemli ve şatafatlı olarak inşa ettirdikleri yeni evlerine taşınmasıyla başlayan hikâyede, yeni zenginler ile nesillerdir zengin ve oralı olan Brook ailesi gibi zarif ailelerin çatışması konu alınmakta. İlk bölümde dönemin şaşalı dünyasını kurmayı iyi başaran dizi harika dekorları, göz kamaştıran kostümleri ile keyifli bir seyirlik sunuyor. Diziden beni caydırabilecek tek sebep bu harikalığın içerisinde sırıtan oyuncu kadrosu olabilir. Oyuncuların hepsi birbirinden yetenekli, lakin damarlarında fazla tiyatro kanı akması sebebiyle, karakterlerindeki yoğun mimik kullanımı ve yüksek tonlamalar kamera oyunculuğu için biraz fazla kaçmakta. Bu da izleyici açısından uzun vadede yorucu olabilir. Ancak gene de biraz daha izlemeye karar verdim. Çünkü Julian Fellowes’in “Downton Abbey” dizisi de ilk başlarda biraz yavaş ilerleyen bir dramaya sahipti ve düzinelerce karaktere hikâyede hızlıca yer verilmiş ve ancak üçüncü bölümden sonra konudan tam olarak ne beklenilmesi gerektiği anlaşılmıştı... Son olarak madem bu dönemin konusu bu dizi vesileyle açıldı sizlere Edward Bellamy’nin 1888 yılında yayınlanan “Geçmişe Bakış: 2000’den 1887’ye” (Looking Backward: 2000-1887) isimli ütopya romanını şiddetle tavsiye ederim. 1887 yılında Bostonlu genç Julian West’i 2000 yılında uyandırarak, emek-sermaye arasındaki çelişkinin nasıl aşılabileceğinin üzerinde durduğu bu romanında yazar, insanlara sosyalist bir toplumda yaşamanın nasıl bir şey olabileceğini de hayal ettirmekte.

zenginlesme-ile-ortaya-cikan-yoksulluk-979682-1.
Pam&Tommy

ÜÇ YENİ DİZİ DAHA

Hulu’nun toplam sekiz bölümden oluşan, ilk üç bölümü birden 2 Şubat’ta yayınlan ve haftalık olarak yayınlanmaya devam edecek olan mini dizisi “Pam & Tommy”nin yaratıcısı Robert Siegel. Kendisini çok başarılı iki film olan “Şampiyon” (The Wrestler) ve “The Founder”ın da yazarı. Pamela Anderson ve Tommy Lee’nin, 95’te birbirlerini sadece 96 saat tanıdıktan sonra evlenmeleriyle başlayan ilişkisini ve seks kaseti skandalının hikâyesini takip eden dizi için tek düşüncem; neden böyle itici ve ilgi çekici olmayan ve otuz dakikalık bir belgesel olabilecek bir konuyu seçtiler bilemiyorum. Seth Rogen’ı görmenin dışında, dizinin hiçbir şeyinden keyif almadım diyebilirim. Amazon Prime’ın “Reacher” isimli, Jack Reacher karakterini baştan yaratan yeni dizisi 4 Şubat’ta tüm sekiz bölümüyle birlikte yayınlandı. Jack Reacher serisinin ilk romanı “Killing Floor”dan uyarlanan dizide yaratılan yeni Reacher, yazar Lee Child’ın yazdığı karakterin hakkını vermiş. Reacher karakterinin gerçek ruhuna uymasının başlıca sebebi aktör Alan Ritchson’ın bu karakter için dört dörtlük bir oyuncu seçimi olması. İzlemesi keyifli olan dizinin senaryosu biz sınırı çoktan aşmışlar için biraz hafif kaçabilir ama keyifli. Apple TV+’ın “Suspicion” (Şüphe) isimli yeni dizisi, adı gibi şüpheyi en büyük malzemesi olarak kullanmakta.

zenginlesme-ile-ortaya-cikan-yoksulluk-979683-1.
Reacher

Bu yeni dizi “False Flag” isimli İsrail dizisinden uyarlanmış. Saldırı faillerinin, yakalanan kişiler mi olduğu yoksa karşıt grup işi mi olduğu durumuna işaret eden, false flag saldırısı tabiri ile konusu kendini anlatıyor zaten. Dizi bana kalırsa haftalık takip edilebilecek türden değil, tek seferde tüm bölümlerin yayınlanması bu yapım için daha doğru olurdu.

zenginlesme-ile-ortaya-cikan-yoksulluk-979684-1.
Suspicion