Her uyanış, bir doğuştur. Her doğuş ise bir canlanma. Tıpkı toprak ananın bereketli doğurganlığı ile doğanın uyanıp yeşile bürünmesi gibi… Doğanın canlanmasıyla coşar, güneşin doğuşunu selamlayan insanlar…

Mayıs huzurdur.

Tıpkı Hıdırellez gibi. Hıdırellez coşkudur, şenliklerle kucaklaşma, çadırlardaki oyundur. Üstünden atlanan baharın ateşidir. Geniş bakır kazanlarda et ve pilav pişirilir. Helvalar yapılır. Gençler tanışır. Hıdırellez mayıstır. Mayıs, “yetiş ya hızır” denilen gündür. Huzur dağıtılan, kırlarda toplanan çiçek, sokaklarda söylene maniler, sevdalıya yazılmış Mayıs şiirleridir.

Mayıs direniştir.

Mayıs işçilerin hak mücadelesi ve direniş ayıdır. Birliğin, dayanışmanın ve her türlü haksızlığa ve sömürülere karşı mücadeledir. Hak için, emeğin hakkı için, can cana olurlar. İri, diri ve bir olurlar. Sınıf olurlar. Çünkü sömüren sınıfa karşı, ezilenlerin ve sömürülenlerin sınıfıdır.

Yani 1 Mayıs’ın doğumudur. Bu doğum 1856’lara kadar dayanır. Önce Avustralya’nın Melbourne şehrindeki inşaat işçileri uyanır ve çalışma saatlerine itiraz ederler.

Chicago’lu işçiler ABD’den ses verir bu uyanışa. 1 Mayıs 1886’da, günde 8 saatlik çalışma için mücadele başlatırlar. İşçiler artık uyanmıştır, ABD’de ve Kanada’da grevler başlar. Grev dalgasına 350 bin işçi katılır.

Mayıs işçilerin belleği, sınıfın hafızasıdır.

Polis ve paralı çeteler işçilere saldırır. Chicago meydanlarında bir işçi ölürken, çok sayıda işçi yaralanır. Dört sendikacı idam edilir, ceza alan bir sendikacı ağzında dinamit patlatarak intihar eder, diğer üç sendikacı da ağır hapis cezası alır.

Chicago, tarihinin en kalabalık cenaze törenine tanıklık eder. 200 bin insanın eşliğinde işçilerin tabutları taşınır. Martin Dubermann’ın Haymarket isimli romanı, cenaze törenindeki bir konuşmayı aktarıyor: “Ey Chicago emekçileri, sizler, en iyi beş adamınızın öldürülmesine göz yumdunuz! Ölülerinizi gömmeyi iyi bildiğinizi gösterdiniz. Onları sadakatle sevdiniz. Bu tabutların başında yemin edin. Boyunduruğunuzu silkinip atın. Özgürlüğünüzü elde edin.”

Mesaj dün olduğu gibi, bugün de nettir; mayıs ayı uyanma, kendine gelme, dirilme, sınıflaşma ve direniş ayıdır. İşçilerin sömürüye karşı haklarını, köleleştirmeye karşı özgürleşmeyi elde etmesiydi.

Mayıs katliamdır.

Mayıs kan ile emek ve mücadele terinin buluştuğu meydandır. 1977 yılında, Türkiye’de 1 Mayıs’ın kana bulanmasıdır. Taksim Meydanı’na toplanan 500 bin işçinin üzerine açılan ateştir. Silahla ve panik sonrası ezilerek 34 işçinin hayatını kaybettiği aydır Mayıs. Devletçe alanların kapatılması ve sokağa çıkma yasağıdır.

Mayıs sömürülere itirazdır.

İşçi ve emekçiler ezilen sınıftır. Üretim ilişkilerindeki sınıfsal konumlarında dolayı sömürülürler. Önce emekleri sömürüldü. Yetmedi demokratik hakları, örgütlenme ve sendikal hakları budandı ya da yasaklandı. Şimdi dilleri, dinleri, doğaları ve cinsiyetleri sömürülüyor. Sömürü çeşitlendi. İşçileri mezheplere, etnik kimliklere böldüler. Sendikalarını bile etnik ve dinsel kimliklere göre kurdurur hale getirdiler. Sınıf bilincini, post modernizim kimlikçilik siyasetiyle bulandırdılar.

İşçileri dinli, dinsiz, laik, muhafazakâr, Türk, Kürt, Alevi, Sünni ve kadın, erkek diye parçaladılar.

İşçilere kullukta eşitlik vaaz edenler, gelir dağılımında asgari ücret, açlık ve yoksulluk sınırına mahkum ettiler. Kar ve daha fazla üretim hırsı ile, iş ve işçi güvenliğinden firar edenler, ortaya çıkan iş “kazalarını” ve işçi ölümlerini (cinayetleri) “fıtrata” saydılar. Soma’da 301 işçinin katliamına cemaatleri ve Diyanet’i seferber ettiler. Diyanet, grevlere karşı, patronlar lehine, işçiler aleyhine hutbeler vermeye başladı.

1 Mayıs haktır.

Mayıs hak arama ayıdır. Açlığa ve yoksulluğa itiraz edenlerin ekmek kavgasıdır. Derdi, emeği ile yaratmak ve yaşamak olan emekçilerin, nedeni kar hırsı olan “işçi ölümlerine” karşı yaşam hakkını savunmasıdır.

1 Mayıs, hak meydanında, emek, barış, demokrasi, eşitlik, özgürlük, adalet ve gericiliğe karşı laik yaşam ve laik düzen için can cana, yan yana ve omuz omuza geliştir.

Kapitalizme ve onun vahşice düzenine karşı direnmektir. Saray rejimine karşı halkın egemenliğini savunmaktır.

1 Mayıs memleketini, derelerini, ormanlarını, bir arada yaşama kültürünü ve Türkiye’nin geleceğini savunanların günüdür.

1 Mayıs, mezhepçi ve tek adam rejimlerine geçit vermeyenlerin ‘Hayır’ın devam ettiğini ve bunun rövanşının 24 Haziran olduğunu söyleyenlerdir. Baskılara itiraz, OHAL ve KHK’siz Türkiye özlemidir.

1 Mayıs, işçilerin, emekçilerin, gençlerin ve toplumun tüm kesimlerinin, emeğini, bedenini, dinini, dilini, yaşamını, doğasını, aklını, yer altı ve yer üstü kaynaklarını çok yönlü sömürenlere karşı, sömürülere itiraz günüdür.

1 Mayıs, Haziran Direnişleri’nin arifesidir. 15-16 Haziran, Gezi, 1 Haziran ve şimdi 24 Haziran arifesindeki uyanıştır. 1 Mayıs, milyonların, AKP’ye “Cumhur”un ve sınıfın kim olduğunu göstereceği, birlik-mücadele ve dayanışma günüdür.

25 Haziran günü, memleket doğanın canlanmasıyla coşacak ve o gün insanlar güneşin doğuşunu selamlayacaklar.