Seçimler yaklaşınca “Alevi Hareketi” adına, “Başkanlar” merkezli etkinlikler örgütleniyor.

Toplumsal mücadeleye dayalı siyaseti terk etmiş, tümüyle kişisel ikbal ve ihtiras üzerine siyaset kuran ve bunu da sadece Alevi Dernekleri üzerinden gerçekleştirmeye çalışan, “Alevi Başkanlar”, Alevi toplumunun eşit yurttaşlık ve eşit haklar mücadelesini Saray’ın ve Köşk’ün sofrasına oturararak ya da siyasi partilerin genel merkezlerinde mesai tüketerek geçiriyor.  

Alevilerin siyasetle kurduğu sorunlu ilişki biçimleriyle yüzleşmesi artık kaçınılmaz.

Hiçbir bilgi, siyasi ilişki ve girişimin “sır” olarak saklanması mümkün değil. Alevi dernek ve federasyonlarını kişisel çıkar ve ihtirasları için kullanan  “Başkanların” ya da “Yöneticilerin” siyasetle kurduğu çirkin, bireyci, çıkarcı ilişkisi, ilkesiz, kirli, tutarsız temasları, maalesef Alevi toplumunun ayrımcılık, asimilasyon ve AKP zulmü karşısındaki örgütlenme arzusunu zayıflatıyor. Demokratik ve hak temelli toplumsal mücadeleden uzaklaşmasına sebep oluyor.

Aleviler kültürel ve inançsal mağduriyetlerini siyasal olarak örgütleyemiyor. Bu nedenle siyasal görünürlüğü yoktur ve siyasette etkin de değillerdir. Bunun asıl sebebi, toplumsal mücadele yerine, örneğin CEM VAKFI, Alevi Bektaşi Federasyonu ve Alevi Vakıflar Federasyonu yöneticileri “şu ya da o parti üzerinden nasıl milletvekili oluruz” yarışı nedeniyle hak temelli mücadele yerine, seçimler yaklaşırken, aday adayı olacakları partilere güçlerini ve ilişkilerini göstermek için siyasal yatırım etkinlikleri düzenliyorlar.

Alevi toplumunun dertlerini, “cami-cemevi projesi” ya da “milletvekili olmak” gibi kişisel çıkar ve siyasi ihtiraslara kurban ediyorlar.

Alevi hareketi için toplumsal olarak siyasallaşma koşulları ve zemini mevcuttur. Fakat kişisel siyasi ikbalini toplumun önünde gören Şark kurnazı bazı “Alevi Genel Başkanları” Alevilerin siyasi toplumsallaşmasına yoları kapatıyorlar. Alevi hareketi için, sınıf, demokrasi, eşitlik ve laiklik eksenli siyasetin kültürel kimliklerin eşit yurttaşlık talebini içeren siyaseti ile buluşması daha da güçlü alternatiflerin oluşmasına imkan sunabilir.

Örneğin Fevzi Gümüş denilen zat hem ABF Genel Başkanlığı hem de CHP PM’de oturmaktan hiç rahatsız olmuyor. Onlar için kişisel siyasi ikbal ve 2015 yılında CHP’den Milletvekili Aday Adayı olmak, Alevi toplumunun AKP ve rejim karşısındaki hak temelli mücadelesinden daha kıymetli görünüyor. ABF Genel Başkanlığı koltuğuna oturup, CHP’de milletvekili olma mücadelesi ne kadar etiktir?  Amaç “milletvekili olmak” ise ABF’nin programındaki hedeflenen mücadeleyi kim yürütecek? CHP’nin mücadele programı ile ABF’nin mücadele programı ne  kadar örtüşüyor?

Ne tuhaftır ki, ABF, AVF, ADF gibi üç Alevi çatı kurumu 4 Ocak'ta “Ortak Akıl - Ortak Duruş için Alevi Birlik Danışma Toplantısı” düzenliyor. Bu çatı örgütlerinin şubelerinin yüzde 80’i bunu protesto ediyor! Çünkü protesto edenler oyunun ve kurgunun farkındalar.

“Ortak Akıl - Ortak Duruş” denilen şey;

Bir; Cami-Cemevi projesinin müdahil olduğu,

İki; 2015 Milletvekili seçimleri arifesinde AKP’nin Köşk ve Saray sofrasına oturanlar.

Üç: 2015 seçimlerinde kendilerini Milletvekili görmek isteyenler.

Bu etkinliğin altını boşaltıp katılmayan çoğunluk ise Alevi kimliğini, değerlerini ve toplumunu istismar ederek bir siyasi kurgunun ürünü olan bu milletvekili olma istismarının  farkındalar. Bu "Ortak Duruş" şovu aslında, ABF’nin örgütsel ve düşünsel eksen kayışını kutlamanın, kolektif siyasetsizliği örgütlemenin adıdır.

Kişisel ikbal yolu "Alevileri Siyasetin Kunta Kinte’si" haline getirenlere karşın, Aleviler siyasete özne ve etkin bir toplumsal özgüvenle katılmalıdır. Gezi Direnişi ile açığa çıkan birleşik muhalefet içinde kendi gücünü, üzerinde duracağı siyasi zemini inşa ederek, cumhuriyet, laiklik, özgürlükler, eşitlik, emek, demokrasi, barış ve kültürel kimliklerinin tanınması için eşit haklar mücadelesini hedefleyen toplumsal muhalefetin bir birleşik gücü olabilir.