Üçüncü sınıf demokrasilerin, diktatörlükle yönetilen ülkelerin klasik yönetim tarzıdır alıştırmak; Acıya, gözyaşına, baskılara, katliamlara. Ortadoğu’da sıklıkla tanık olduğumuz bu “yönetim stratejisi”ne şimdi bizler tanıklık ediyoruz. Bir sultanın başkanlık hevesi uğruna ülkeyi uçuruma sürükleyenler, içeride ve dışarıda istikrarsızlık tohumları ekenler şimdi bizden katliamlarla, saldırılarla, canlı bombalarla yaşamaya alışmamızı istiyor.

Ölümler, katliamlar, parçalanmış cesetler sıradanlaştırılmaya çalışılıyor. Tıpkı kan gölüne çevirdikleri Suriye’de, Libya’da, Irak’ta, Yemen’de olduğu gibi. Hayatın olağan bir parçasıymış gibi. Muktedirinden yandaşına, “kullanılışlı aptal”ından kalemşoruna gözümüzün içine baka baka “alışın artık” diyorlar.
Hayır alışmayacağız… Siyasi hesaplarını acı, kan ve gözyaşı üzerinden tesis etmeye çalışanlara inat alışmayacağız. Basiretsiz siyasi iktidar da onun kalemşorları da bize bu vahim saldırıları kanıksatamaz. Tüm toplumun tek bir iradeye biat etmesiyle tüm sorunların çözüleceğini, “istikrar”a kavuşacağını vaat ederek iktidarını sürdürenler onar onar, yüzer yüzer ölmemize alışmamızı beklemesinler.
“Ya biz, ya kaos” diyerek iktidarlarının bekasını kanla sürdürmeye çalışanlara inat katliamlarla yaşamaya alışmayacağız. Savaş-şiddet-terör kısırdöngüsüne teslim olmayacağız. Bombalarla, silahlarla, katliam ve kan gölüyle halkların birbirlerine düşmanlaştırılmak istenmesine karşı duracağız.


• • •
Suriye’de tampon bölge hevesinde koşan AKP Türkiyesi’nin kendisi, Avrupa ile Suriye, Irak ve ötesi arasında tampon bölgeye dönüştü. Şimdi bu tamponlaşmanın bedelini tüm ülke ödüyor. Ülkeyi bu karanlığın ortasına sürükleyen AKP iktidarı, hamasi nutuklarla sorumluluktan kurtulamaz. ‘Suriye’deki istikrarsızlık bizi vuruyor’ açıklaması yapan Tayyip Erdoğan, Suriye’nin istikrarsızlaşmasının, iç savaşla parçalanmasının en önde gelen sorumlularından bir tanesidir.
Başta Suriye olmak üzere Ortadoğu’da şiddetin yayılmasından sorumlu olan AKP Türkiyesi şimdi kendisi şiddet girdabında. İzlenen fetihçi, mezhepçi politikalar nedeniyle Suriye’de yaşanan savaşı Türkiye’ye taşımayı da başardılar. Şam’da, Hama’da, Rakka’da Musul’da tanık olduğumuz manzaralar artık Ankara’da yaşanır oldu.
Son beş ay içerisinde üçüncü, son bir ayda ise ikinci büyük saldırıyla kendi kalbinin orta yerinden vuruldu Ankara. 155 gün içinde 169 kişi canlı bomba saldırılarında yaşamını yitirdi. Şam’dan, Beyrut’tan, Trablus’tan bir farkı kalmadı Ankara’nın. İstanbul artık Bingazi’den Lazkiye’den daha güvenli değil. Ortadoğu’da emperyalist güçlerin ve onların bölgesel taşeronlarının halkları sürükledikleri etnik-mezhepsel temelli savaşların kaçınılmaz sonuçlarını yaşıyoruz.
Doğrudan sivilleri hedef alan tarihin gördüğü en alçakça saldırılardan biri yaşandı pazar günü Ankara’da. Her kim ya da kimler tarafından işlenmiş olursa olsun bu bir alçakça saldırıdır. Muktedirlerin şiddetine, masum sivilleri hedef alarak karşı şiddetle yanıt vermek aynı derecede alçaklıktır.
AKP hükümetinin savaşına, şiddetine, katliamlarına aynı gaddarlıkla yanıt vermek kurtuluş değil, hiçbir “ulvi” emelle açıklanamayacak derecede kirli bir katliamdır. Bütün okyanusların suları gelse dahi katillerin ellerindeki bu kanı temizleyemez.
• • •
Her kim tarafından işlenmiş olursa olsun yaşananların siyasi sorumlusu doğrudan doğruya Saray cuntası ve AKP hükümetidir. İşimize, okulumuza, evimize giderken, bombalarla öldürülmek bizim kaderimiz değil. İçeride dışarıda hep beraber barış içerisinde yaşamak için birlikte mücadele etmekten başka çıkar yolumuz yok.
Saldırının sahiplerine sesleniyoruz; evlerine gitmek için otobüs duraklarında bekleyen insanları öldürdünüz, ekmek parası peşindeki emekçileri öldürdünüz, yurtlarına dönmeye çalışan gençleri öldürdünüz, üniversiteye giriş sınavı heyecanını yaşayan çocukları öldürdünüz… Hepimizi vurdunuz, hepimizi öldürdünüz… Tıpkı daha önce de bizi bombalarla öldürenler gibi alçak ve halk düşmanısınız.
Yaşamını yitirenlerden 16 yaşındaki Destina Peri Parlak’ın yakınının öfkesini dile getirirken söylediği gibi “Yerin dibine batsın iktidarınız da, paranız da, başkanlığınız da. Hiçbiri o genç kızın hayatını geri getirmez.” Her ne olursa olsun bu kirli savaşın ülkemizi kan gölüne çevirmesine karşı çıkmaya devam edeceğiz! Evet, katliamlara, acıya, kana, gözyaşına alışmayacağız. Sorumluları affetmeyeceğiz.