Bundan bir yıl önce, Şubat 2020’de, Münih Güvenlik Konferansı önemli bir meydan okumaya tanıklık edecekti. Askeri ve güvenlik bürokrasisiyle silah endüstrisinin temsilcilerini bir araya getiren, dünya genelinde onlarca lider ve devlet başkanının katıldığı zirve, jeopolitik güç mücadelesinin yeni boyuta evirileceğinin ipuçlarını verecekti.

Bayerische Hof Otel’indeki kürsüden rakiplerine ayar veren ABD Savunma Bakanı Mark Esper’in, “Artık yeni bir büyük güç rekabeti devrindeyiz. Düşük yoğunluklu çatışmadan uzaklaşıp, bir kez daha yüksek yoğunluklu savaşa hazırlanmalıyız” sözleri zirveye damgasını vuracaktı.

Esper, uzun uzun 21. yüzyıla özgü yeni güç dengelerinden bahsedip, özellikle Çin ve Rusya’ya göndermelerde bulunarak açıkça bu ülkeleri tehdit olarak sıralıyordu. Esper, bu asrın bir gerçeği olarak birçok ekonomik kararın aynı zamanda ulusal güvenlik kararları olduğuna dikkat çekiyordu.


Bayerische Hof Otel’deki kürsü

Bayerische Hof Otel’deki aynı kürsü benzer bir jeopolitik meydan okumaya on üç yıl önce de tanıklık etmişti. Rusya lideri Vladimir Putin, 10 Şubat 2007’de, bu kürsüden manifesto niteliğinde bir konuşma yapacaktı. Rus lider, ABD merkezli tek kutuplu dünya hâkimiyetinin kabul edilemez olduğunu vurgulayarak Rusya’nın yeniden tarih sahnesine döndüğünü, Moskova’nın hesaba katılmadığı hiçbir denklemin hayata geçirilemeyeceğini ilan edecekti.

1963’ten bu yana her yıl Almanya’nın güneyindeki Bavyera Eyaleti’nin başkenti Münih’te yapılan konferans, ABD’nin ve diğer güç merkezlerinin dış politik yönelimlerini, jeopolitik güç kaymalarını anlamak bakımından önemli.

Jeopolitik kapışmanın üç cephesi

Esber ve Putin’in deklare ettiği yeni jeopolitik denklemin izlerini, ‘büyük güç çatışması’nın yankılarını her tarafta görmek mümkün. Sahneler yeniden yavaş yavaş kurulmaya başlandı, aktörler yerlerini almaya başladı. Sergilenmeye çalışılan oynunun üç sinir noktası var.

1) Paylaşım kavgası: Paylaşım savaşlarının temel dinamiğini enerji ve hammadde kaynaklarına hükmetmek. Enerji geçmiş dönemlerde olduğu gibi 21. yüzyıldaki paylaşım savaşlarının da ana öğesi. Üç cephe ön planda. Birincisi Doğu Akdeniz. İngiliz, İtalyan, Fransız, Amerikan, Rus enerji kartellerinin de konuşlandığı Akdeniz’in doğusundaki zengin hidrokarbon yatakları üzerindeki paylaşımda rekabet tırmanıyor. İkincisi Ortadoğu: Körfez Arap monarşileriyle İran ve Irak/Kürt petrolünün dünyaya sevkiyatı her yönüyle kriz nedeni. Üçüncüsü ise Asya-Pasifik: Güney Çin denizi başta olmak üzere buradaki paylaşılamayan kaynaklar burayı geleceğin en büyük kapışma sahnesine dönüştürmeye aday.

2) Hegemonya tesisi: Küresel güç merkezleri arasındaki güç, nüfuz mücadelesinin önemli sacayaklarından olan hegemonik yayılmanın siyasi, askeri birçok veçhesi var. Bu yayılma zora dayalı olabildiği gibi –ki ekseriyetle böyle- yumuşak güç üzerinden de tesis edilebiliyor. Hegemonya alanlarının yeniden tesisi büyük cephe savaşlarından ziyade yerel/bölgesel aktörler üzerinden sürdürülen çatışmalarla sağlanmaya çalışılıyor.

3) Güç savaşı: Küresel güç kapışmasının bir diğer unsuru da rakibini çelmelemek. Bu cephedeki çatışmanın asli unsuru, hegemonik rakibini kuşatmak, gelişimine çelme takmak. Bilek güreşine tutulan rakibini müttefikleri üzerinden sıkıştırmak, çökertmeye çalışmak da bunun bir parçası. Amerikan emperyalizminin Suriye’yi çökerterek Rusya’ya bırakması bunun bariz örneklerinden.

Yeni faşizme doğru mu?

Enerji ve hammadde kaynaklarına hükmetmek, nüfuz alanlarını çoğaltmak gibi doymak bilmeyen hegemonik iştah yeni krizler üretiyor. Neo liberal kapitalist-emperyalist sistem çıkmazda. Paylaşım, nüfuz, güç kavgası salgının yol açtığı tahribatla birlikte daha da keskinleşecek. Derinleşen yapısal krizin tetiklediği siyasal/toplumsal fay hatlarının ne tür bir kırılmaya yol açacağı meçhul. Belirsizlik iklimi her türlü seçeneğe açık. Yeni bir tür faşizmin kapıları da aralanabilir, tıpkı 29 ekonomik buhranının üzerinden yükselen faşizm gibi, kitlesel ayaklanmalar dönemi de başlayabilir. Amerikan emperyalizminin dünyayı yeniden fethetme çabası, Rusya ve Çin’in karşı hamleleri, Avrupa’nın çırpınışları, Hindistan gibi ülkelerin pay kapma isteği vs... Tüm bunlar yeni dönemdeki kapışmanın boyutlarına dair ipuçları veriyor.