Telefonumdaki rehberin S harfine gelince beni şöyle bir isim dizisi karşılar: Sakın Açma1, Sakın Açma2, Sakın Açma3… Arayan numaraların engellenemediği ya da benim bunu bilmediğim dönemde rehberime kaydedilmiş numaralar bunlar. Genellikle ısrarlı bir şekilde bir şey satmaya çalışmışlar, bir şekilde geçiştirmişim ama bir daha açmamak için kendimce önlem almışım. Şu sıralar bunu 0850’li hat teröründe görüyoruz. Evet, bu aramalar rahatsız ediyor, ısrarlı takipleri bunaltıyor ama bu takibi sessizce yapanları çok umursamıyor gibiyiz. İnternette tıklama, beğeni, arama verilerimize göre profilimizi oluşturup buna uygun satış teklifi, reklam ve sürekli ziyaret garantisi oluşturanlardan söz ediyorum. Bu yeni bir şey değil elbette ama bu alandaki savaş kızışıyor.

Bu haftaki Köşe Vuruşu’nun derdi bu. Reklam sektörünün bizi bu kadar yakından takip etmeye hakkı var mı ve bundan nasıl korunuruz?

ÇEREZLİK BİLGİ

Joseph Turow, İzleniyoruz: Yeni reklam sektörünün elindeki kimliğimiz ve değerimiz (Türkçe’de Hil Yayın, 2015) isimli kitabında değişimin başlangıç noktasını çerezler olarak işaret eder. 1994 yılında Netscape Communications’ta çalışan Lou Montulli ve John Giannadrea tarafından geliştirilen çerezler internet reklamcılığını ve sosyal dikkati yönlendirme konusunda bir devrim yarattı. Çerezler, kısaca gezindiğimiz siteler tarafından cihazlarımıza bırakılan küçük dosyalar demek. Bırakılma sebebi de aynı cihazla tekrar o siteye girdiğimizde bizi tanıyıp bize uygun satış teklifi ya da akış çıkarma isteği. Yıl olmuş 2020 ‘adam çerez anlatıyor’ diyebilirsiniz. Bunu anlatma sebebim son kullanıcıda öneminin hâlâ çok anlaşılmamış olması. Gözlemlerime göre pek çok kullanıcı çerezin ne olduğunu dahi düşünmeden onaylıyor ya da görmezden geliyor. Evet çerezler icadından bu yana epey tartışıldı ve bazı yasal regülasyonlara tabi oldu. Çerez politikalarını şeffafça açıp bazılarını onaylamama hakkı veren siteler de var, eğer onaylamazsak içeriye sokmayan siteler de. Bunları önemsememiz aslında bir nevi telefonla satış yapmaya çalışan bir satıcının her gün arayıp özel hayatımızla bir şeyler sorması ve bizim de bunların hepsini tek tek cevaplamamıza eşdeğer.

Bu işin yasal zemini yıllar içinde gelişti. Artık şirketler o kadar rahat hareket edemiyorlar ama ellerinde hâlâ kullanıcı çoğunluğunun bilinçsizliği gibi bir koz var. Peki ne yapabiliriz? En basitinden arama verilerimizi kaybedip üçüncü kişilere satmayan bir arama motoru kullanabiliriz: DuckDuckGo gibi. DuckDuckGo aynı zamanda bir web tarayıcı da sunuyor. DuckDuckGo ve cihazınızı tanımlayabilen izleme tanımlama bilgilerini engelliyor, sitelerin gizlilik politikalarını tarayıp sıralıyor. Apple eko sisteminin web tarayıcısı Safari de son dönemde çerez ve izleyici uygulamalara karşı savaş açmış durumda. Bilgisayarda Safari kullanıyorsanız, arama penceresinin yanında çıkan kalkan simgesine tıkladığınız zaman Safari’nin sizi o sırada takip eden ve profilinizi çıkarmaya çalışan siteleri engelleyip raporladığını göreceksiniz. Benzer şekilde Ghostery tarayıcısı da hangi takipçileri engellediğini ve her bir web sitesinin kaç tane izleme aracı yüklediğini raporluyor. Bunların bazılarını faydalı da bulabilirsiniz. İşte o zaman güvenilir olarak işaretleme seçeneğiniz de var. Örneğin; Facebook reklam ayarlarında hangi bilgilerinizin reklam sunulması için kullanılacağını seçme şansı veren ayardan kaçımız haberdarız? Bunlar her şeyin çözümü değil kesinlikle ama önemli.

Artık hayatımızdan bilgisayarları, interneti, e-ticareti, sosyal medyayı çıkarma şansımız pek yok. Yapan yapar da öyle bir şey önermiyorum. Bugün nasıl geçmişte uçaklarda, otobüslerde bile sigara içiliyor olması tuhafımıza gidiyorsa, bundan yıllar sonra da yaygın internetin bu ilk 25 yılında yaptıklarımız tuhaf gelecek. İnsanlığın internette gezinmek bedava diye hiçbir güvenlik ayarı yapmadan, çerezlere, kendilerini izleyen, profil çıkaran programlara aldırmadan gezindiği günlere hayret edilecek.

O yüzden birilerinin bir şey satmak için telefon açmasından rahatsız olup, bu organizasyonu arkada sessizce yapanlardan rahatsız olmuyorsak bence bir durup düşünmemiz lazım. İlk mesleği iletişim ve reklam yazarlığı olan biri olarak bile, insanları adım adım izleyen ve kişiye özel profilini çıkarak en mahrem bilgilerini işleyen bu çeşit hedefli reklamcılığı etik bulmuyorum.