Diyelim ki sırt çantaları hakkında sohbet ediyoruz. Sonra Facebook’a Instagram’a giriyoruz. A o da ne? Size sırt çantaları reklamları görünmeye başlamasın mı!

Akıllı telefonlar çıktığından beri tuvalete iki kişi gidiyoruz!

Bu hafta yazıma bir serzenişle başlamak istiyorum. Beni çok daraltan ve canımı sıkan birer sorun olduğunu düşündüğüm bir konuyla başlayacağım. Özel bir mesele ve özel bir kuruluş yok hedefimde. Sadece bir şeylerin daha doğru gitmesini ve bir an önce bu sorunun çözülmesini istiyorum. Eminim okuduğunuzda sizin de başınızdan böyle kötü bir deneyim geçmiş olanlar çıkacaktır. Sonra ana konumuza geçeceğiz.

Son dönemde hiç telefon bankacılığı hizmetini kullandınız mı? Ben kullanmak zorunda kaldım. Gerçekten işiniz düşmesin, büyük bir kâbus. Akıllı asistan görünümünde ama değil. Bazı şeyler tam hazır olmadan hayatımıza girmemeli. Sadece bir banka özelinde söylemiyorum. Yaşadığım deneyimden sonra birkaç banka ile deneme görüşmeleri yaptım. Hiçbirisi bir diğerinden iyi değil. Kısmi yapay zekâya sahip bu sistemler inanın en ufak zekâ belirtisine sahip değil. Banka yöneticilerinden bu yazıyı okuyan varsa lütfen kendi bankalarını arayarak yepyeni sistemlerinde yol almayı denesinler. Dijital banka oluyoruz diye büyük kazık yemişsiniz. Hiç kusura bakmayın. Robotla büyük bir cebelleşme yaşadıktan sonra insan kardeşimize ulaşabiliyorsunuz. O arada da etrafınızda bulunan insanlar size garip garip bakıyorlar. Niye mi? Sebebi çok basit, karşınızda sizden kısa kelimeler ile ne yapmak istediğinizi tarif edin diyen bir robot var. Sonra sen bir şey söylüyorsun o, “Bunu mu demek istediniz? Şunu mu demek istediniz?” gibi sorularla size evet-hayır oynatıyor. Etrafta olanlar bu olup bitene şahit oluyor. Garip garip size bakıyorlar. Bu en az beş dakika sürüyor. Sonunda ‘sizi müşteri temsilcimize aktarıyorum’ diyen o mucizevi cümleyi duyuyorsunuz. O hep şikâyet ettiğimiz müşteri temsilcisi artık sanırsınız bir CEO! Ona ulaşmak, derdinizi anlatmak mucizevi bir olay artık. Neyse lafı uzatmayayım olmamış, henüz hazır değil. Lütfen bu sistemi devre dışı yapın. Hazır olunca tekrar hizmete alabilirsiniz. Dijital bankacılık adına zaten çok güzel şeyler yapıyorsunuz.

Yapay zekâ konusunda farklı konuları da konuşmak lazım. Malum artık onlarla bir birimize iyice yaklaşmaya başladık. 2016’da Elon Musk hepimiz yapay zekâlı olacağız gibi bir şeyi söylemişti. Bu konu biraz sakat bir konu. Herkesin yapaylaşması ne kadar normal? Yapay zekâ gerçekten kontrol altında tutulmak zorunda olunan bir karanlık bölge. Kullanımı, denetimi, kimin kullanacağı konuları çok ciddi çok uluslu devlet kontrolü gereken bir alan. Bilimkurgu filmlerinden aşina olduğumuz her şey hatta fazlası gerçek olacak. Yapay zekâlı ordular denenmeye başlandı. Çağımızın savaşları neredeyse tamamen dijital olacak. Tek gerçek gerçek insanların bu işten zarar göreceği, öleceği, ölmekten beter olacakları. Bu gücün kimlerin elinde olabileceği kesinlikle çok ciddi çalışmalarla sınırlanmalı.

Bankalardan buralara nasıl geldik demeyin. Bu konuların hepsi birbiriyle ilintili. Hayatımızın pek çok alanında hatta tam orta yerinde yapay zekâ ile yaşamaya başladık bile. Kendi ve çok yakınımdaki arkadaşlarımın başına gelen olaylardan biraz bahsedelim.

En basit noktadan girelim. Bir telefon aldık. Evimize geldik, kutusundan çıkarttık. İlk kurulum aşamasına geldik. İşte yapay zekâ ile tanışma noktamız burada. Yasal izinler vermeye ve şartları kabul etmeye başladık. Malum etmezsek telefonu kullanamıyoruz zaten. Verdiğimiz izinlerin en başında telefonun mikrofonunu, kamerasını kullanabilme yetkisi veriyoruz. Her ne kadar özel hayat asla dışarıda dense de evin içerisine, yatak odasına, tuvaletine artık tek başımıza girmiyoruz demek oluyor bu. Bizi usul usul dinleyen biri var artık. Çok can sıkıcı ve ürkütücü değil mi? Ürkün zaten!

Denemesi bedava bölümümüze başlayabiliriz.

Telefona bu yetkilileri verdik. Sıra geldi uygulamalara! Zuckerberg (Facebook kurucusu, sahibi) bu konuda en meraklı arkadaşımız diyebilirim. Onun uygulamalarının yanında bir şey konuşmaya görün!!!

Diyelim ki sırt çantaları hakkında bir sohbet yapıyoruz (deneyin) sonra Facebook’a Instagram’a giriyoruz. A, ne büyük tesadüf ki size sırt çantaları reklamları görünmeye başlamasın mı! İnanılmaz deği mi? Rahatlıkla inanabilirsiniz, sizi dinleyen yabancı hemen mevzunuza ortak oluyor. Sizi hayalini kurduğunuz, çok beğendiğiniz şeyle tanıştırma görevini üstleniyor. Hatta neredeyse tarif ettiğiniz model ve renk karşınızda. Kimse kusura bakmasın ama yeni dünyanın dini imanı para olmuş durumda. Tatil sohbeti yapın, gammaz hemen bunu yapay zekâya söylüyor, yapay zekâ sizin profilinizi saniyesinde analiz ederek ittireceği tatil planlarını gözünüze sokuveriyor.

Bu arada şunu da unutmamak gerek özellikle Facebook, NSA ile bolca iş birliği yapan bir Amerikan şirketi. Yani sizinle ilgili tüm bilgileri istenmesi halinde döküm şeklinde NSA’e teslim ediyor. NSA 1952’de kurulan Amerikan Ulusal Güvenlik Dairesi. Yani telefonu kullanmaya başladığımız anda soyut bir iz bırakmaya başlıyoruz. Bizim gibi normal insanlar için sorun sadece reklam satış şarklıları arasında kalmamız. Onun dışında başımıza bir şey gelmez. Unutmayın o telefon açılırken ‘evet’ diyoruz ya işte o sırada şikâyetçi olamaz hale geliyoruz aslında.

Tamam, başımız belaya girmez ama izlesinler ya ne olacak da dememek lazım. Teknoloji bu alanda gelişirken dünya üzerinde her türlü bilgi toplanmaya devam ediyor. Bilgi ham haliyle belki biri işe yaramaz ama işlendiğinde çok güçlü bir hal alıyor. Demem o ki işte bu bilgileri toplayanlar, işleyenler çok uluslu bir kurul tarafından yetkilendirilmeli ve her adımları hakkında hesap verebilmeliler. Yoksa güçler dengesi zaten perişan durumda olan bu dünyamızda birkaç kişinin parmağında oynatacağı minik figüranlara dönüşebiliriz. Düşünsenize Hitler gibi bir manyağın elinde böyle bir güç geçse neler yapabilir. Böyle bir manyağın dünyaya bir daha gelmeyeceği ne malum? Kim bunun garantisini verebilir? Kimse! Herkese iyi bayramlar.

***

Teknoloji kabuk değiştiriyor

akilli-telefonlar-ciktigindan-beri-tuvalete-iki-kisi-gidiyoruz-344595-1.

Endüstriyel tasarım, çoğumuzun kulağına bir üniversite bölümü gibi gelebilir. Ama aslında etrafımızdaki her şeyin şeklini ona borçluyuz. Teknolojinin pratik olandan şık olana geçişi, potasiyelini sürekli olarak geliştirmesiyle bu durum 80’lerden bugüne devam ediyor. Her şey küçülüyor, inceliyor ve şekil değiştiriyor. Sadece 1 yıl önce piyasaya sürülen ürünleri bugün yeni versiyonlarıyla karşılaştırınca bile aradaki farkı anlamamız mümkün. Peki tüm bu değişikliklerin arkasında ne var? Neden bir anda telefon ekranlarının çerçeveleri yok oldu?

İşte tam bu noktada endüstriyel tasarımla mühendisliğin işbirliği karşımıza çıkıyor. Giderek daha işlevsel hale gelen cihazlar öncelikle yeni özelliklerine uygun şekiller alıyor. Buna kamera çıkıntıları, parmak izi okuyucular gibi birçok şeyi örnek göstermek mümkün. Cihazları daha kullanışlı hale getiren bu teknolojiler zaman içerisinde cihazlara daha da entegre olarak onların bir parçası haline geliyor.

İlk kameralı telefonları düşünün. Kızaklı kamera kapakları, telefonlara harici olarak takılabilen kameralar, büyük kamera çıkıntıları… Hatta sadece daha güçlü kameralar için daha büyük üretilen telefonlar. Bugüne baktığımızda ise akıllı telefonlara entegre olan bu teknolojiler çok daha az yer kaplayarak cihazların üzerinde çok daha estetik olarak yer alıyor. İşte bu, endüstriyel tasarımın eseri.

Peki bu neyi değiştiriyor? Kısaca ürünleri sadece pratik yönleriyle değil estetik yönleriyle de değerlendirmemizi sağlıyor. Tasarım öyle bir noktaya geldi ki ürünlerin artık kendi karakterleri var. Ve markalar bu karakterleri farklı tüketici kitlelere ulaşabilmek için kullanıyor. Kapağı değişen renkli ve ucuz fiyatlı akıllı telefonlar gençlere, tek parça metal kasalı cihazlar yetişkinlere yönelik olarak pazarlanıyor.

2017 yılını ele alalım? Akıllı telefonlarda en çok gördüğümüz trend ne oldu? Çift kamera ve yok denecek kadar ince çerçeveli ekranlar. İlk örnekleri Samsung Galaxy S8 ve LG G6 olan bu trende bu hafta LG V30 da katıldı. 12 Eylül’de ise iPhone 8 serisinin katılması bekleniyor. Fakat bunlar dışında da birçok akıllı telefon üretici bu trendi benimsedi. Hatta Uzak Doğu merkezli küçük ölçekli markalar ön yüzün neredeyse tamamı ekran olan ucuz cihazlarla karşımıza çıktı.

Tüm bu teknolojiler endüstriyel tasarımın teknolojiyi doğru noktaya taşıyarak şık bir restoranda karşılaşacağınız bir tabak gibi servis etmesiyle mümkün oldu. Konu sadece akıllı telefonlar da değil. Televizyonlar, buz dolapları, akıllı ev aletleri hatta akıllı ampuller. İşte tüm bunlar, doğru tasarımın doğru mühendislikle birleşmesiyle karşımıza çıktı.

Markaların birbirlerini bu kadar sıkı sıkıya takip etmesini sağlayan bu durum, teknoloji konusunda yeni bir çağı da hiç çaktırmadan başlatıyor. Geçtiğimiz 10 yıl düzenli olarak kullandığımız neredeyse her teknolojik alet artık şekil değiştiriyor. Bir başka deyişle teknoloji kabuk değiştiriyor ve hayatlarımıza adapte oluyor. Bizlere ise onu doğru kullanmak düşüyor.

***

Samsung, Apple ile rekabeti artırıyor

akilli-telefonlar-ciktigindan-beri-tuvalete-iki-kisi-gidiyoruz-344596-1.

Giyilebilir teknoloji konusunda her zaman iddialı olsa da aradığı pazar payını bulamayan Samsung, bu konuda yeniden Apple’a rakip oluyor. Fitness takibi yapabilen Samsung Gear Fit 2 Pro, ayrıca Garmin ve Fitbit gibi bu konuda önemli markalara da rakip oluyor. Ayrıca cihazın takip edebildiği sporlar arasında yüzme de yer alıyor. Bu da Apple Watch ile olan rekabeti artırıyor. Günlük kullanıma daha uygun olan Gear Sport ise bu özellikleri daha şık bir gövdede kullanıcılara sunuyor. Markanın Icon X isimli kablosuz kulaklıkları ise Apple’ın AirPod’larına rakip olmayı hedefliyor. Kulaklıklarda koşu koçu ve Bixby asistan gibi özellikler yer alıyor.

***

İzleyene göre hareket eden televizyon

akilli-telefonlar-ciktigindan-beri-tuvalete-iki-kisi-gidiyoruz-344597-1.

Danimarka’nın en önemli lüks elektronik markası Bang & Olufsen ile LG’nin iş birliği bugüne kadar gördüğümüz en garip ve etkileyici televizyonlardan birini ortaya çıkardı. Etkileyici, endüstriyel tasarımıyla gönlümüzü çalan cihaz, televizyonun sabit duran bir ekran olması gerekliliğine karşı çıkıyor. Kullanıcının görüş açısına ve ortamdaki ışığa göre motorize olarak hareket edebilen cihaz, ayrıca 45 watt’lık ses sistemini de bünyesinde bulunduruyor. BeoVision isimli bu televizyon modeli 10.700 dolarlık fiyat etiketiyle karşımıza çıkıyor. Her ne kadar cep yakacak bir fiyata sahip olsa da bu gibi ürünler hem züğürdün çenesini yormaya hem de yeni ürünlerin geliştirilmesinde önemli rol oynamaya devam ediyor.