Ama hayır 8 Mart’ın önemi üzerine yazmayacağım. Çünkü bu konuda söylenecek her fazla söz kadınların söyleyeceklerinden çalmak olur. Sanırım tek cümle yeterlidir:

Her yıl 8 Mart günü kadınlar baharı da getiriyor.

Demek ki baharın geldiği sadece dalların yeşermesi, kuşların cıvıldayarak ötmesi, çiçeklerin açmasıyla değil, kadınların isyan çığlıklarıyla da yaşanıyor, yaşanmalı. Onların isyanı ve direnci üzerimizdeki kasvetin, ölü toprağının silkelenmesine vesile olmalı.

Oysa daha bir ay önce Şubat başında kasvetli şeyler yazmak zorunda kalmıştım: “Severim fırtınanın her türlüsünü” demiştir Hasan Hüseyin Korkmazgil ve şairin Filizkıran Fırtınası adlı şiiri “sapsarı karanlıkta yerler bahar ölüsü” diye bitmiştir.

Şimdi 8 Mart sayesinde, kasvetsiz eski yazılarıma da göz atıp yeni ve yine çareleri tekrarlayabilirim.

Bahar kelimesinin en güzel karşılıklarından birisi İngilizcesi olabilir: “Spring”... Sıçramak, zıplamak, anlamına da gelir; ayrıca “göze, kaynak, pınar” gibi anlamları da var. İşte bu yüzden “Keşke dört mevsim bahar olsa, ya da hep böyle bir beşinci mevsim” demez miyiz? Baharın, hep devrimi çağrıştırdığına inanırız.

Bu köşede ara sıra “Bahar geldiğinde fonda mutlaka Canan Erçetin dinleyerek yazmalı” da demişimdir: “Bahar geldiğinde mi ben böyle olurum / Yoksa böyle olduğumda mı gelir bahar / Ayrıca bunun seninle ne ilgisi var / Tabiî ki ben böyle olduğum için bahar / Çünkü sana değdiğinden beri ellerim / Bütün kış dallarında tomurcuklar var.”

Çünkü Devrim: Her daim Kış’a karşı isyanın, yani her daim Bahar’ın yaşandığı bir Beşinci Mevsimdir! Ve Devrim’e değdiğinden beri ellerimiz, bütün kış boyunca bile dallarımızda tomurcuklar vardır.

Ve zemheride baharın bir simgesi de Kardelen çiçekleri değil midir? Gençlerimizdir. Örneğin şimdi Boğaziçili gençlerimizdir. Ellerinde kitaplar dillerinde isyanlar yürürler, hep yürürler. Çünkü geleceğe yürürler. Çünkü onlar gelecek. Çünkü sosyalizm gelecek. Hem isim (istikbal) olarak, hem fiil/eylem (gelmek) olarak... Sosyalizme gidilmeyecek. Şu kardelen çiçeklerinin yarattığı baharlarda sosyalizm gelecek. “Çünkü” diyorlar, “köhne dünyanız için değil başka bir dünya için varız, bunu da biz yaratacağız.” Çünkü onların saçlarında ılık rüzgâr, gözlerinde tebessüm, dudaklarında nar, avuçlarında hep bahar var.

Saçlarında Ali İsmail esiyor, alınlarında kader değil Gelecek yazıyor. Kaşları Berkin karası, dillerindeki şarkılarda isyan ve çünkü avuçlarında dopdolu, tükenmez ve hep bahar var. Ve onlar da işte, ister kadın olsun, ister erkek, 8 Mart isyanına ortaklar.

Çünkü Bahar bir nevi ideolojidir; yeniden başlangıçtır ve “keşke” demeyi terk edip, “o halde” diyerek tekrar ileri atılabilmektir. Kış ortasında bile yaşatılan eyyam-ı bahura, yani cehennem sıcaklarına nispet, ezilenler, kadınlar, gençler eyyam-ı bahar için yaşamaktan vazgeçemezler.

Ve üstelik bahar geldiğinde takoz çekme halatı ve bilhassa zincirin artık işe yaramayacağı bir yolda, bir takozdan daha zeki ve ahlaklı olmayan insanlardan ve onların çekilmez haltlarından ve bilhassa zincirlerden kurtulabilmenin imkânları daha fazla artmaz mı?