Bazı zorlukları var yazı yazmanın ya da sahneye çıkmanın. “Hastaydım”, “Canım sıkkın”, “Sevgilimden ayrıldım”, “Moralim bozuk” deme lüksünüz yok. Bu çok farklı bir disiplin. Efsanevi Quenn’in efsane şarkısı “Show Must Go On”da dediği gibi “Gösteri Devam Etmeli”… İyi de “Hangi şartlarda?”, “Kime göre?”, “Ne kadar?” gibi anlamsız sorular takılmasın kafanıza. Tek bir yanıtı var bu sorunun. Gösteri olduğu sürece her zaman… Kim derdi ki bana Ercan Turgut toprağa verildiği gün Yorumcular Meslek Birliği’ni temsilen Antalya’ya Türkiye Otelciler Federasyonu’nun toplantısına gideceksin ardından da şu okuduğunuz yazıyı yazacaksın diye. Ercan ağabey bunu anlardı. “Kardeşim bu gün de yazı yazma “ demezdi bana. Özellikle son Galatasaray galibiyetinden sonra...


Ama bir de bana sorun. Haldun Taner öldüğünde Ferhan Şensoy ile “İçinden Tramvay Geçen Şarkı” ile sahnedeydim. Işıkçımız İlhan Kömürcü öldüğünde de Levent Kırca ile “Gereği Düşünüldü” müzikli oyunda. Egemen Bostancı öldüğünde ise Ece Bar’da belki de “Sensiz Olmaz”ı söylerken… Bu köşede yazdığım yazılara bakınca, çok sevdiğim ama tabii ki zamansız kaybettiğim insanların kaybıyla dolu harfler, kelimeler, başlıklar, satır başları, paragraflar…

HER ŞEY ÖLDÜ SANKİ

Bir insan ölünce her şey ölüyor bir süreliğine. Sadece Ercan Turgut ölmedi mesela. Çok başarılı bir yorumcu, çok dürüst bir insan, çok iyi bir baba, sevgi dolu bir eş, fanatik olmayan ama “Hasta Fenerbahçe’li” bir taraftar, genç yaşlı tüm meslektaşlarının sevdiği, saydığı bir usta, bir rol model de öldü. Ben ilk kez Delikanlılar grubunda izlemiştim Ercan ağabeyi. 4 erkekten oluşan bir vokal grubuydu Delikanlılar. Yanlış hatırlamıyorsam Kartal Kaan, Timur Arda ve Ali Çetin de vardı bu ekipte. İsimleri kontrol etmek için internete girdiğimde, “Delikanlılar” yazdığımda ise bir müzik grubundan ziyade ,”Klavye Delikanlıları”,” Delikanlılığın Kitabın Yazanlar” “Delikanlı Kime Denir” gibi saçma sapan bilgilerle karşılaştım. Gecenin bir yarısı olduğu için de kimseyi arayamadım. Umarım hatırladığım bu bilgiler doğrudur.

alkisin-hic-dinmesin-ercan-turgut-948236-1.



Hani bazı sevdiğimiz yönetmenler, yazarlar, besteciler vardır. Onların yazdığı-yaptığı-eserleri izlerken, dinlerken ya da okurken bu eserleri üretenlerle ilgili hep olumlu düşünceler vardır kafamızda. Bu eser sahiplerinin pedofili, alkolik, ırkçı, sadist, uyuşturucu bağımlısı olabileceğini pek düşünmeyiz. Buna ihtimal de vermeyiz. Fakat ne yazık ki böyle çok örnek var hayatımızda. Buradan bir sanatçının topluma örnek olması gerekip gerekmediğiyle ilgili farklı düşünceler çıkabilir. Benim de bu konuda farklı düşüncelerim var. Ama Ercan Turgut her şarkıyı yorumladığı gibi sıcacık, yumuşacık, hoşgörülü, kimseye yanlışı olmayan herkesin çok sevdiği bir müzisyendi.

İstanbul Bostancı’daki Turgay Noyan’a ait “Turgay’ın Tavernası-Derya Taverna” ile ünlenmeye başladığı 70’li yıllardan bugüne her zamanki kibarlığı ve zarifliği ile hepimize örnek oldu, olmaya devam edecek. Seni çok sevdik. Alkışın hiç dinmesin Ercan ağabey…