Yan duvarda kitap rafları. raflarda kitaplar ve bir kuru çiçek vazosu, kitap raflarının altında çerçeveli fotoğraflar...

Yan duvarda kitap rafları. raflarda kitaplar ve bir kuru çiçek vazosu, kitap raflarının altında çerçeveli fotoğraflar, çerçevesiz posterler ve bir istanbul haritası, istanbul hatırası gibi. iki duvarın bitiştiği köşede yemek masası ve sandalyeler, bitişen duvarda kocaman bir faust posteri, alttan ve üstten çıtalarla tutturulmuş, sonra iki poster daha, biri aris velihyotis. posterlerin çivilerinde kocaman nazar boncuğu, posterlerin üstünde duvarın tavana yakın kısmında altı adet desen, çerçeveli. posterlerin altında televizyon, televizyonun içinde bir telegöz. televizyonun bir yanında, yerde, saksıda yeşil çiçek, adını bilmiyorum. televizyonun diğer yanındaki sehpanın üstünde süslemeli bakır kova içinde kuru çiçekler. sehpanın arkasında halojen lamba, yanında çalışma masam karışık ki tarifi imkânsız. masada pi-si ve pirıntır. duvarda yine raflar, rafların altında resimler ve yapışık notlar. raflarda kitaplar dosyalar, dizili değil üst üste. ikinci kat rafta radyo ve pikap arkasında, picasso ve gençlik fotoğrafları, picasso elbette ayrıyeten posterde. rafın altında, duvarda joan baez'in resmi, diamonds and rust plağının kapağında ve...
sağda pencere
pencerede deniz.
benim bütün bunları gözlerimle taramam bir iki saniye sürüyor, ama anlatması dakikalar alıyor.
işte bütün mesele: anlatmaya üşeniyorum!
anlatmaya üşeniyorum ama yine de anlatmayı sürdürüyorum. sakın anlamaya üşenmeyin.
• • •
ancak kısacık ve küçücük mutlulukları olabilir
sıradan ve sahici insanların.
bunu fark etmezler bile
ve bunu yalnızca şairler fark edebilir belki.
kısacık ve küçücük mutlulukları,
sıradan ve sahici insanların,
ancak şiire dökülebilir, şiir olabilir,
başka türlü anlatılamaz.
kısacık ve küçücük mutlulukları
sıradan ve sahici insanların,
ömre bedel olur.
bu bedeli hiçbir sıradışı varsıl ödeyemez;
parası pulu yetmez, upuzun ve kocaman
ve umutsuz mutlulukları yetmez.
zira her şeyleri vardır varsılların,
umuda ihtiyaçları yoktur.
öyleyse her şeyleri var olan varsılların
yalnızca umutları yoktur.
oysa hiç bir şeyleri yoktur
sıradan ve sahici insanların,
ancak kısacık ve küçücük mutlulukları olabilir
ve upuzun ve kocaman umutları.

bunu ancak feylezoflar bilir,
sakallı marx buna devrim demiştir.

sıradan ve sahici milyonlarca insan,
bunu fark ettikleri zaman,
umutları devinir, devrim olur...

(kitaplardan türlü çeşitli devrim alıntıları yaparsın. bu alıntıları karşı karşıya getirir, yıllarca ve yıllarca tartışırsın. sonra bir alıntıda karar kılarsın. ve sonra döner, kitaplara yine bakarsın. ama yaptığın alıntı yoktur, kimse söylememiştir, sen uydurmuşsundur. işte devrimcilik budur.)