Belarus ile Rusya krizinin arkasında ne var?

1997’de “birleşme anlaşması” imzalayacak kadar yakınlaşan Beyaz Rusya (Belarus) ile Rusya arasında son günlerde görülmemiş bir kriz yaşanıyor.

Peki ama neden?

Herkes bu yanıtın peşinde.

SSCB’den bağımsızlığını ilan ettiği 1991’den bu yana Moskova tarafından desteklenen Belarus ile büyük ağabey Rusya arasında patlak veren gerilim şaşırtıcı gibi görünse de esasında uzun bir süredir bu krizin sinyalleri geliyordu.

Tarihsel olarak kardeş olan iki halk/ülke arasındaki gerilimin ilk işareti yeni yılın ilk günlerinde kendisini gösterdi.

Batı tarafından “Avrupa’nın son diktatörü” olarak tanımlanan Belarus lideri Aleksandr Lukaşenko’nun yeni yıla girerken Rusya’yı, iki ülkeyi birleşmeye zorlamaması, aksi takdirde bu adımın savaşı tetikleyebileceği konusunda uyarmasıyla krizin ilk fitili çakılmış oldu.

★★★

Rus radyosu Ekho Moskvy’ye konuşan Lukaşenko, Moskova’nın bu girişiminin Batı tarafından tehdit olarak algılanacağını ve Rusya’ya karşı duracağını dile getirdi. “Rusya eğer egemenliğimizi ihlal etmeye kalkarsa, savaşın içine çekiliriz. Batı ve NATO da buna hoşgörülü bakmayacaktır” diyerek ABD ve Batı’ya sinyal verdi.

Bir ay sonra ise ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo Washington’un bugüne kadar “düşman ülke” olarak kodladığı Minsk’e giderek Lukaşenko ile görüşmesi manidardı.

★★★

Putin ise bir süredir iki ‘müttefik’ arasındaki ilişkilerin ve entegrasyonun daha da derinleştirilmesi için bastırıyordu. Kremlin, yakın geçmişte Minsk üzerindeki baskıyı artırdı, enerji fiyatlarını yükseltti ve sağladığı sübvansiyonları da azalttı.

Kırım’ı ilhak ederek Ukrayna’dan koparan Putin kararlığını her seferinde dile getiriyor.

İki ülke arasında imzalanan “tarihi anlaşma”yı hatırlatan Putin, Beyaz Rusya yönetimi karşısında geri adım atmaya niyetli olmadığını her seferinde gösterdi.

★★★

Anlaşma neydi ve neden bu kadar önemli?

Söz konusu anlaşma, iki ülke arasında yakın siyasi, ekonomik ve askeri iş birliği öngörüyor ancak esasında tam bir birleşmeyi kapsamıyor. Anlaşmanın altında Rusya Devlet Başkanı Boris Yeltsin ile Beyaz Rusya lideri Lukaşenko’nun imzası vardı.

“Birleşme Anlaşması”nın altına imza atan Lukaşenko, aradan geçen 24 yılda birleşme fikrinden vazgeçti.

Birleşme fikri nerden çıktı?

Lukaşenko neden birleşmeden vazgeçti?

Lukaşenko’nun hedefi, Yeltsin’den sonra “birleşik Rusya’nın” koltuğuna oturmaktı. Ancak Putin’in ülkenin dümenine geçmesi sonrası işler değişti. Kesintisiz olarak yirmi yıldır bu koltukta oturan Putin’in anayasayı da değiştirerek 2036’ya kadar ülkenin dümeninde olmasının yolunu açması sonrası Lukaşenko’nun “birleşik Rusya”nın başına geçme hayalini de suya düşürdü.

Ülkedeki konumunu “sarsılmaz” hale getiren ve Rusya’yı yeniden eski güçlü konumuna yükselterek küresel bir aktör haline dönüştüren Putin’in artan etkisi karşısında Lukaşenko farklı bir yol arayışına girdi. Kısa bir süre öncesine kadar “birleşmeyi” savunan Belarus lideri “Beyaz Rusya’nın Rusya’ya teslim olmayacağını” dile getirmeye başladı.

★★★

Moskova Putin liderliğinde ekonomik, siyasi ve askeri olarak güçlendikçe periferisinde yeni hegemonik ilişkiler tesis etmeye de soyundu. Kafkasya’yı dize getiren Kremlin’in Ukrayna, Orta Asya ve Baltıklar’daki hamleleri bu konudaki kararlılığının göstergesiydi.

Lıukaşenko’nun ülke içerisinde sarsılan iradesi, kesintisiz olarak ülkeyi beş dönemdir “kapalı devre” yönetmesi karşısında Putin, kendisine yakın yeni oligark arayışına girdi. Bu hamleyi gören, “üstünün çizildiğini” hisseden Lukaşenko da buna karşılık Putin’i ve de Rusya’yı karşısına alarak karşıt cephedeki ABD ve AB’ye yeşil ışık yakmaya başladı.

★★★

ABD ve AB pusuda beklerken Lukaşenko, Rusya karşısında geri adım atmamak için gözünü tamamıyla karartmış görünüyor. Seçime günler kala baş gösteren Wagner Krizi de bunun en somut göstergesi. ABD ve AB’nin Rus paralı asker gücü Wagner Grubu’nun Libya, Suriye ve Ortadoğu’nun diğer ülkelerindeki faaliyetlerinden dolayı Moskova’ya diş bilediğinin fakında olan Lukaşenko, bu kartını masaya sürerek Batılı başkentlerden destek arayışında. Rusya’yı Baltıklar’dan ve Doğu Avrupa üzerinden kıskaca almak isteyen ABD ve AB de aradığı fırsatı böylece yakalamış oldu. Beyaz Rusya’nın Rusya’dan koparılacak olması ABD liderliğindeki Batılı ittifak için paha biçilmez bir değerde. Moskova’nın bu hamleye vereceği yanıt oyunun seyrini değiştirecek.