Ankara’da eski polislerin yargılandığı dava henüz açılmadan önce hayatını kaybeden özel harekatçının, “Samsunlu Sait”in ölümü sessiz sedasız kapatıldı.
Ailesi intihar ettiğine inanmadı, o dönemdeki haberlere göre ise “50 yaşındaki Sait Yıldırım Bursa’daki evinde beylik tabancasıyla kendini vurmuştu”.

Ölmeseydi, diğer özel harekât polisleri gibi, Ankara’da devam eden ve “JİTEM davası” diye bilinen faili meçhul cinayetler davasında, Yusuf Ekinci, Behçet Cantürk, Tarık Ümit, Namık Erdoğan, Savaş Buldan, Adnan Yıldırım, Hacı Karay, Medet Serhat, İsmail Karaalioğlu, Faik Candan, Metin Vural cinayetlerinden yargılanacaktı.

Bunu ben söylemiyorum, iddianameyi yazan savcı söylüyor.


ÖLMESE YARGILANACAKTI

Her şey, eski özel harekâtçı yeni “barış sevdalısı” Ayhan Çarkın’ın 2011’de durup dururken konuşmasıyla başladı, malum. Çarkın’ın ifadelerinde, “Samsunlu Sait” dediği Sait Yıldırım’ın da adı geçiyordu.

Sait Yıldırım da diğerleri gibi özel harekât şubesinde polisti. Ayhan Çarkın’ın beyanlarına göre, yukarıda saydığım isimlerin öldürülmesinde o da rol almıştı.
19 Aralık 2013’te iddianame hazırlandı, aralarında Mehmet Ağar, İbrahim Şahin, Korkut Eken’in de olduğu sanıklar hakkında 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “cürüm işlemek için oluşturulan silahlı teşekkülün faaliyeti kapsamında insan öldürmek"” suçundan dava açtı. Sait Yıldırım da iddianamede, “Eylemden dolayı eyleme bizzat katılan, eylemi gerçekleştiren, tam bir eylem birliği ve dayanışma içerisinde birlikte hareket ederek eylemin icrasına katılan” şüphelilerden biriydi.

Ancak kendisi hakkındaki iddianameyi göremedi çünkü Çarkın’ın “itiraflarından” hemen sonra hayatını kaybetti. İddianamenin sonunda, şu not yer aldı: “Eylemlere katıldığı ve sorumlu oldukları değerlendirilen ancak soruşturma sürecinde öldükleri anlaşılan bir kısım şüpheliler (Oğuz Yorulmaz, Abdullah Çatlı, Sait Yıldırım, Sami Gece, Ahmet Sakarya) yönünden kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir…”

Dolayısıyla hakkındaki suçlamalara ne cevap vereceğini, diğer sanıklarla ilgili de ne anlatacağını asla öğrenemedik.

‘TELEFONUM DİNLENİYOR’

Yıldırım ölmeden önce Samsun’a gönderdiği eşine, “Beni aramayın. Telefonlarım dinleniyor. Gerekirse ben sizi ararım” demişti. Daha önce de ailesine, “Yakında beni de götürecekler. Artık ifademi alırlar” dedi.

Eski Özel Harekât Daire Başkanı İbrahim Şahin’in şoförlüğünü de yapmış olan Yıldırım’ın cesedini, 26 Haziran 2011’de oğlu buldu. Polisin ilk incelemesinde, başında tek kurşun deliği, yerde Glock marka tabancası bulundu. Masanın üzerine, 23 Haziran tarihli bir mektup vardı.

Mektupta eşine sesleniyordu: “Yasemin çocuklarıma ve kendine çok iyi bak. Buradaki evi sat ve Samsun’a taşın. Benim kimseye hiçbir şekilde, hiçbir borcum yoktur. Basında çıkan haberlerin de aslı astarı yoktur. Onlar yalan ifadeler. Ben milletimi ve devletimi çok seviyorum. Onlara yanlış yapacak hiçbir şey yapmadım. Benim Ayhan Çarkın’la hiçbir ilişkim yoktur. Tek bir suçum var, o da Ayhan Çarkın’la aynı yerde görev yapmamdır.”

Kuzeni o dönem basına yaptığı açıklamada, “İntihar etmiş olabileceğine kesinlikle inanmıyoruz. Basında çıkan iddialara da inanmıyoruz ve aile olarak bu işin takipçisi olacağız. Adli tıp incelemesi bittikten sonra mahkemeye başvuracağız” dedi. Ağabeyi de aynı şekilde “Kardeşimin Ayhan Çarkın’ın listesinde adı geçtiği için intihar ettiği iddia ediliyor. Biz buna inanmıyoruz. Olayın soruşturulması için başvuruda bulunacağız” açıklamasını yapmıştı.

Ama olay kayıtlara “intihar” olarak geçti. İfadesinde ne söyleyeceğini hiç öğrenemedik…