Bugüne dek BirGün’e haftada bir günlük yazı periyodum dâhilinde 648 yazı yazmışım. (bunu saymazsak) Bu, eklere vesaire yazı günüm harici yazdığım yazılarla birlikte yaklaşık 700 yazılık bir yekûn eder. 2009’da tam da bu aylarda ilk yazımı yolladığımı hatırlıyorum. Demek ki 14 yıldır bu köşedeyim. Bu köşenin adını o zamanki konseptim gereği “Köşe Vuruşu” koymuştum ve öyle de gitti. Çünkü o dönem çok popüler olan köşe yazarlığı olgusu üzerinden taşlama yapmak, mizahla karışık bir medya eleştirisi üslubu geliştirmekti niyetim. Tam da benim yazı yazmaya başladığım dönemde emekleme çağını yaşayan sosyal medyanın, yeni bir medya türünün adını koyacağını o günlerde bilemezdim. Ayrıca medyanın dönüşümüne, kâğıda basılı gazetelerin çoğunun bitişine, el değiştirmesine, hatta merkez medyanın yok oluşuna da bu dönemde beraberce şahit olduk. Bu köşedeki yazılarla edindiğim birikim ve yazma pratiği, beni hatırladıkça kendimi iyi hissedeceğim bir eleştirel basın tarihi kitabı yazmaya bile sevk etti. Burada yazdığım yazılardan aldığım cesaretle, podcast ve videocast gibi yeni medya mecralarında da üretim yapma fırsatı buldum.

***

Yalan değil, kendimi tekrarlamaktan korktuğum için ara ara yazmaktan vazgeçme noktasına geldiğim oldu ve bırakma kararları aldım. Kimseye söylemesem de kendi kendime sınırlar koydum. “200’üncü yazıda bırakıyorum, 300’üncü yazıda bırakıyorum, 400’üncü yazıda bırakıyorum” gibi ara hedeflerim vardı. Vakti geldiğinde tüm bu hedefleri, yazı konseptini yenilemek kaydıyla erteledim. Kendime verdiğim bırakma sözlerini tutmadım ama ilan etmesem de her bırakma vakti geldiğinde köşenin kabuğunu değiştirmeye çalıştım. Birinde köşe yazarı eleştirisiyle sınırlı olmaktan çıktım, bir diğerinde yazıları yorumdan ziyade bilgi ağırlıklı yazmaya evirdim, son 5-6 yıldır da “yeni medya ve sosyal medyada insan davranışları” konusu üzerine birikim ve gözlemlerimi aktarıyorum. Zaman içerisinde tek pişmanlığım, yazıların başlangıçta yüksek olan mizah dozunu azaltmak ve sonunda neredeyse sıfıra indirmek oldu; ama bu biraz da ülke şartlarının mizah yazmayı zorlaştırmasından kaynaklanmış olabilir.

***

Bu kez aldığım karar, hepsinden farklı ve kuşkusuz en zor yazım bu. Çünkü bu bir veda yazısı ve BirGün’e veda ediyorum. Değişimi hep başkalarından bekleyenlerden olmamak, farklı deneylerin ve deneyimlerin içinde yer almak, belki yeni riskler almak ve kendi sınırlarımı zorlayabilmek için bu köşeden müsaadenizi istiyorum.

Bir parçası olduğum ve içinde yer almaktan hep onur duyduğum BirGün ailesine, bugün BirGün’de olsun olmasın tüm BirGün emekçilerine, 14 yıl boyunca yazılarımı yayına hazırlayan gelmiş, geçmiş, mevcut tüm editör, muhabir ve tasarımcı arkadaşlara, 14 yıl önce “bize köşe yazsana” diyerek ilk daveti yapan değerli ağabeyim Selami İnce’ye ve buna vesile olan ömürlük yoldaşım Ateş İlyas Başsoy’a, her zaman yol gösterici olan BirGün bünyesindeki değerli büyüklerim, hocalarım ve arkadaşlarıma çok teşekkür ederim. Sayfada yazım olmayabilir ama sadık bir BirGün takipçisi, okuru ve her okur gibi yer yer eleştiricisi olmaya, yani BirGün’ü desteklemeye devam edeceğim. Bildiklerimle kendim hallederim ama bilmeden haksızlık ettiğim veya kırdığım birileri varsa affola. Her şey için teşekkürler.