Gençler de şaşırmıştır, Ak Partilileri mi rol modeli sayacaklar, AKP’lileri mi?! Çünkü bu parti içinde muarızlarını AKP’li olarak suçlayanların kavgası ayyuka çıktı.

Bir önceki kuşağa kahraman olarak dayatılanlar, şimdiki kuşağın anti-kahramanları oldular. Anti-kahraman gaddarlık, acımasızlık, alaycılık, bencillik, bağnazlık ve toplumun güzel değerlerini küçümseme gibi kötü karakterlerin niteliklerini taşıyor çünkü.

Z kuşağı akıllı telefonları ellerinde Zombi, Walking Dead gibi şeyleri seyretmeyi pek sever. Bunlardaki en sık replik “Run Run Run”, yani “Kaç Kaç Kaç” şeklindedir. Ne yapsın, onlar da böylelerini görünce akıllarına gelen ilk şey uzaklaşmak!

Korkularından değil, önce kendilerini güvenceye almak için onların temsil ettiği her şeyden uzak duruyorlar. Onlar ne yaparsa tersini yapıyorlar.

Hani Şanlıurfa AKP Gençlik Kolları Başkanı Mehmet Salih Saraç’ın girdiği jakuzide keyif yaparken, “Ulan fakirler, oğlum beni rahatsız etmeyin. Tamam mı? Biraz keyif edeceğim de” dediği bir videosu yayınlanmıştı ya, işte Z kuşağı bunu bir ‘Kamu Spotu’ gibi seyrediyor ve hemen uzaklaşıyor.

Ama onlardan uzak dururken karşılarına yeni tipler çıkıyor. Yeni Şafak yazarı “Başörtüsü açma trendi” başladığını söylemiş ve eklemişti: “Başörtüsü yasağını kaldırdık ama şimdi başörtüsünü atmaya başladık!” Demek ki başörtülü gençler de uzaklaşıyor.

Anlaşılan o ki yalılarda yaşayan troller, trolliçeler, “Ulan fakirler” diyen sefa düşkünleri artık Z kuşağı için sadece birer kötü örnek. Sadece baş açmakla kalmayıp bir de deist oluyorlar.

Hakikaten bir kamu spotu gibi çocuklara kötü örnek nasılmış gösteriyorlar. Ama onların zihinsel ve bedensel sağlığını bir türlü bozamamışlar ki, çocuklar uzaklaşıyor. Anlaşılan o ki tecavüzcüye ve kadın katiline iyi hal indirimi kötü örnek olmuş. Yetmemiş, doğayı katleden bacaya filtre takmayan da kötü örnek olmuş. Tabii ki kovid maskelerinin satışını önce yasaklayıp o maskeyi yardım adı altında satanlar da kötü örnek olmuş. Yani konu sadece başörtüsü değil! Bu arada zoraki kayıt yaptırılan imam hatipten kaçış devam ederken, 65 bin kişilik Çamlıca camisinde sadece 34 kişinin cuma namazı kılması haberini duymuşsunuzdur.

Ve yine anlaşılan o ki “Ne var yani mücahit olmak müteahhit olmaya engel mi? Müteahhit de olalım yalıda da yaşayalım” deyip gerçeklik algısını yitirmişler ve yoksulluğu da “yok hükmünde” sayıyorlar. Z kuşağının belki onlardan öğrendiği tek şey “yok hükmünde” saymaktır. Akepeliler ise hâlâ her gün her meselede “yok hükmünde sayıyoruz” diye konuşuyor. Akdeniz’de olup bitenler de yok hükmünde değil miydi?

Ama mesela Gökay Başçan’ın BirGün’deki haberini okumuşsunuzdur: Bütün kıyılar tek bir şirketin. Edirne’den Muğla’ya oradan Antalya’ya tüm sahil bandı, MUÇEV’e verilmeye devam ediliyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın birçok sahili ihalesiz olarak MUÇEV adlı şirkete kiraladığı ortaya çıktı. MUÇEV’in yönetim kadrosunda Cumhurbaşkanı danışmanından, Bakanlık yöneticilerine, kaymakamdan eski valiye kadar bütün ‘aile’ var.

‘Mavi Vatan’ bile onlar için aslında muhafazakâr konseptli otellerin kumsalından denize girmek, oteller yetmeyince yenileri için ormanları zeytinlikleri yakıp yeni kupon araziler yaratmaktır.

Doğru bir şeyi yalanlamak, kendi yalanını doğrulamaktır. Liranın değeri düşer ekonomi güçlenir. İstihdam azaldıkça işsizlik de azalır. Türkiye özgürlükler ülkesidir. Küresel liderdir. Peki Biden’ın sekiz ay önceki sözünü önce duymazdan gelip şimdi narayı basmak, aslında ABD’ye de değil Trump’ın rakibine kostaklanmak değil midir? Hayır anti emperyalizmmiş! Bitmedi. Pandemide ikinci dalga gelirse sebebi yine ‘halk’ olmayacak mı? “Halk plaja akın etti vatandaş denize giremiyor” kalıbını güncelleyecekler: Halk plajlara akın etti vatandaş korona oldu!

İşte böyle Z kuşağı ha bire Ak Partililerin ve AKP’lilerin hazırladığı kamu spotlarını seyrediyor ve tepkisi de aşikâr: Run, Run, Run!

Gülen’leri ve Gül’leri çoktan solmuştu, ne yapsın AK Partililer ve hatta AKP’liler şimdi bir türlü gülemiyorlar. Böylece onlar gülünün solduğu akşamı beklerken, Z kuşağı gülünün tomurcuklanacağı sabahı bekliyor.

Ekmek, gül ve hürriyet günlerini. Ne demişti Nazım Hikmet?

“Beklenen günler, güzel günlerimiz ellerinizdedir, / haklı günler, büyük günler, / gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan,/ ekmek, gül ve hürriyet günleri.”