Bir ihraç hikâyesi

Mahmut Konuk 61 yaşında, sosyalist.

İlk ve ortaokulu Kurtalan’da, Sağlık Koleji’ni Van’da okudu. 1975’te Hakkâri’nin Çukurca ilçesinde sağlık memuru olarak çalışmaya başladı. İlk sürgünle de burada tanıştı. Çukurca’dan ilçenin Bağışlı nahiyesine…

1978 yılında, Kurtalan’daki siyasi poliste kendisinin ve ailesinin “Ermeni” diye izleme kaydı bulunduğunu öğrendi.
12 Eylül 1980, darbe oldu. 11 günü ikinci ‘sürgün yeri’ Sason’da, 22 günü Siirt’te, 33 gün gözaltında kaldı. Çok daha ağır işkence vakaları karşısında kendi yaşadıklarını ‘işkenceden saymadığını’ söyledi.

Üçüncü sürgünü de darbe sonrasına denk geldi: Mayıs 1981’de Batman’ın Sason ilçesinden Siirt’in Eruh ilçesinin Fındık bucağına gönderildi.

Bu arada okumaya da devam etti, 1984 yılında Gazi Basın Yayın’dan mezun oldu.

Yargıyla imtihanı da devam etti tabii, 90’ların ortasında yaptığı bir konuşma ‘sakıncalı’ bulundu, hemen dava açıldı. İstanbul 1 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 8/1. maddesine muhalefet ettiğine hükmetti. Mahmut Konuk bir yıl hapse ve zamanın parasıyla 100 milyon lira para cezası ödemeye mahkûm oldu.
Ulucanlar Hapishanesi’nde 21 Ekim 1997’de girdi, 21 Temmuz 1998’de çıktı.

Yukarıda ilk üçünü yazdığım sürgünlerin sayısı seneler içinde 20’yi geçti. Örneğin, 13 Ağustos 1993’te Ankara, Yüksek İhtisas Hastanesi’nden Nallıhan Devlet Hastanesi’ne sürgün kararı bir günde bakanlıktan çıkarılıp akşam mesai bitmeden kendisine tebliğ edildi.

Çankaya Belediyesi’nde çalışırken de özelleştirmelere karşı mücadele ettiği için beş ayda 9 kez yeri değiştirildi.
Muhalefet mücadelesinde sendikal örgütlenme de önemli yer tuttu. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası’nın (SES) kurucularından ve ilk MYK üyelerindendi, Tüm Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Sendikası’nın (Tüm Sağlık-Sen) da kurucularından oldu. Tüm Sağlık-Sen ve SES’in tüzüğündeki ‘bürokrasi ve yabancılaşmaya karşı tedbirler’ ile ‘işveren-devlet tarafından biçimlenmeye karşı tedbirler’ başlıklarını formüle etti.

Sendika üyeleriyle birlikte, ‘Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesinde Neler Oluyor?’ adlı kitabı yazdı.

25 yıldır İnsan Hakları Derneği (İHD) üyesi. İki dönem İHD Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Üyeliği yaptı. Aynı şubede Haklar Komisyonu’nu kurdu, Cezaevi Komisyonu’nda görev aldı, Hasta Mahpuslara Özgürlük eylemlerinde halen aktif rol alıyor.

19 Ocak 2007’de gazeteci Hrant Dink’in öldürüldüğü gün, “Hrant’ın bıraktığı yerden devam edeceğiz” dedi. Bir yıl sonra kurulan Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi’nin sözcüsü oldu, ifade özgürlüğü için çalıştı; panel, forum, basın açıklamasına katıldı, duruşmaları takip etti. Bazıları uluslararası, birçok konferans düzenledi.

Ve ihraç edildi.

22 Kasım 2016 tarihli, 677 sayılı KHK ile Çankaya Toplum Sağlığı Merkezi’ndeki işine son verildi.

27 Şubat 2017’den beri de her pazartesi ihraç edildiği işyerinin önünde oturma eylemi yapıyor.

Diyor ki, “Sokağa çıkamayan hiçbir düşünce kendini var edemez. Kendimi en çok sokakta özgür hissediyorum.”