Sabaha karşı kapıları koçbaşıyla kırıldı, uzun namlulu silahlar yüzlerine dayandı. Ne olduğunu anlamadan eve polisler doluştu. Ümit Özçelik’i aradıklarını söylüyorlardı, 70 yaşındaki annesi Edibe Özçelik zaten rahatsızdı, fenalaştı. Diğer oğlu ambulans istedi, karşılığında ağlayan annelerini susturmalarını söyledi polis. Edibe Özçelik nefes alamadı, bilincini kaybetti, o sırada kalp krizi geçirdiği sonradan anlaşıldı. Aynı akşam da hayatını kaybetti.

Ailesi polisler hakkında suç duyurusu yaptı, bir yıl sonra yanıt geldi: Polisler için soruşturma izni verilmedi. Ümit Özçelik ile konuştum, soruşturma izni verilmemesine itiraz ettiklerini, henüz bu itiraza da bir yanıt gelmediğini söyledi.

AYNI GÜN ÖLÜM HABERİNİ VERDİLER

Olay, 17 Ocak 2020’de, sabaha karşı 04.45 sıralarında Hatay’ın Samandağ ilçesindeki Tekebaşı Mahallesi’nde gerçekleşti.

Edibe Özçelik’in diğer oğlu, o sırada evde olan Servet Özçelik ile olay sonrası konuştuğumda şunları anlatmıştı:

“Önce yan evdeki amcamın dairesi basıldı, amcamın iki oğlu darp edildi, yüzlerine uzun namlulu silahlar dayandı. Sonra Özel Harekat Polisi bizim eve yöneldi, babam kapıyı açmaya gidiyordu ama koçbaşıyla kapıyı kırıp içeri girmişler. Babama ağabeyim Ümit Özçelik’i sordular, babam evde olmadığını söyledi. Beni de tüfekle dürterek uyandırdılar. Beni ve diğer ağabeyim Behçet Özçelik’i çekerek salona getirdiler, yere yatırdılar. Polislere aşağıda ambulans olup olmadığını sordum, annem şeker hastası sürekli kontrol altında. Defalarca sormama rağmen cevap vermediler. Annem ağlayarak salona geldi. Polislerden biri ‘Bu kadını susturun, sesi çıkmasın’ dedi. Ben ısrarla ambulans olup olmadığını sorunca olmadığını söylediler. Annem bitkindi, kanepeye uzandı, iyi olup olmadığını sordum tepki vermedi. Sadece el kol hareketi yapıyordu. Uzandı rahat nefes alıp veriyordu ama konuşmuyordu, bir an olsun rahatladığını düşündük. Sonra hiç tepki vermemeye başladı. Annemin en azından evin dışına çıkarılmasını istedim, kabul etmediler. Sivil ekipler gelip evi aramaya başladı, onlar da annemin çıkmasına izin vermedi. Biz ambulans çağırmak istedik, polis telefonlarımızı kullanmamıza izin vermedi. Bir süre sonra annem hastaneye gidelim dedi, ayağa kalkmaya çalışırken ağabeyimin üstüne yıkıldı, sayıklıyordu. O ana kadar annemi çıkarmamıza izin vermeyen polisler durumun ciddiyetini anladı, engel olmaktan vazgeçtiler. Ben ve ağabeyim annemi alıp hastaneye götürdük. Annem kanepeden kalkıp yığılana kadar izin vermediler, yığılınca anladılar. Samandağ Devlet Hastanesi’ne gittik, sadece serum takıldı, Ufuk ağabeyim annemin vücudunun soğuduğunu söyledi, doktora söyledik, ‘şok atlatmıştır, hava soğuk, soğuk almış olabilir’ dedi. Burada tedavi edilmeyince Özel Güneypark Hastanesi’ne götürdük. Buradaki doktor annemin kalp krizi geçirdiğini, hemen anjiyo yapılması gerektiğini, geç kalındığını söyledi, Özel Antakya Hastanesi’ne sevk edilen anneme burada anjiyo yapıldı ve yoğun bakıma alındı. Aynı gün akşamüstü de ölüm haberini verdiler.”

Bu arada onlarca polisin zırhlı araçlarla düzenlediği operasyonla ‘aranan’, doğduğu günden beri ikamet adresi hiç değişmemiş olan Ümit Özçelik baskını duyunca savcılığa gidip ifadesini verdi, ardından da serbest bırakıldı. Zaten soruşturma evrakına göre, evde yapılan aramada hiçbir suç unsuruna rastlanmamıştı.

Bir tebligatla çözülebilecek basit bir ifade işlemi için operasyon düzenlenince ailenin hayatı tamamen değişti.

Edibe Özçelik’in oğulları hem polisler hem de ilk götürdükleri hastanede “soğuk almıştır” diyen doktor hakkında şikâyetçi olmuşlardı, polisler için koruma kalkanı hızlı çalıştı.

Ama bu koruma-cezasızlık zihniyeti bir gecede oluşmadı. Şimdi aynı “susturun” sözü hepimiz için geçerli: “Kimse çıtını çıkarmayacak!”

Bugünkü AB destekli reforme hukuk kurulana dek geçen yıllarda binlerce kişinin ‘emeği’ var. O zaman da şimdi de içinde yaşadığımız düzeni ve hukukun bu düzendeki yerini doğru tahlil etmeyenler için ise bu olay hep ‘münferit’ ve ‘hukuksuz’ kalmaya devam edecek.