Yunan şair Dinos Christianopoulos, Prof. Nicholas Kostis tarafından İngilizce’ye çevrilerek tüm dünyaya yayılan şiirinde şöyle diyordu:

beni gömmek için neler yapmadın,

ama benim tohum olduğumu unuttun

“what didn’t you do to bury me,

but you forgot that I was a seed”

Christianopoulos’un, şiirini kendisini eleştiren Yunan edebiyat dünyasına hitap ettiği söyleniyor. Ben bu dizelerle 2016’da Gualcarque Nehri’ni savunmak için verdiği mücadele nedeniyle hedef alınan Honduraslı yerli halk ve çevre savunucusu Berta Caceres’in ölümü ardından tanıştım. Latin Amerika’daki halk hareketlerinde sık kullanılmaya başlandığı görünen bir slogan haline gelmiş “Bizi gömmek istediler ama bilmiyorlar ki bizler tohumuz” biçimini alarak.

Jacobinmag’deki 27.05.2020 “A Rot in Honduras That Goes All the Way to the Top” başlıklı yazısında Hilary Goodfriend, Berta Caceres cinayetini “darbe sonrası Honduras'ın ABD destekli askerileşmiş narko devletine de bir bakış sağlıyor” diyerek değerlendiriyordu. Bitirirken de yukarıdaki sözü alıntılayarak Berta’nın, bugünün tüm distopikliğine karşı sömürgelikten arındırılmış, feminist, ekolojik, anti-kapitalist alternatif için mücadele verecek mirasçılarının çokluğunu vurguluyordu.

***

Kendisini gömmeye çalışanlara karşı, toplumun çıkarları için mücadele eden bir tohumdu Caceres. Tüm dünyada yankılanan sesi ancak daha fazla tohum ortaya çıkardı. Tohum, aynı zamanda hem bir gün adaletin tecelli edeceğine hem de buna yönelik mücadelelerin asla bitmeyeceğine işaret eder. Bende de ne zaman bir tohum hissiyatı hâsıl olsa, aklıma bu dizeler düşer. Bugün de Antalya’nın Finike ilçesinde taş ocaklarına karşı mücadele verdikleri için 4 yıl önce öldürülen Ali Ulvi ve Aysin Büyüknohutçu ile aklımda.

***

Katil zanlısı suçunu itiraf etmiş ve cezaevine gönderilmişti; cezaevinden yazdığı mektupla azmettiricinin ismini açıkladıktan sonra nakledildiği Alanya’daki cezaevinde ölü bulunmuştu. Bir başka tanığa dayanarak azmettiricilerin kim olduğu konusunda suç duyurusunda bulunarak soruşturma açılması istendi fakat soruşturma yenilenmedi ve azmettiriciler yönünden takipsizlik kararı verildi. Bu karara itiraz eden Büyüknohutçu ailesi, çevre hareketlerinin desteğiyle “Azmettirici Nerede?” diye soran bir kampanya düzenliyorlar.

***

Ali Ulvi Büyüknohutçu Finike’de bulunan ocaklara karşı hukuk mücadelesi başlatmıştı ve pek çok mermer ocağının izin sürelerinin dolduğunu, bazılarının da izin sahalarını aştığını tespit etmişti. Dahası, Büyüknohutçu açtıkları dava sonucunda bölgedeki bir mermer ocağı için kapatma kararı almayı başarmıştı. Bu, bölgedeki diğer tüm taş ocaklarının da kapatılması için emsal teşkil eder hale gelmişti. Yöre halkının da bu yönde bilinçlenmesi için çaba harcıyordu.

***

Sedir ve katran ormanlarının katledilmesine sessiz kalmayan, yaylalarını, havasını, suyunu, toprağını, canlıları, endemik türleri korumak için; taş ocaklarının ortaya çıkardığı kirlilik ve dönüşü olmayan hasarlara karşı mücadele verdikleri için yapılan bu katliamın arkasında kimler olduğunu ortaya çıkarılması; şirketlerin kirli işlerinin açığa çıkarılmasına bir katkısı olması umuduyla, Ali ve Aysun Büyüknohutçu’ya tohum olanlar; Alakır’dan, Munzur’dan, Kazdağları’ndan, Salda’dan, İstanbul’dan, Toroslar’dan, Kocaeli’den, Biga’dan, Bartın’dan, Hopa’dan, Yenişehir’den, İkizdere’den, Efemçukuru’ndan, Samsun’dan, Muğla’da, Artvin’den, Beydağları’ndan… Memleketin her yerinden soruyoruz: Azmettirici Nerede?