ABD Temsilciler Meclisi’nin Türkiye’ye ekonomik yaptırımlar uygulanması, Türkiye’nin çıkmaması için uzun yıllar çaba sarf ettiği Ermeni tasarısını kabul etmesi ve Trump’ın yazmış olduğu çok sert mektubunun kamuoyu ile paylaşılmasından sonra iyice gerilmiş olan Türkiye-ABD ilişkileri nedeniyle gözler Çarşamba günü yapılan Erdoğan-Trump görüşmesine çevrilmişti.


Görüşme sonrası yapılan basın toplantısında söylenenlere bakınca anlıyoruz ki Erdoğan Washington’a giderek durumun iyileşmesi konusunda bir mesafe kat edememiştir.

Başkan Trump, basın toplantısında yazılı metinden okuduğu konuşmasında, Türkiye ile sorun olan konularda bir mesafe kat edilmediğini, zaman içerisinde Türkiye’nin atacağı adımlara göre değerlendirme yapacaklarını ima eden ifadeler kullandı. Bunu yaparken Türkiye’nin ne kadar önemli bir ülke olduğunu da vurgulamaktan geri kalmadı.

Her ne kadar Türkiye ile ticaret hacmini 100 milyar dolara çıkarmak istediklerini vurgulamış olsa da mevcut durumda 25 milyar dolar seviyesinde olan hacmin nasıl 100 milyar dolara çıkarılacağını pek anlayamadık. Sanırım ağırlıklı olarak Türkiye’nin ABD’den silah alımları yoluyla hacmin bir miktar artması mümkün olacak.

Sorunlu konular itibariyle baktığımızda:

1. S-400 konusunun çözülmediği, ABD’nin bu konudaki pozisyonunu koruduğu ve Türkiye’den bu konuda beklentilerinin olduğunu açık bir biçimde ifade etmiştir. Erdoğan bu konuya hiç girmeden Patriot sistemlerini de alabileceklerini söyledi. Anlaşılan o ki Türkiye S-400 konusunda ABD’nin beklentilerini karşılayacak bir yol izleyecek. Yani? S-400’ler depolarda saklanacak.

2. Temsilciler meclisinden geçmiş olan yaptırımlar konusunda herhangi bir şey söylenmedi. Bu konu önümüzde durmaya devam edecektir. Belki temsilciler meclisinde kabul edilen yaptırımlar listesinde yer alan Erdoğan ve ailesinin mal varlıklarının araştırılması konusu gündemden kalkabilir. Bu da Erdoğan açısından önemli bir kazançtır. Türkiye’nin başta S-400 olmak üzere atacağı adımlar bu sürecin belirleyicisi olacak.

3. Mektup konusu da Erdoğan tarafından hafifçe geçiştirildi. Erdoğan mektubu “takdim” ettiğini söyledi ama mektubun içeriğine ilişkin eleştirel bir açıklamada bulunmadı.

4. ABD’nin yeniden döndüğü Suriye’den ayrılmaya niyetlerinin olmadığını da anladık.

Basın toplantısının en ilginç anlarından birisi, Trump’ın Erdoğan’a dönerek bir sonraki soruyu soracak gazeteciyi seçmesini söylerken “dostane(friendly) gazeteci” seçmesi yönündeki ifadesi oldu. Erdoğan’ın “seçtiği” dostane gazeteci” “Hilal Hanım”ın Trump’a yönelttiği “Mazlum Kobani” sorusuna ilişkin verdiği yanıt ve sonrasında bu soruyu soran hakkında yaptığı yorum üzerinde konuşulmaya değer. Trump soruyu hiç geçiştirmeden net bir şekilde “onunla yakın çalışıyoruz” diye yanıtladı ve Erdoğan’ı işaret ederek ekledi “cumhurbaşkanı ile de yakın çalışıyoruz.” Verilen yanıttan anlaşıldığı gibi bu konuda ABD tarafının Türkiye’nin beklentilerini karşılamaya yönelik bir niyeti yoktur. Üstelik Erdoğan bu yanıttan sonra ABD’nin söz konusu kişi ile “yakın çalışmaları” konusunda eleştirel bir yorumda da bulunmadı.

Ben basın toplantısını İngilizce olarak canlı izledim. Soruyu soran “Hilal Hanım”ın kim olduğunu bilmiyordum. Ama daha sonra sosyal medyada yazılanlardan bunun Hilal Kaplan olduğunu anladım. Trump’ın “gazeteci olduğunuza emin misiniz” yorumu her şeyi net biçimde ortaya koyuyordu aslında.

Sonuç olarak, Erdoğan’ın ABD’ye gitmesi ve Trump ile görüşmesi yeni bir sonuç üretmemiştir. ABD pozisyonu sürdürmeye devam etmektedir ve Türkiye’nin taviz anlamına gelecek adımlar atmasını beklemeye devam etmektedir. Ama buna rağmen siz dün ve bugün gazetelerde “mektubu iade ettiğimizi” okuyacaksınız.

cukurda-defineci-avi-540867-1.