2014’te medyanın 'en'leri

2014 yılı için medya için –mış gibi yapmanın tamamen son bulduğu yıl oldu. Herkes tarafını seçti, kutuplar keskinleşti. 2013 Haziran’ındaki Gezi Direnişi, zaten bu süreci büyük ölçüde başlatmıştı. 2013 yılı, son sürprizini Aralık ayı sonlarına sakladı ve 17-25 Aralık operasyonlarıyla “tape” gazeteciliğini resmen başlattı. Bir yandan tapelerdeki her şey kesinlikle “haber değeri” taşıyordu. Öte yandan “tapelerin” elde edilme şekli ve böylece servis edilişi, iyi niyetten ziyade “devletin içindeki bir güç savaşını” işaret ediyordu. 2014’te medya, bu savaşın gölgesinde şekillendi. Eski “merkez medya”nın tutunduğu son dal olan “yolsuzluk operasyonları” da seçmen nezdinde sonuç vermeyince, katıksız faşizm dönemlerine özgü bir “boyun eğiş”e başlandı. Bağımsız medyanın pozisyonunda, artan ilgi dışında elbette değişen bir şey yoktu. Peki medyada yılın “en”leri neler oldu? Bu hafta tıpkı geçen yıllarda olduğu gibi, Köşe Vuruşu yazılarını takip ederek medyanın “en” netameli hallerine değinmek isterim. (Tarihler, olayların gerçekleşme değil, köşe yazılarına yansıma tarihleridir)

OCAK

EN DOYURUCU KAHVALTI
>> 17-25 Aralık sarsıntısının ardından Başbakan Erdoğan, yılın ilk haftasında medyanın sınırlarını çizdi. Medyaya verdiği kahvaltıya davetli isimler arasında “biatse biat, itaatse itaat” çizgisi haricinde kimse yoktu. Yılın nasıl geçeceğiyle ilgili en iyi ipucu, bu kahvaltının davetli listesiydi. (8 Ocak)

EN KULLANIŞLI RÖPORTAJ
>> Cemaat’le güç savaşının neticesinde eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı daha cezaevindeyken parladı. Nasıl olduysa, Yeni Şafak yazarı Ali Bayramoğlu, Avcı ile daha cezaevindeyken röportaj yapma şansı yakaladı. Röportajın zamanlaması manidar, Avcı’nın serbest bırakılma prosedürünü bile bekleyemeyecek kadar acildi. (15 Ocak)

ŞUBAT

EN ŞEFFAF SATIŞ
>> 1 Şubat 2014 gününün BirGün manşeti, “Birisi kendine bir kanal kurdu, öbürü bir davanın üstünü örttü. Öte yandan bir ülkenin Başbakanı’nın bir tv kanalının satışını organize ettiği ortaya çıktı.” şeklindeydi. Tüm bunlar, tapelere yayın yasağı gelen bir ülkede oldu. (5 Şubat)

EN 'FATİH'Lİ TELEFON
>> Türkiye şubat ayında “Alo Fatih” diye bir telefon hattı ile tanıştı. Fatih Saraç isimli işadamı, Başbakan’dan gelen talimatları Habertürk Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı’ya iletiyor. Altaylı da gereğini yerine getiriyordu. “Alo Fatih” diye başlayan konuşmalar, Türkçeye yeni bir deyim kazandırdı. Altaylı sonradan verdiği röportajlarda bu konuşmaları yalanlamadı. (12 Şubat)

EN KEMKÜMCÜ GAZETECİLER
>> Gezi sürecine damga vuran “Gezi’ciler Kabataş’ta türbanlı bir kadını taciz etti” iddiasına ilişkin yeni görüntüler çıktı. Görüntülerde herhangi bir taciz vakasına rastlanmadığı gibi, en ufak bir hareketlilik bile yoktu. Gezi zamanı olayı tweet, haber ve röportajlarıyla köpürten gazeteciler, “kem küm, ben beyanı esas alırım” gibi laflar haricinde bir şey diyemediler. (19 Şubat)

MART

EN SULUGÖZ MEDYA PATRONU
>> Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bu kez Milliyet gazetesinin sahibi Erdoğan Demirören’le yaptığı iddia edilen telefon görüşmesi internete düştü. Tapelerde Milliyet ve Vatan gazetesinin patronu Erdoğan Demirören olduğu iddia edilen şahıs, “Nasıl girdim bu işe ya, kim için” sözlerini söyleyerek gözyaşlarına boğuluyor, ne yapsa yaranamamanın üzüntüsünü yaşıyordu. (6 Mart)

EN EMRE AMADE TV KANALI
>> O dönemki Başbakanlık Basın Danışmanı Yalçın Akdoğan ile NTV Genel Yayın Yönetmeni Nermin Yurteri arasında geçtiği iddia edilen tapeler basına yansıdı. Böylece, Gezi Direnişi sırasında halkın kapısında protesto edeceği kadar yanlı yayın yapan NTV’nin yayınlarının bile yeterince yanlı görülmediği ortaya çıktı. Tapelerdeki Yurteri’nin “biraz dengeliymiş gibi görünmenin hükümete de faydalı” olduğunu anlatma çabası dikkate şayandı. (12 Mart)

NİSAN

EN ALGI UZMANI ŞAHIS
>> Bir devlet kuruluşu olan Anadolu Ajansı, yerel seçim gecesi her ne hikmetse, ilk saatlerde AKP’nin açık ara önde olduğu sonucunu çıkartacak sonuçlar aktardı. Sonlara doğru gerçeğe dönmek zorunda kaldıysa da ilk saatlerin algı yönetimi, özellikle sandık başındakiler için önemliydi. (2 Nisan)

'EN DAYANIŞMACI' YAYIN YÖNETMENİ
>> Yılın sonlarına doğru gözaltına alınma tecrübesi de yaşayacak olan Ekrem Dumanlı, Türkiye’nin diğer mağdurlarına ilk kez göz kırptı. Dumanlı bugün “Bu ülkede her dönem birileri ‘ur’a benzetilir, ‘virüs’ muamelesine tabi tutulur, ‘hain’ ilan edilir ve ‘kökünün kazınması gerekir’ diye kara propaganda yapılır. Sağcılar, solcular, Aleviler, Kürtler, gayrimüslimler, dindarlar...” diyordu, ama kendi yönettiği gazetenin eski yayınları hiç öyle demiyordu. (9 Nisan)

EN PERİŞAN KÖŞECİ
>> Perihan Mağden bir dizi röportaj vererek, AKP tarafından nasıl aldatıldıklarını anlattı. Gerçi biz “aldatıldık” dememek için Erdoğan’ın “Mama’s boy” olmasından, “biz değişmedik Erdoğan değişti”ye, “halkımızın güçlüyü sevme” içgüdüsüne kadar bir sürü teori ortaya attı. (16 Nisan)

MAYIS

EN ÜZÜCÜ DENEYİMLER
>> Önce Artı 1 kanalı, sonra da Karşı gazetesinde yaşanan bağımsız medya denemeleri kalıcı olmadı. Olan yine basın emekçilerine oldu ve “hevesli ya da belli niyetlerle öyle görünen iş adamlarının” gazıyla bağımsız medya işine girilemeyeceği bir kez daha anlaşıldı. (7 Mayıs)

EN MAKSATLI LİNÇ DENEMESİ
>>Soma’da madenci yakınları yumruklanır, birbirinden talihsiz yetkili açıklamaları havada uçuşurken, iktidar medyası o zaman Hürriyet yazarı olan Yılmaz Özdil’in bir lafının üzerine çullanarak linç denemesinde bulundu. Bu denemede onları cesaretlendiren Yılmaz Özdil’in geçmiş gaflarıydı ama bu kez Yılmaz Özdil’in laflarının çarpıtıldığı açıktı. (21 Mayıs)

HAZİRAN

EN 'RADİKAL' VEDA
>>5 yıl önce “Radikal Devrim” sloganıyla kan tazeleyen Radikal gazetesi, haziran ayında basılı yayınına son verdi. Radikal’in dijitalden devam etme kararı, bir kapanma kararı olarak algılandı. Birçok gazetecinin bu süreçte işsiz kalması, bu iddiayı destekliyordu. Dijitalden devam kararını farklı sunmak mümkündü ama Doğan Grubu bunu tercih etmedi. (18 Haziran)

EN CACIK ETMEZ İTİRAF
>> İsmet Berkan, meşhur “Kabataş Olayı” ile ilgili ilk kez konuştu. Berkan olay sırasında sıcağı sıcağına tweet atmış, “görüntüler olduğunu, bu görüntüleri izlediğini, manzaranın dayanılır gibi olmadığı”nı iddia etmişti. Berkan T24’ten Hazal Özvariş’a verdiği röportajda o tweetler için, “Kabataş tweetleri benim hıyarlığım, hataydı” dedi. Olaydan 1 yıl sonra, üstelik “iki tweet attım sonuçta” gibi küçümseme cümleleriyle gelen bu itiraf, sinir bozmaktan başka işe yaramadı. (25 Haziran)

TEMMUZ

EN 'TARAFSIZ' YAYIN
>>TRT, Cumhurbaşkanlığı seçim sürecindeki “aşırı adil” yayınlarıyla dikkat çekti. Örneğin; 5-6-7 Temmuz tarihlerinde Başbakan Erdoğan’a toplam 533 dakika ayrılırken, Selahattin Demirtaş’a 45 saniye, Ekmeleddin İhsanoğlu’na da 3 dakika ayrılmıştı. (16 Temmuz)

EN HAVUZ DOLDURUCU YAYIN
>>Yeni Şafak internet sitesinde “Geziciler muslukları açıp İstanbul’un suyunu bitireceklerdi” şeklinde bir haber yaptı ama dalga konusu olunca geri çekti. Musluklar sadece havuzu doldurdu. (23 Temmuz)

AĞUSTOS

EN ALGI YÖNETİCİ YAYINLAR
>>Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde, araştırma şirketlerinin de etkisiyle iktidar medyası ve eski merkez medya kol kola yayın yaptı. Yayınların içeriği Erdoğan’ın büyük bir farkla ilk turda kazanacağı yönündeydi. “Boşuna sandığa gitmeyin” kararına hizmet edecek yayınlar, amacına ulaştı. Erdoğan iddia edildiği gibi büyük bir farkla değil kılpayı kazandı. Bu algı yönetimi hamlesiyle belki de seçimin birinci turda sonuçlanmış olması sağlandı. (6 Ağustos)

EN ETKİSİZ DEĞİŞİKLİK
>>Seçim arefesinde Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Enis Berberoğlu istifa etti. Üzerine çok komplo teorisi yazıldıysa da Hürriyet seçimden sonra Sedat Ergin’i göreve getirerek bir nevi “ayrı tas, aynı hamam” mesajı verdi. (13 Ağustos)

EN POPÜLER İŞE SON VERME
>>Hürriyet gazetesi, star yazarı Yılmaz Özdil’in yazılarını yayınlamayarak işine son verdi. Çok konuşulan bu son vermenin ardından Özdil, beklendiği üzere Sözcü’de işe başladı. Aynı tarihlerde Radikal’deki işine son verilen muhabir Fatih Yağmur ise pek konuşulmadı. (20 Ağustos)

EYLÜL

EN FANTASTİK BASIN TOPLANTISI
>>Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Beylerbeyi Sarayı’nda bazı genel yayın yönetmenleri ve yazarlarla basına kapalı olarak görüştü” Olay tarihe, “ilk basına kapalı basın toplantısı” olarak geçti. (17 Eylül)

EKİM

EN YANDAŞ KAVGA
>>Yiğit Bulut, Abdülkadir Selvi’nin “sızdırma gazeteciliğini” eleştirince bir kavga patlak verdi. Kavgada sarf edilen sözler, bir yandaşlık hiyerarşisinin oluştuğunu gözler önüne
serdi. (8 Ekim)

EN ANLAMLI SESSİZLİKLER
>>ktidar medyası, 17 Aralık sürecinin takipsizliğe uğraması, Çarşı Grubu’nun darbeye teşebbüs etmesi iddiası gibi gelişmelerde, lehine olmasına rağmen, unutturmaya çalışırcasına sessizliğe büründü. Aynı sessizlik 4 Bakan’la ilgili Yüce Divan’a gönderme görüşmeleri için de geçerliydi. (22 Ekim, 24 Aralık)

KASIM

EN ANLAMLI TERFİ
>>Küserek AKP safından ayrılan tüm liberal benzerlerine rağmen, ısrarla iktidarı savunan Etyen Mahçupyan, Başbakan Başdanışmanlığı göreviyle taltif edildi. Mutluluğunu “Benim için reddedilmesi mümkün olmayan, elimden ne gelirse yapabileceğim bir teklif” cümlesiyle açıkladı. Mahçupyan göreve gelir gelmez Cemaat kulislerinden ifşaatlarla ilk görevini yaptı. (29 Ekim-26 Kasım)

EN SARAY MUHAFIZI KÖŞECİ
>>Akif Beki yeni Cumhurbaşkanlığı Sarayı ile özellikle dış basında eleştiri ve dalga konusu oldu. Beki, dış basına “siz kendi Beyaz Sarayı’nıza bakın” diyerek, Beyaz Saray’ın gerçek yüzölçümünü hesaplamaya girişti. (5 Kasım)

EN MUSTARİP KÖŞECİ
>>Haşmet Babaoğlu, “Gezi’nin bu topluma yaptığı büyük kötülük yüzünden” Yırca’daki zeytin ağacı katliamına yeterince karşı çıkamadığını yazdı. Bu yazıdan sonra, “Gezi’ciler Babaoğlu’nun klavyesine mi oturdu?” sorusu akla geldi. (12 Kasım)

EN MÜTEAHHİT GAZETE
>>Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Amerika’yı Türklerin keşfettiğiyle ilgili büyük iddiasının arasına aperatif niyetine sıkıştırdığı “Küba’ya cami yapma” teklifi Sabah gazetesini epey heyecanlandırdı. Gazete ertesi gün Küba Camii buraya yapılacak başlıklı haber yaptı. (19 Kasım)

ARALIK

EN BARAJ SEVER KÖŞECİLER
>>Aslen 12 Eylül darbesinin bir mahsülü olan seçim barajının kaldırılmasının gündeme gelmesiyle, nice darbe karşıtı seçim barajının muhafızı kesildi. Türkiye gazetesinden Melih Altınok “istikrar” bahanesiyle en cevvalleriydi. (3 Aralık)

EN UCUZ İDDİA
>>Ahmet Hakan’a verdiği röportajda Berkin Elvan’ın annesinin yuhalanmasıyla ilgili saçma sapan yorumlar yapan Yavuz Bingöl’e gösterilen tepkiler, iktidar medyası tarafından “linç” diye adlandırıldı. İktidar medyası, taze gerçekleştirdiği Memet Ali Alabora lincini unutmuş gibiydi. (10 Aralık)

EN 'YENİ MAĞDURLAR'
>>Cemaat’e yönelik 14 Aralık Operasyonu denilen bir operasyon başladı ve aralarında Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca ile Zaman Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı’nın da bulunduğu 18 kişi gözaltına alındı. Karaca tutuklanırken Dumanlı serbest bırakıldı.

EN ÜZÜCÜ SONUÇ
>>TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş’in açıklamasına göre;
“2014 yılı gazeteciler için ağır bir baskı yılı oldu. 2014’te 217 gazeteci darp edildi. 2014’te 559 gazeteci, yazar ve medya çalışının işine son verildi. 83 gazeteci istifa etti.”