Kazandığımız seçimi “tekrar” kazanmak için 23 Haziran’da “tekrar” sandığa gideceğiz! Giriş cümlesi yaşanan hukuksuzluğu ve saçmalığı oldukça net bir şekilde açıklıyor. Bazı tartışmaları artık geride bırakıp, bazılarını ise seçim sonrasına erteleyip, siyasetin ana aktörlerinin verdiği karara uyarak 23 Haziran İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimine seferberlik anlayışı ile hazırlanmak gerek. Fikret Başkaya’nın 8 Mayıs günlü BirGün […]

Kazandığımız seçimi “tekrar” kazanmak için 23 Haziran’da “tekrar” sandığa gideceğiz!

Giriş cümlesi yaşanan hukuksuzluğu ve saçmalığı oldukça net bir şekilde açıklıyor.

Bazı tartışmaları artık geride bırakıp, bazılarını ise seçim sonrasına erteleyip, siyasetin ana aktörlerinin verdiği karara uyarak 23 Haziran İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimine seferberlik anlayışı ile hazırlanmak gerek.

Fikret Başkaya’nın 8 Mayıs günlü BirGün yazısında belirttiği “…Eğer, boykotta anlaşma sağlanamaz ise, muhalefetin ikircikli olmayan bir tarzda seçime ‘asılması’, güçlü bir ‘demokrasi cephesi’ oluşturması gerekiyor… Bu durum politikleşmeyi güçlendirebilir, insanların gerçek birer ‘politik özne’ olmasını sağlayabilir ki, bu çok büyük bir kazanım demektir…” tutumu, mevcut koşullarda üzerinde uzlaşılmış ve en uygun tutum.

Şimdi herkesin “mitilini İstanbul’a atma zamanı!” Fiilen İstanbul’da olamayacak yurttaşların bile mutlaka yapacakları bir şey olacaktır. Aynı tutumun AKP/MHP koalisyonu tarafından da izleneceği çok açık. Üstelik daha saldırgan ve kaba bir şekilde tüm güçleri ile yükleneceklerdir.

Tartışmaları geride bırakalım, erteleyelim dedik ama “neyle karşı karşıya olduğumuzun ve olacağımızın” tespiti bakımından bazı hatırlatmalar önemli.

Bir kere AKP’nin demokratik kural ve geleneklere kaba saldırısı 7 Haziran seçimleri sonrası “istikşafi görüşmeler” sonrası hükümet kurma görevinin muhalefete vermemesi ile başlayıp, demokrasinin en asgari mevziisi olan “sandığa saygıya, sandıktan çıkan sonuca razı olup olmamaya” kadar geriledi. Üstelik bu artık iktidar tarafından “normal” bir şeymiş gibi içselleştirilmiş görünüyor!

Mühürsüz oyların geçerli sayılması, Radyo ve TV’lerin seçim döneminde tarafsız yayın yapma mecburiyetinin kaldırılması, ittifak yasası, HDP’li kadroların ve seçmen tercihinin kriminalleştirilmesi, YSK üyelerinin görev sürelerinin uzatılması, kamu olanaklarının iktidar partisi için seferber edilmesi, seçim kanunu ihlallerinin yargı tarafından görmezden gelinmesi vs. gibi kritik kavşaklarda yeterince güçlü bir tepki ve mevzi inşa edil(e)medi. Yerel seçim sonrası KHK’lıların mazbata iptali ve YSK’nın abuk sabuk gerekçelerle süreci zamana yayması çok güçlü bir sinyaldi.

Erdoğan’ın “Yüksek Seçim Kurulu tam tersi yönde bir karar vermiş olsaydı, daha önce defalarca ilan ettiğimiz gibi biz yine buna uyacaktık” açıklaması çok şeyi anlatıyor. YSK kararına “uymayı” adeta bir lütufmuş gibi gördüğünü, gerektiğinde uymayabileceğini de ortaya koyuyor. Koalisyon ortağı ile birlikte defalarca nasıl karar verilmesi gerektiğine dair açıklamaları da cabası. Zaten daha önce beğenmediği Belediye Başkanlarını kayyım/istifa/görevden almalarla değiştirmişti.

Tüm bunları YSK’nın iptal kararının yeni rejimle uyumlu olduğunu, iktidarın cüret ve müdahale kabiliyetini vurgulamak, 23 Haziran seçimi süreci ve sonrasının doğru bir analizi için yazdım. Çünkü muhalefet tarafında bazıları, iptal kararını sadece YSK ve seçim hukuku eksenli değerlendiriyor. Bu bakış 23 Haziran seçiminin de heba edilmesi riskini içerir.

Seçimin kazanılması için bir seferberlik ruhuyla çalışmak kadar önemli olan bir diğer husus; sonuçlarının gasp edilmesine engel olmaya dair bir perspektif oluşturmak. Kastım sandık hileleri değil. CHP İstanbul örgütleri bu konuda yeterince deneyimli. Tek zarf ve pusulanın söz konusu olduğu, basitleştirilmiş bir sayım ve süreci izleyecek daha fazla göz olacaktır üstelik.

Sonuçların 31 Mart’taki gibi tanınmamasına hukuk dışı iptali ihtimaline dair bir perspektif kastım.

Benim ilk önerim tüm muhalefet unsurlarının seçmeni ikna etmek kadar, sandık sonuçlarının tanınmamasının risk ve anlamını da anlatmaya çalışmaları.

Sonuca saygı duyulmasının halk tarafından içselleştirilmesi çok önemli olacaktır. Hatta asıl buna odaklanılması gerekli.