Bir faili meçhulün anatomisi

Tahir Elçi’nin ölümünün üzerinden bir yıl, bir hafta geçti.

Geçen hafta, Elçi’nin İstanbul’da düzenlenen anma programına katıldım, Diyarbakır Barosu’ndan Mahsuni Karaman, Tahir Elçi için İstanbul Buluşması’nda Elçi’nin vurularak öldürülmesiyle ilgili soruşturmanın ne durumda olduğunu anlattı.

Durum özetle şu: Hiçbir gelişme yok, fail yok, olay örgüsü belirsiz, hatta 15 Temmuz sonrası savcı bile yok.

Avukat Karaman’ın verdiği bilgilere göre, faili meçhul cinayetlerin aydınlanmasına ömrünü adayan Elçi’yle ilgili soruşturma dosyası faili meçhule doğru gidiyor.

Savcılık şu ana kadar hiçbir şüpheli belirlemedi, hiç kimsenin ifadesi şüpheli olarak alınmadı.

Hatta olay anında silahlarını ateşledikleri görüntülerle de sabit olan polis memurları, soruşturmada şüpheli olarak değerlendirilmediği gibi, bazıları tanık olarak bile dosyaya girmedi.

Karaman, Elçi’nin bulunduğu tarafta en az altı polisin olduğunun altını çizdi, gerisini şöyle anlattı:

“Görüntüler, iki PKK militanının, Dört Ayaklı Minare’ye koşuşuna odaklanmış durumda. Ve kayıtların tamamı kesintisiz sürüyor, tüm süreç görünüyor. Görüntü kayıtlarında kesiklik olan tek kayıt, Emniyet Müdürlüğü Fotofilm Şube’ye ait kayıt. Onların çektiği görüntü, Elçi’nin sesi duyup irkilmesiyle donuyor, aynı kayıt, iki militanın sokaktan girişiyle başlıyor. Görüntü kayıtlarını karşılaştırdık, o kayıtta 13 saniyelik bir boşluk, kesinti var. İşte Tahir Elçi o 13 saniyede vuruluyor.”

Karaman, kayıp saniyelerin olduğu videonun bilirkişi tarafından incelenip, görüntülerde oynanma olup olmadığının, birilerinin (polisin) görüntüleri silip silmediğinin tespiti için savcılığa dilekçe verdiklerini söyledi.

“Görüntü kayıtları bilirkişi tarafından incelenirse, TÜBİTAK’a götürülürse görüntülerde oynanıp oynanmadığı ortaya çıkabilir.”

Dilekçe ne oldu?

Savcılığın tozlu raflarında yanıtsız bekliyor.

“Ama zaten dosyaya verdiğimiz 100’e yakın itiraza cevap verilmedi, taleplerimizle ilgili savcılığın ne gibi bir işlem yaptığını bile bilmiyoruz. Cinayetin hemen ardından Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı, Başbakan hatta Cumhurbaşkanının, cinayetin aydınlatılacağı yönündeki açıklamaları ve sözlerinin ardından gizlilik kararı alamadılar ancak fiili olarak dosyadaki gizliliği kurmuş durumdalar. Mayıs ayından itibaren, dosyada kısıtlılık (gizlilik) kararı olmasa da hiçbir şekilde erişimimiz yok. Zaten öncesinde, dosyaya erişimimizin olduğu dönemlerde dahi her şeye ulaşamayacağımızı savcı bizzat söylemişti.”

Soruşturmada başka ne yapılmadı?

Olay yeri incelemesi yapılmadı, kapsamlı balistik incelemesi yapılmadı, canlandırma yapılmadı, hatta olay yerindeki kurşunlar bile tam olarak toplanmadı.

“Olay yerine dört ay sonra gittik. Olay yeri temizlenmişti. Yani incelenebilecek bir olay yeri yoktu, yok edilmiş.”

Buna uygun olarak da bilirkişi rapor yazdı: Elçi’yi vuran kurşunun hangi silahtan çıktığı tespit edilemedi.

Böylelikle nasıl, kime, hangi şartlarda ve hangi delillerle bir dava açılacak, ne zaman açılacak, açılacak mı? Bilmiyoruz.

Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, 28 Kasım 2015’te, sokağa çıkma yasakları ve operasyonlar sırasındaki çatışmalarda zarar gören tarihi Dört Ayaklı Minare’ye dikkat çekmek için yaptığı basın açıklaması sırasında öldürüldü.

Tahir Elçi, faili meçhul cinayetler, yargısız infazlar, gözaltında kaybetmeler, köy yakmalar gibi devletin işlediği sayısız suçun mahkeme önüne çıkmasını, o da olmazsa AİHM’de devletin mahkûm edilmesini başarmış bir avukattı.

Devlet de ondan intikamını böyle mi alacak? Bilmiyoruz.