Eğitimde “yap-boz” devam ediyor. Dikiş bir türlü tutmuyor.  Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, bu kez de liselerde “2019-2023 Stratejik Plan” kapsamında yeni eğitim modelini açıkladı. Yeni model buram buram resmi görüş, yani Türk İslam Sentezi ideolojisi kokuyor. Kırmızı çizgilerin aktarımını sağlayan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi zorunlu ve Türk Dili ve Edebiyatı zorunlu dersler arasında yer alıyor. Laik eğitim için gerekli olan […]

Eğitimde “yap-boz” devam ediyor. Dikiş bir türlü tutmuyor.  Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, bu kez de liselerde “2019-2023 Stratejik Plan” kapsamında yeni eğitim modelini açıkladı.

Yeni model buram buram resmi görüş, yani Türk İslam Sentezi ideolojisi kokuyor. Kırmızı çizgilerin aktarımını sağlayan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi zorunlu ve Türk Dili ve Edebiyatı zorunlu dersler arasında yer alıyor.

Laik eğitim için gerekli olan Matematik, Fen, Felsefe, Tarih dersleri ise seçmeli oldu.

Adı üstünde “Stratejik Plan”! Ama sadece stratejik değil; aynı zamanda ideolojik.

Çünkü her eğitim iktidarların ve devletin ideolojik ve felsefi kodlarına yaslanır.

Eğitim ile gençlerin geleceği ipotek altına almayı düşünmüşler ama yüzde 26’yı geçen genç işsizlik bir sorun görülmemiş! Her dört gençten birinin işsiz olduğu ülkedeki “Stratejik Plan” Türk İslam Sentezine uygun, “dindar ve kindar nesil” hedefine kilitlenmiş. Yani hedeflerinde, AKP-MHP bloku iktidarının  ardıllarını yetiştirmek var.

Yani boşuna değildir. Çünkü  her eğitim modelinin bir felsefi yaklaşıma dayandığı sır değildir. Nasıl bir devlet, nasıl bir birey ve toplum sorusuna verilecek cevaplarla da alakalıdır. 

Türkiye’de ise şu an devlete egemen olan iktidarın ideolojik hikayesini destekleyecek bir eğitim modeli ve sistemi kuruluyor.

Bu yüzden dinci, tekçi ve gerici eğitim programını, dersleri ve müfredatları zorunlu hale getirirken, bilimsel eğitimin alanı adım adım daraltılmak suretiyle yok edilmek isteniyor.

Önümüzde ki yıllarda, camiler, cemaat-tarikat dernekleri, vakıfları ve İlahiyat fakülteleri üniversitelere hazırlık kursları ve dersleri vermeye başlarsa kimse şaşırmasın.

Nasıl ki; zorunlu din dersleri 12 Eylül, “sola karşı din adamı yetiştirmek” için Türk İslam sentezini eğitimde ideolojik etkisini hedeflediyse, bugün de AKP iktidarı eğitimin, okulların dinselleşmesini sağlamayı ve eğitim verenlerinde dinci kadrolar üzerinden kurumsallaşmasını hedeflemiştir. 

Dolaysıyla, liselerdeki yeni zorunlu dersler ile, 4+4+4 eğitim modeli dayatılan “seçmeli din dersleri” zorunlu hale getirilmiş olacaktır.

Zorunlu dersler haline gelen “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi zorunlu ve Türk Dili ve Edebiyatı” özetle; mezhepçi din milliyetçiliği ile tekçi etnik milliyetçiliktir.

Eğitim bireysel ve toplumsal dönüşümün vazgeçilmez bir unsuru olarak görülür. Bu nedenle eğitim felsefesinin soruları vardır; 
Nasıl bir insan? 
Nasıl bir toplum?
Nasıl bir devlet?
Ve nasıl bir eğitim istiyoruz? ile başlar.. 

Dolayısıyla bu sorulara verilecek cevapların insan, akıl, bilimsellik ve laiklik merkezli ise o zaman cevabınız farklı olur; Laik, bilimsel, demokratik, katılımcı, çoğulcu, objektifi nesnel ve anadilde bir eğitim politikası için devlet, veliler, eğitim ve bilim emekçileri, sendikalar, meslek odaları ve öğrencilerin ortak meclisi, ortak aklı ve ortak sefer birliği ile müfredat, bilgi, eğitim değerleri ile birlikte kurumsal örgütlenmeye başlarsınız.

Ama bu sorulara vereceğiniz cevap, iktidarınızı korumak ve ardıllarınızı yetiştirmek olursa; o zaman eğitim sistemini, dersleri, müfredatları ve okullaşmanızı, iktidarın ve devletin kendini yeniden üretmesinin dinsel, ideolojik ve kültürel stratejik aracı haline sokarsınız. Yani eğitim hakkı olan çocukların, gençlerin, toplumun değil, iktidarın kendisine hizmet eder.

İşte bu yüzdendir ki, Türkiye’de eğitim;

  • Türk İslam Sentezci ideolojiye göre, müfredat ve ders kitapları, dini ve etnik kültürel aktarım aracıdır.
  • Bir ötekileştirme 
  • Bir asimilasyon
  • Ayrımcılık
  • Şiddet doğuran gerilim kaynağı
  • Milli kimlik inşasının aracı
  • Farklı kimlikler hakkında önyargılar üreten
  • Toplumsal barış yerine kutuplaştırma üretir.

Oysa, laik, bilimsel, demokratik, objektif ve ana dilde eğitim, çoğulculuğun da güvencesi olduğu için, farklı din, inançlar, diller, düşünceler ve kültürler arası toplumsal bağları, tanışmayı ve barışı güçlendirmenin en önemli bir aracı olabilir.