Ülke olarak demokrasinin erdemine inananlarla, inanmayanların iki cepheye bölündüğü bir süreci yaşıyoruz. Demokrasinin evrensel değer ve ilkeleriyle birlikte, erdemliğini savunanlarla, bunları ayaklar altına alanlar karşı karşıya. 31 Mart seçimleri karşısındaki hazmetme kapasitesinin sıfırlandığı durumlarda, “geçersiz oyları sayalım”, “tüm oyları sayılım” denilirken, şimdi de “seçim yenilensin” söylemi, demokrasinin hazmedilmediğinin ayan beyan göstergesidir. Oysa sandık demokrasidir. Muhalefet […]

Ülke olarak demokrasinin erdemine inananlarla, inanmayanların iki cepheye bölündüğü bir süreci yaşıyoruz. Demokrasinin evrensel değer ve ilkeleriyle birlikte, erdemliğini savunanlarla, bunları ayaklar altına alanlar karşı karşıya. 31 Mart seçimleri karşısındaki hazmetme kapasitesinin sıfırlandığı durumlarda, “geçersiz oyları sayalım”, “tüm oyları sayılım” denilirken, şimdi de “seçim yenilensin” söylemi, demokrasinin hazmedilmediğinin ayan beyan göstergesidir.

Oysa sandık demokrasidir. Muhalefet hakkı da demokrasidir. Oy demokrasidir. Seçme ve seçilme hakkı demokrasidir. Fikrin ve düşüncenin ifadesi de evrensel bir hak olarak demokrasinin erdemliğidir.

Hak temelli mücadele ve direnme hakkı da demokrasinin olmazsa olmaz parçasıdır. Halkın hakikatleri öğrenme ve bilme hakkı ile birlikte basın özgürlüğü de demokrasinin ilkesidir. Güçler ayrılığı ve bağımsızlığı olmazsa, zaten demokrasi olmaz. Bu değerleri ve ilkeleri korumak ve saygı duymak ise erdemliktir. Tüm dünyada bu böyledir. Ama demokrasi ve laiklik ile barışık olmayan siyasal İslamcılık, AKP ve yandaşlarına göre sandığa yansıyan halk iradesi ‘darbecidir.’ Gezi Direnişi bir ‘darbe girişimidir.’

Tüm bu demokrasi dışı söylemlerin nedeni bellidir; 31 Mart iki önemli ve güçlü mesaj vermiştir: Yetkilerin merkezi ve yerel ölçekte, tek elde toplanmasını kabul etmiyor ve demokrasi istiyor. Siyasal İslamcılığa ve dinselleşmeye karşı laiklik talep ediyor. Bu seçimin daha farklı mesajları da vardır; Yüzde 5’lik muhalif medya, yüzde 95’lik yandaş medya karşısında kazanmıştır. Daha da önemlisi muhalefet, Türkiye nüfusunun yüzde 50’sinden fazlasının yaşadığı, milli gelirin yüzde 65’nin üretildiği yerlerde AKP’nin siyasal hegemonyası geriletilmiş ve iktidarın hükmetme alanı daraltılmıştır. Ve yine önemli ve göz önünde bulundurulması gereken bir husus da, halk yerellerde huzurlu yaşam ve toplumsal kutuplaştırmaya hizmet eden ayrımcı ve nefret dilene oy vermemiştir. İşte bu yüzden, eskiden üç saatte seçim sonuçları açıklayan YSK, on gündür sonuç açıklayamıyor. AKP iktidarının her itirazını yüzde 99 kabul eden YSK, HDP’nin itirazlarını reddediyor. CHP’nin itirazlarının bir kısmını kabul ediyor ama çoğunlukla reddediyor.

Seçim bitti. Halk kararını verdi. Buna rağmen ortamı geren, manipülasyona başvuran, kaybetmeyi kabul etmeme ısrarını inadına sürdürmenin, gerekçeleri giderek manidar olmaya başlamıştır. Hukuk dışılığın, kabalığın, nefret söyleminin, linç girişimlerinin, halkın iradesine saygısızlığın, sandıkta bile kaybetmeyi hazmedememenin en çirkin haliyle dışı vurumu oldukça manidardır.

Ülkeye ve halkın geleceğine yazık ediliyor. Elbette herkes kendine yakışanı yapıyor. TV şovmenleri/tetikçileri, 4 milyon oy almış insana “oğlum Ekrem” diyecek kadar rezilliğe, bir diğeri iktidar yalakalığı için yalan, iftira haberleri, kumpas programları kendilerine yakışanı yapıyor.
İslamcı vakıflar, yandaş medya kaygılı. Çünkü onlar da belediyelerden aldıkları yüzlerce milyonluk rantın derdindeler. Ama nafile. Türkiye’nin toplumsal vicdani siyaset üstü bir duyarlılık göstererek, siyasal rezilliklere karşı, belediye bütçesini yerel hizmetler yerine, rant paylaşımına ve siyasal İslamcılığa aktarılmasına, sandıkta hayır demiştir. ‘Her şerden bir hayır vardır’ misali halk, muhalefetin adaylarına oy vermesine neden olmuştur.

Halkın muhasebe kapasitesi ‘yenilen pehlivan güreşe doymaz’ dolduğunu görüyor. Kimse sandıkta ‘günah keçisi’ aramasın. Sandıktaki halkın demokratik sözüydü. Halk seçeneksiz olmadığı mesajı vermiştir. Dönemsel ihtiyaca uygun pragmatist tavrını belirlemiştir. Bu açıdan oyların sağcı ve solcu olmasından daha çok, halk seçenek yaratma gücüne sahip olduğuna, demokrasi, laiklik, huzur ve ekmek derdinin önemine işaret eden bir özelliği var.